Medya; Ali.
"Umut, ben geldim kızım!"
Annemin sesini duyduğumda, hızla koltuktan kalkarak geriye doğru birkaç adım attım ve aynı anda ayağım sehpaya takıldı.
Popo üstü yere düştüğümde ise annemin salona giriş yaptığını göz ucuyla görmüştüm.
"Umut?" dedi annem şaşkın bir ifadeyle. "Ne yapıyorsun kızım yerde?"
"Şey," diyerek sersem bir ifadeyle güldüm. "Seni karşılamaya geliyordum ama düştüm."
Annem kaşlarını kaldırarak başını şaşkın bir şekilde salladı ve Furkan'a döndü. "Hoş geldin oğlum."
Furkan, "Hoş bulduk Gülay teyze." derken yüzüdenki ifadeden onun da hâlâ şaşkın olduğunu görebiliyordum.
Dudakları hafifçe aralanmış, gözleri kocaman açılmış ve kaşları havalanmıştı. Bu hali ise bende, onu yanaklarını sıkarak sevme isteği uyandırıyordu. Aslında onun her hali, bende onu sevme isteği uyandırıyordu...
"Pastayı yaptınız demek..." dedi annem gülerek ve elindeki çantayı kenara bırakıp sehpaya bıraktığım pastamdan bir çatal aldı.
"Hımm... Çok güzel olmuş bu," diyerek tabağı eline aldı ve koltuğa oturdu. "Umut yerde oturmayı bırakta kalk çay koy."
"Ama..." diyerek elimi sanki uzanabilecekmişim gibi annemin bitirmek üzere olduğu tabağıma uzattım. "Ayrılık çok erken oldu sevgilim. Daha kekinin ağzımda dağılışıyla huzur bulup, çikolatanın tadıyla kendimden geçecektim."
Annem kaşlarını çatarak koltuğun minderlerinden birini bana doğru attı. "Nimet'le dalga mı geçiyorsun sen bakayım?"
"Yok anne ya," dedim gülerek. "Pastayla niye dalga geçeyim?"
"Pastayı demiyorum ben. Gelirken yan apartmandaki Funda teyzenle karşılaştım. Onun kızı Nimet'le dalga geçiyormuşsun."
"Ha sen onu diyorsun," Gülerek yerden doğruldum. "Dalga geçmedim ki. Marketteki kasiyer çocukla kırıştırıyordu, ben de biraz utandırmış olabilirim."
"A-a bak bak! Nasıl konuşuyorsun kız sen öyle! Yürü çay koy bakayım. Oğlum sen de kusuruna bakma bunun."
Furkan gülümseyerek başını salladı. "Ben alışkınım zaten Gülay teyzeciğim, sorun değil."
Kaşlarımı çatarak ona baktığımda göz kırptı. Ah, sen böyle yaparsan kızgınlık falan kalmaz ki bende...
*
Ali'den;
Yataktan hızla doğrulurken elimin altındaki yorganı sıkıca kavramıştım.
Bakışlarımı odamda gezdirerek derin bir nefes aldım ve elimin tersiyle alnımda biriken terleri sildim.
Gördüğüm kâbusun etkisinden hâlâ çıkamamış bir halde derin nefesler alıyordum.
Çağla gittiği günden beri kâbuslar görmeye alışmıştım ama bu... Bu en kötüsüydü!
Elimi hemen yanımdaki komodine attım ve kendime düşünme fırsatı vermeden telefonumu alarak Çağla'nın numarasını tuşladım.
Saatin gece kaçı gösterdiği umrumda değildi. Onunla konuşursam, gardımı düşüreceğimle alakalı kendime verdiğim sözler umrumda değildi. Sadece sesini duymak istiyordum...
Telefonun açılmasını beklerken, başımı tekrar yastığa bıraktım ve bir elimle telefonu kulağımda tutmaya devam ettim.
"Hadi..."
Telefon uzun bir süre çaldı. Tam umudumu yitirdiğim anda onun uykulu sesini duydum.
"A-ali?" demişti titrek bir şekilde.
Cevap vermedim.
"Ali, k-konuşmayacak mısın?" derken sesi iyice titremişti. Yapma...
"Ali lütfen," derken ağlamaya başladığını fark ettim. "Sesini duymama izin ver..."
Elimi terden nemlenmiş saçlarıma daldırarak çekiştirdim. Ağlama, yalvarırım...
"Ali," Hıçkırıkları, cümlesinin devamını getirmesine izin vermemişti.
Görüşüm bulanıklaştığında kirpiklerimi kırpıştırdım ve bununla birlikte birkaç damla yaş yanaklarımdan süzülüverdi.
"Ali ne olur," Sesi iyice kısılmıştı. "İzin ver, izin ver de sesini duyayım..."
"Ağlama..." diye fısıldadım zorlukla. Dayanamıyorum ağlama...
Bu sözümle birlikte hıçkırıkları doldu kulağıma. Saçlarımdaki elime asılarak iyice çekiştirdim.
"Özür dilerim," diye fısıldadı benim gibi. "Özür dilerim Ali..."
"Biraz," diyerek elimi saçlarımdan ayırdım. "Anlatsana..."
İlk birkaç saniye ses gelmese de sonra titreyen sesini duydum tekrar.
"Burada hiç arkadaşım yok biliyor musun?" diye başladığında gözlerimi kapattım. "Sürekli şebeklik yapan bir Berke yok mesela. Abim gibi davranan bir Furkan yok. Sürekli başını belaya sokan ve beni de işlerine alet eden kız kardeşim, Umut yok. Ve, sen yoksun Ali... Sen yoksun sevgilim... Daha ne kadar buna dayanabilirim bilmiyorum..."
Ben de bilmiyorum... Ben de, daha ne kadar dayanabilirim sensizliğe bilmiyorum...
Bir süre sustuğunda gözlerimi araladım ve komodinin üstünde duran fotoğrafımıza baktım buğulu gözlerle. İkimizin de mutlu olduğu fotoğrafa...
"Benden nefret ediyorsun değil mi?" diye sordu sessizliğinin ardından.
Seni seviyorum...
"Asla affetmeyeceksin."
Unutamıyorum...
"Canım çok yanıyor..." diye fısıldadığında yumruklarımı sıktım. Benim de... Benim de canım çok yanıyor...
"İyi geceler..." dedim zorlukla. Kapatmak istemiyordum. Uyuyana kadar sesini dinlemek istiyordum. Onu yanımda istiyordum...
"İyi geceler..." diye fısıldadığında telefon elimden kayarak yatağa düştü. Ellerimi tekrar saçlarıma daldırdım ve sertçe çektim.
"Canım çok yanıyor... Çok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Arkadaşım
Подростковая литература"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse d...