TUTUNAMAYANLAR LANETİ

326 11 4
                                    

Her şey o kırmızı kitabı okuduktan sonra başladı. Adeta içimdeki Deniz'i söküp yerine başka birini koydu. Ben bir haftaya kalmaz geçer sandım, Meğer geçmiyormuş. Her şey geçiyor, ama o lanet geçmiyor.

Evet, ''Lanet'' tam aradığım ifadeydi. Çünkü beni istediği gibi yönlendiriyor, istediği tüm işleri yaptırabiliyor, (buna cinayetler de dâhil) üstelik bunları yaptırırken beni zorlamıyordu bile. Sadece mürekkep koklatıp ve sevdiğim yerlerden iki üç sayfa okutuyor, daha sonra dilediği emri verebiliyordu...

Odama kadar benden izinsiz gelişinden anlamalıydım büyülü olduğunu. Sipariş ettiğim kitapların arasında yanlışlıkla girdiğine inanmamalıydım. Nereden bilebilirdim ki, beni bu lanete musallat edeceğini...

Açıkçası ilgimi de çekmedi değil ilk bakışta. Kalın olması, kapağında yazarın resmi olması, içindeki o naif kâğıt kokusu, koyu değil de zarif kırmızı rengi, hepsi dikkatimi celp etti.

Bende ders aralarında, boş vakitlerde okurum diye alıp çantama attım. Ertesi gün dersten sonra boş bir bank bulup oturdum. Çantamdan kitabı çıkarıp uzunca kapağa, yazarın resmine özellikle gözlerine, ilerde bana emir verecek gözlere derin derin baktım. Baktıkça büyülendim. Cesaretimi toplayıp ilk sayfayı açtım ve başladım okumaya:

"Ben buradayım sevgili okurum, sen neredesin?"

Okumaya başladım başlamasına ama okuyan ben değildim. Ben sadece sözcükleri gözlerimle takip ediyordum. Kafamda yabancı bir ses vardı, okuyan O'idi.

Bir oturuşta 96 sayfadan fazla okuyamazdım hiç. Ama bu kitabı bir oturuşta bitirdim. Bitirdim bitirmesine ama aradan 8 saat 46 dakika geçmişti. Oturduğumda kuşlar yavrularına uçmayı öğretmek için kanatlarını çırpıyordu. Kalktığımda ise yarasalar gökyüzünün asayişini bozmakla meşguldü.

Kafamda sadece isimler dolaşıyordu: Hikmet, Hüsamettin Bey, Olric, Bilge, Sevim, Albay, Selim. Ve ben. 6 şişe devirmiş bir alkolik gibi zar zor sallanarak evin yolunu bulabildim.

Sağa sola çarpa çarpa evin kapısına dayandım. Anahtarı bulana kadar annem şaşkın ve bir o kadar da endişe dolu gözlerle açmıştı bile. Beni o halde görünce de azarlayarak:

-Oğlum sen bu yaşa kadar sigara bile içmedin bu yaştan sonra alkol de neyin nesi?

Omzumdan tutup tiksintiyle içeriye itti.

-Anne dur Allah aşkına ya! Ne alkolü? Sarhoş falan değilim ben.

-Ya neredeydin bu saate kadar! Evladım sen haber vermeden geç kalmazdın hiç. Eee telefonlarıma da bakmadın..!

-Ben..ben..ben Oğuz Beyin yanındaydım. evet..evet Oğuz beyin yanından geliyorum. Çok efendi bir adamdır. Bugün tanıştık onunla.

-Deniz bana yalan söyleme kuzum. Sen yalan söyleyince sağ elini kaşımaya başlarsın. Bak! Yine kaşımaya başladın.

Annemle tartışmayı kesip, yenildiğimi kabullenerek odama çekildim. Uyumaya çalıştım fakat kafamdaki sesler sürekli beni rahatsız ediyordu. Okuduğum bütün diyaloglar tekrarlanıyor. Altını çizdiğim bütün cümleler tek tek okunuyordu. Gözlerimin önünden sayfalar, kelimeler gitmiyordu. O romanın başrolü ben oldum sanki. Ve onun başına ne geldiyse bana da aynısı olacak gibi hissediyorum.

Odama tanımadığım kişiler gelmeye başladı, üniformalı kişiler. Onlara 'Çıkın' diyorum, bana "Sakin ol hikmet. Birazdan Sevim gelecek sıkma canını, hem Bilge sana kızmaz korkma" diyorlar. Allah'ım olamaz, bu sahne aynen romanda geçti.

Kendimi kaybediyordum. Beynimi, düşüncelerimi, duygularımı ele geçiriyordu.

Kurşun hızıyla geçen günler bir şey değiştiremedi. Haftalar, aylar geçiyor ama bu lanet geçmek bilmiyor. Elime aldığım her kitabın başrolü ben oluyorum, Kafka'nın Dönüşüm 'ünü okuduğumda bir hafta boyunca böceğe dönüştüğümü hissettim, ,Zweig'in Satranç oyununa girdiğimde ise başlamadan son hamleyi yapmıştım bile. Bir zaman sonra bu laneti sevmeye başladım.

Belki de ben bugüne kadar yanlış kitapları seçtiğim için bu hale geldim. Madem okuduğum kitabı yaşıyorum o zaman doğru kitabı seçmem gerek. Mutlu sonla biten bir aşk romanı mesela, ya da seyahatnameler. Yok, yok Sherlock Holmes'in maceraları olsun. Ya da hiç bilmediğim bir kitap olsun ki yaşadıkça keşfetmenin heyecanı olsun.

Hakkında hiç bilgim olmadığı bir kitap seçip okumaya başladım, Tutunamayanlar'dan bana bulaşan 'Okudukça yaşama laneti' artık keyifli olmaya başladı. Hüzün, aşk, ayrılık, özlem, açlık, korku ve bütün duyguları bir kitapta bulabildim. Her şey çok iyi ilerliyordu, son sayfalara yaklaşıyordum, kalp atışlarım hızlanmaya başladı, vücudumda bulunan adrenalinin seviyesi zirveye ulaştı. Ters giden bir şeyler var! Kendi kontrolümü kaybettim.

Ve romanın son sayfasında şöyle yazar:

"Yine delirecekmişim; bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve sanki giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum, affet beni'' ve intihar eder...

TUTUNAMAYANLAR LANETİWhere stories live. Discover now