14. Bölüm Kadim Veliaht

3.2K 244 39
                                    


Sıcak. Tek tanımlayabildiğim buydu. Çok sıcaktı. Ama yanmıyordum. Canım acımıyordu. Sadece sıcaktı. O kadar. Ne zamandır buradayım bilmiyorum. Yada bedenim ne zamandır uyuyor bilmiyorum. Apollon beni rüyalar alemine göndermişti. Orada Kara büyücü ile karşılaşmıştım.

"Kimse yenilmez değildir Prenses. Sen bile..." demiş ve kaybolmuştu. Arkasından ne kadar baktım bilmiyorum. Bulunduğum ortam bembeyazdı. Beyazlık gözümü acıtmıştı. Evime gitmek istedim. Gümüş saraya. Birden önümde belirdi. Gülümsedim. Özlemiştim evimi. Bir adım atmıştım ki bir ses beni durdurmuştu.

"Dur." demişti tok, güçlü ve bir o kadar da ezici bir ses.

"Oraya gitme. Sarayın arkasındaki dağın zirvesine gel." demişti. Etrafıma bakındım. Hava da duruyordum. Bu sırada sarayın taht odasının büyük pencerelerine gözüm takıldı. Kara Büyücü oradaydı. Bana gülümseyerek bakıyordu.

'Gümüş dağın zirvesine gitmek istiyorum.'  diye geçirdim içimden. Bahsettiği dağın adı Gümüş Dağ idi. Çünkü saray onun eteklerine kuruluydu. Gümüş Saray, Gümüş Kale ve Gümüş Dağ dışında diyarda Gümüş adı verilmiş bir yapı yada başka bir şey yoktu. 

 Anında dağın zirvesine ulaşmıştım. Rüyalar alemi böyleydi. Ne istersen anında olurdu. Beni zirvede bir adam bekliyordu. Beyaz giyinmişti. Annem yaşlarındaydı. Gülümsedi. Gözleri maviydi. Hiç görmediğim ton da bir maviydi. Kendime bile tanımlayamıyordum o tonu.  O adam beni bir mağaraya götürmüş, bana bilmediğim her şeyi öğretmişti. Ejderhalarımı nasıl eğiteceğimi ve savaşı nasıl kazanacağımı anlatmıştı. Bana nasıl büyü yapacağımı ve kara büyü ile nasıl başa çıkacağımı anlattı.

Bir de... Safir'i... Safir'in çok özel bir ejderha olduğunu anlatmıştı. İyileştirme gücüne sahip mavi ateşe hükmedebildiğini, kara ateşe sahip olduğunu...

Ejderhalar binlerce yıl önce bu dağ ve diyarda bulunan bir çok dağda, mağaralarda yaşamışlar. Diyar dışında insanlar onları avladıkları ve çok korktukları için onlarda diyara sığınan canlılardanmış. Her elli yıl da bir kendilerini insanlara ifade edebilmek için büyü ile insana dönüşürlermiş. Bir kaç yüzyıl sonra insanlar ile çiftleşmeye bile başlamışlar. Olimposlular buna kızıp ejderhaları uyarmışlar. Yaratacakları melezlerin çok tehlikeli olacaklarını söylemişler. Onlara, bu dağlarda yaşama izni veren Gaia'ya bile boyun eğmeyen ejderhalar Olimposluları dinlememiş. 

Gümüş dağ da yaşayan Kadim Kral Ejderha Drago bir görü görmüş. Bu görüyü gördüğü gün bir kaç büyücü Gaia'ya ihanet etmiş ve kara büyü yapmaya başlamış. Bir kaç yıl sonra ise büyücüler insanlar ile savaşa girmişler. Dünyadan izole edilen bu diyarı yönetmek istiyorlarmış. İnsanlar ejderhalardan yardım istemiş ve savaş gittikçe büyümüş. Diyarın nüfusu yarısına inmiş. Olimpos kara büyücülere geri çekilmelerini, insanlara ejderha melezlerini öldürmelerini emretmiş. Ve son olarak da ejderhalara ölüm emri verilmiş.  Ama asla iki taraf yani insanlar ve büyücüler arasında barış sağlanmamış. 

Ejderha kral Zeus'a karşı çıkmış. Nesillerini Zeus'un kendi isteklerine göre sonlandırmayacağını söylemiş ve evi aynı zamanda da sarayı olan Gümüş dağa sığınmış. Tanrı çocukları tek tek ejderhaları öldürüp kuluçkada olan yumurtalarına el koymuş. Bir tek Ejderha kral kalmış. Onun içinde bir plan yapmışlar. Kara büyü ile ejderhayı toz etmeye karar vermişler. Kadim bir ejderha olduğu için diğer ejderhalardan güçlüymüş. Kimse onun karşısına çıkmak istememiş. Uzaktan kara büyüyü göndermişler. Tam ejderhayı öldürmeyeceklerini düşündükleri anda ejderhanın acı kükreyişini duymuşlar.  

Ejderha kral öldürüldükten sonra ejderha yumurtalarını diyarın bir köşesine gömmüşler. Aradan geçen yüzyıllar sonrasında ise o yumurtaları biz bulmuştuk. Taşlaşmış yumurtalar benim yarattığım ateş ile çatlayacaktı.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin