"... ki zaten ben ne yaparsan yapayım, ne yapmazsam yapmayayım, siz hep konuşacaksınız. Hep laftalayacaksınız. Bir yudum su içsem salak olacağım, bir tükürsem kalpsiz it olacağım. Her bokumda birşey arayacak, durmadan her boku temcit pilavına çevireceksiniz. Ve ben bunlar yüzünden, sizin yüzünüzden içimden geldiği gibi davranmamazlık etmeyeceğim. Ben daha on sekiz yaşındayım ve dibine kadar saçmalama, hata yapma, mantıksız davranma hakkına sahibim. İnsanım ve daha on sekiz yaşındayım. Deli gibi içebilir, herşeyi dağıtıp kusabilirim. Bugün güldüğümde yarın ağlayabilirim. Dün koştuğum yola, bugün adım bile atmayabilirim. İstersem ailemi de geride bırakabilir, istersem düşmanımı bile doyurabilirim. Çünkü ben insanım ve siz benim bokumu didiklerken ben istediğim her boku iyebilirim..."
Kelimeler içime işlerken yemin ederim, yemin ederim hiçbir kitabı okurken bu kadar içten hissetmemiştim.
Bu kitap, fazla bendim.
Elimdeki kitabı yarıda bırakarak, parmaklarım arasında bitmek üzere olan sigaradan bir duman çekerek nota defterimi elime aldım.
Sayfalarına, on sekiz yıllık kıytırıktan hayatımı sığdırdığım kıytırıktan bir defter.
Benim işim yazmaktı.
Sadece yazardım.
Besteler yapar, sözler yazar ve zihmin içindeki tutsak kalmış geçmişi serbest bırakırdım.
Hasta bir yazar.
Aslında yazdıklarım daha çok bir hikayeyi barındırıyordu. Her parçada, her beste de bir hikaye anlatıyordum.
Hayatımı özetleyen bir kelime seçiyor, onu ana tema haline getirip kağıda döküyordum. Bu çok kolaydı.
Çünkü benim hayatım sınırsız derecede ana temalarla doluydu. Birçok kelime ve sıradanlıkla da.
Defterin bitmekte olan ve dolu sayfalarında parmaklarımı gezdirerek, en sondaki sayfada durdum.
Defter bitmiş ve sona gelmiştik. Son beste, son bir hikaye...
Elimdeki sigaranın çekilmesiyle eş zamanlı kafamı kaldırdım.
Bakışlarım onun, alışıldık ve bir o kadar da yabancı koyu kahveleriyle kesişti.
Tanrım!
Gözlerimle baştan aşağı onu süzdüm.
Benim kahvelerime nazaran, onun koyu kahverengi gözleri ve uzun boyu vardı. Keskin yüz hatları, sigara dumanının her içine çektiğinde daha fazla kasılıyor ve ortaya çıkıyordu.
Vücudu ne kadar diri ve fit dursa da hastalığın evhamlığıyla üzerindeki çökme ve yorgunluk kendini gösterbiliyordu.
Onu ilk gördüğüm gün bu yana sanki gittikçe zayıflamıştı...
"Listeyi tamamladın mı?" Altında ezileceğimi ve yok olacağımı düşündüğüm o keskin bakışlarımı üzerimde gezdirdi.
Hadi ama bu hiç adil değildi!
Gözlerimi devirerek yan tarafımda duran listeyi alarak ona doğru uzattım. Ya da fırlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʙᴇɴ öʟᴍᴇᴅᴇɴ öɴᴄᴇ || ᴊᴊᴋ
Fanfiction"O kadar çok ağlamıştık ki, hiç ağlamayacakmış gibi yaşadık seninle jeongguk." ©️20180520