Kollarımı bedenime dolayarak yavaş yavaş yürümeye başladım.Hava o kadar rüzgarlıydı ki saçlarım her seferinde yüzüme yapışıyordu.
Okula geç kalmıştım ama pek de umursadığım söylenemezdi.Annem her ne kadar arkamdan şoförle gitmemi söylese de onu pek takmamıştım.Rüzgarlı ve yağmurlu havada yürümek o kadar hoşuma gidiyordu ki bu sonbahar hiç bitmesin istiyordum.
Kuvvetli bir rüzgarın esmesiyle sırt çantamın tek koluna tutarak onu omzuma sabitledim ve saçlarımı gözümün önünden çektim.
Saçlarımı çekmemle karşımda bir adet sırıtan Yektayı görmem bir oldu.
Bu veledin derste olması gerekmiyor muydu?Gözlerimi devirerek okulun bahçesine girdim ve aynı yavaşlıkla yürümeye devam ettim.
Önümde duran küçük taşa hızla vurdum ve yerde yuvarlanmasını umursamayarak saçlarımı gözlerimin
önünden çektim."Ablacığım?"sinirle gözlerimi kapatarak olduğum yerde durdum.
İçimden ona kadar sayarak gözlerimi açtım ve Yekta'nın karşımda durmuş sırıtan suratına yumruk atmamak için kendimi tuttum."Ebendir senin ablan,abla deme bir daha bana!"ellerimi yumruk yaparak delici gözlerimi ona diktim.
Demek ki ona kadar saymak pek bir işe yaramamıştı ama işte her seferinde denemekten
çekinmiyordum."Tamam tamam sakin ol demem.Ne bu asabi halin,bir gün seni sakin ya da gülümserken görsem dişimi kıracağım!"Yekta'nın dediklerine kaşlarımı çatarak ona cevap verme gereksinimi duymadım ve arkamı dönerek okulun içine girdim.
Girmeden önce ağzımdan dökülen sözcüklere engel olamadım.
"O halim,o gitmeden önceydi."⚫
Ben yoruldum hayat gelme üstüme,
Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne,
Gözümden gönlümden düşen düşene,
Bu öksüz başıma göz dağı verme.Ben yanıldım hayat vurma yüzüme
Yol verdim sevdanın en delisine,
O yüzden ömrümden giden gidene,
Şu yalnız başımı eğdirme benim.Ben pişmanım hayat sorguya çekme,
Dilersen infaz et kar etmez dilime,
Sözlerim ağırdır dokunur kalbe,
Şu suskun ağzımı açtırma benim.
...Yağmur başlamıştı.
Rüzgar o kadar kuvvetli esiyordu ki sanki geride hiçbir şey bırakmak istemiyordu.Başımı hocanın yüksek çıkan sesine doğru çevirdim ve tahtaki soruyla boğuştuğunu gördüm.
Kulağımda kulaklıklar vardı ve önümde oturanlar sayesinde hoca beni görmüyordu.Yanıma baktığımda Barlas kafasını sıraya gömmüş uyuyordu.Gazel bugün gelmemişti ve Barlas da fırsatçı biri olarak yanıma kurulmuştu.Yoksa Gazel hayatta yerini kimseye vermezdi.
Benden başka!Bazen düşünmüyor değildim bu kız benim neremi sevmişti,yüzüm hep asıktı bunun ben bile farkındaydım.
En azından diğerleri gibi yüzümün felç geçirmesini sağlayacak sahte gülüşler atmıyordum etrafa.
Ama şöyle de bir şey vardı.Hayatımda gördüğüm en güzel gülüş Gazelin gülüşü diyebilirdim.O kadar içten ve samimi gülüyordu ki bir an dalıp gidiyordum bu kıza.
Zaten hareketleri de samimi ve içtendi.Tek temennim bu gülüşün solmamasıydı.Zil çalmış olacak ki öğrenciler ayaklanmıştı ve hoca da sınıftan çıkıyordu.Derin bir nefes alarak geri verdim ve bakışlarımı kendisini sınıfın ağası sanan Kuzeye çevirdim.
Bu çocuk harbi gerizekalıydı.Duvar kenarının en arka sırasında arkadaşlarıyla oturmuş bir şeyler konuşarak gülüyorlardı.
Ne konuştukları belliydi zaten.Her sabah okula geldiklerinde gece kızlara ne yaptıklarını anlatıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Novela JuvenilHayatı yalanlar üzerine kurulmuş küçük bir kız çocuğu... Etrafında olan bitenlerden habersiz sadece kendi acısını sarmaya çalışan minik bir kız.O acısını tek başına sarmaya çalışırken etrafındakilerin ona oynadığı oyundan habersizdi.Nasıl haberdar o...