59

784 60 4
                                    

Yoongi'den
Eun Hee benden ayrılmıştı.
Bense buna hala inanamıyordum.
Bu gerçek değildi, öyle değil mi?
Yaşamak için bir sebebim kalmamış gibi hissediyordum. Eun Hee, bize bunu nasıl yapabilmişti?
Tek bildiğim, yalan söylemesiydi.
Bu dedikleri, gerçek olamazdı. Ben buna bir ihtimal bile veremiyordum.
Sakin olmaya çalışıyordum ama kendimi tutamıyordum. Bunu bize yapamazdı. Bunlar bir rüya olmalıydı. En son ne zaman uyuya kalmıştım.
Beni bırakmış mıydı? Her şey bitmiş miydi?
İnanmak istemiyordum.
Bayılacak gibiydim. Gördüğüm ilk taksiye atlayıp, hızlıca burayı terkettim. Bacaklarım daha fazla dayanamıyordu, düşecek gibiydim.
Evin önüne geldiğimde içeriye girdim. Nefes alamıyor gibiydim. Evim hala Eun Hee gibi öyle güzel kokuyordu ki. Kendimi yerde diz çökmüş Eun Hee'nin adını sayıklayarak ağlarken bulmuştum. Ben bu hale nasıl geldim?
Eun Hee, beni terk etmişti.
Ondan nefret etmem gerekirken, neden hala ona deliler gibi aşıktım?
Neden hiç bir şey düzgün gitmiyordu?
Neden bir türlü, mutlu olamıyorduk!
Duvara doğru yürümeye başladım ve aynı zamanda bağırarak ağlamamı kesmeye çalıştım.
Duvarın yanına geldiğimde, kendimden bile beklemediğim bir hızla duvarı yumruklamaya başladım. Ellerimin acıması, zerre umurumda olmazken durmadan duvara yumruklarımı geçiriyordum.
En sonunda, kendimi yere attım. Ellerime bakmaya korkuyordum. Neredeyse yarım saat boyunca durmadan, duvarı yumruklamıştım. Az da olsa rahatlatmıştı ana hala canım çok yanıyordu.
Yavaşça gözlerimi açıp, ellerime baktım.
Kan içindeydi, tahmin ettiğim gibi.
Kollarım bembeyaz kesilmişti, kendimi fazlasıyla sıkıyordum. Ellerimde ki kanlar yerlere damlarken, ayağa kalkıp tuvalete yöneldim.
Ellerimi hızlıca yıkarken, kanlar azalmak yerine daha da artıyordu. Bu beni korkutuyordu ama umrumda olan bu değildi, umrumda olan Eun Hee'ydi.
Eun Hee'nin nasıl bu kadar acımasız olabilmesiydi? Beni sevdiğini söylerken, nasıl hiç bir şey olmamış gibi bizi terk etmişti.
Artık beni sevmiyor muydu? Gerçekten dediği gibi, başka biri varsa?
Ya benden, vazgeçtiyse?
Bunları düşünmek, kalbimi sıkıştırırken gözyaşlarım akmaya, devam ediyordu.
Kendimi bu kadar aciz hissettiğim başka bir an olmamıştı. Bitmiştim.
-
Birkaç saat boyunca toparlanmaya çalışmıştım. Az da olsa, başarabilmiştim.
Bir şekilde, kendime gelmiştim.
Hiç beklemediğim bir şeyi, bir anda duymak beni öyle etkilemişti ki, anlatamıyordum bile.
Kendimi çok bitkin hissediyorum. Öyle çok ağlamıştım ki gözlerim kurulmuştu, hala yanmaya devam ediyordu. Ellerim hala kanıyordu, kanaması hiç durmamıştı. Şu an içinde bulunduğum durum da ellerim, umursayacağım bir tarafta değildi. Onu aklımdan atamıyordum. Beni terk etmesini, bir anda gitmesini, hiçbir şey yokmuş gibi beni bırakmasına, bunları anlayamıyordum, anlam veremiyordum. Anlam vermek dahi, istemiyordum. Sadece yanımda olsun, istiyordum. Sanırım artık imkansızlığı istiyordum. Eun Hee, artık benim için imkansızlık mı olmuştu yani?
Onu asla bu kadar kolay bırakmazdım, onu her şeyden çok seviyordum bu iş burada bitmeyecekti. Her şeyi öğrenecektim, onun benden bir şeyler sakladığına, emindim. Bunu o kadar belli etmişti ki.
Her şeyi öğrendiğimde, tekrardan mutlu olacaktık her şeyi düzeltecektim. Yine, beraber ve huzurlu olacaktık...

Eun Hee'den
Yoongi gittikten sonra, kendimi toparlamaya çalışmıştım. Bu biraz zor olsada başarmıştım, bir şekilde bunu atlatacaktım biliyordum.
Onu ağlarken görmek canımı o kadar yakmıştı ki. Hele de buna sebep olmak.
Kendimi hiç affetmeyecektim, biliyordum o da beni affetmeyecekti, her şeyi mahvetmiştim. Her şeyi berbat etmiştim, bizi bitirmiştim, onu üzmüştüm. Daha sayamayacağım Birçok şey vardı. Vicdan azabı ile yanan içimi umursamamaya çalışarak ayağa kalktım ve mutfağa doğru yöneldim. Kendime bir bardak su doldurdum ve derin bir nefes aldım. Korkuyordum, onsuz korkuyordum, onsuz savunmasız kalmıştım.
İnanamıyordum, gerçekten ayrılmıştık gerçekten her şey bitmişti inanamıyordum.
Gerçekten böyle olacağını hiç düşünmemiştim.
Bıkkınlıkla bir nefes verdim ve uyumak istediğimi, fark ettim. Kendimi yatağıma bıraktığımda, her şeyden soyutlamış sadece uyumak istiyordum. Bir an için olsun Yoongi'yi unutmak.
Gözlerimi kapattım uykuya dalma umuduyla, yatağıma iyice sokuldum.
Uyandığımda her şey, normaldi hiçbir şey değişmemişti, ben yine mutsuzdum. Derin bir nefes aldım ve yataktan kalktım. Yoongi'nin yokluğunu, öyle bir hissediyorum ki bu his canımı deli gibi yakmaya yetiyordu.
Üzerime siyah bir elbise geçirip deri ceketimi giydim. Altıma da siyah uzun botlarımı giydikten sonra evden çıktım. Gideceğim yeri, iyi biliyordum. Beni sadece onlar anlayabilirdi.
-
Ailem.
Ne kadar uzun zaman olmuştu, onları ziyarete gelmeyeli. Vicdan azabı ile derin bir nefes aldım ve karşımda durmakta olan, üç mezara karşı eğildim.
Kim Shin, Kim Dae-Hyun ve Kim Han Eul.
Üçü de, karşımda duruyordu işte.
Derin bir nefes alarak onlara daha çok yaklaştım. Elimde üç demet, gül vardı. Yavaşça tek tek gülleri, bıraktım. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile.
Kendimi toparlayıp konuşmaya çalıştım:
"N-nasılsınız? Sizi çok özledim."
Gülümsedim, onların beni duyduğunu hissetmek bile, bana huzur veriyordu.
"Siz olmadan geçen her an çok zor geliyor. Ama merak etmeyin, sizin için güçlü kalacağıma söz veriyorum. Anne, baba kızınız çok güçlü. Haneul, ablan çok güçlü bebeğim."

"Sadece sizleri çok özlüyorum işte. Yokluğunuz, gerçekten canımı yakıyor. Ama güçlü olmaya, çalışıyorum işte. Mutluyum. Merak etmeyin."
Yalan söylemeyi bile, beceremiyordum.

"Üçünüzü de çok, çok, çok seviyorum. Kendinize çok iyi bakın, lütfen. Ben bakacağım. Sizi düşünüp iyi olacağım."
Mezarların başına ufak öpücükler bıraktım ve onlara son kez veda edip, oradan uzaklaştım. Daha fazla dayanamamıştım.

Yoongi'den
Evden çıkıp, Eun Hee'nin evine doğru tekrar gitmeye başlamıştım. Olanları çözmek istiyordum.
Evin önüne geldiğimde o evden çıkmak üzereydi. Olduğum yerde kalıp onu izlemeye başladım. Apartmandan çıktı, aynı zamanda gözlerini siliyordu. Ağlıyordu işte.
Gördüğü, ilk taksiye atlayıp uzaklaşırken, onları takip etmeye başladım.
Tahmin ettiğim gibi, Eun Hee ailesini ziyarete gelmişti. Gülümsedim. Bu yapacağını az çok tahmin ediyordum. Şu an yanına gidip ona sarılmamak için zor duruyordum hakikaten beni tutan neydi?
Bir süre boyunca mezarlıkta kaldı ve sonra hızlıca gitti. Birbirimize ihtiyacımız vardı.
Yolda yürümeye başladığında, arabamı çalıştırıp hemen yanına çektim.
Beni gördüğünde yüzünde öyle bir ifade belirdi ki, çok şaşırdığını anlamıştım. O gitmeden, hemen arabadan inip onun yanına gittim.
"Eun Hee dur." Derken peşinden gidiyordum.
Durdu ve bana donuk yeşil gözleriyle baktı.
"Ne var?"
"Sana ihtiyacım var." Dediğimde yutkunduğunu gördüm. Bir şeylerin olduğunun farkındaydım, yalan söylemeyi bile beceremiyordu.
"Git." Dediğinde yürümeye devam etti.
Tekrar önünde durdum.
"Neden bunu yapıyorsun buna anlam veremiyorum. Birbirimize en çok ihtiyacımız olan bu dönemde, neden beni bırakıp gidiyorsun? Anlamıyor musun, sana ihtiyacım var. Kokuna, gözlerine, dudaklarına, sarılışına, her şeyine."
Derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim.
"Her ne olduysa anlat bana, lütfen beraber çözelim. Merak etme her şey yoluna girecek. Yeter ki bana anlat, ne oldu? Neden şimdi bu haldeyiz?"
"B-bilmiyorum." Dediğinde ağlamaya başlamıştı. Hiç beklemeden onu hızla kendime çektim, başı göğsümde buluşurken derin bir nefes aldım. Kokusunu derince içime çektim.
"Lütfen anlat bana." derken sesim kısık çıkmıştı. Bende ağlıyordum.
Onu yavaşça göğsümden çektim ve, ellerimle yüzünü avuçladım.
"Seni çok seviyorum." diye fısıldadıktan sonra gülümsedim.
Onunda yüzündeki ufacık bir tebessümü gördüğümde yavaşça yüzüne yaklaştım.
Kiraz rengi dudakları, ıslaktı. Gözlerimi kapatıp, ona biraz daha yaklaştım. Dudaklarımı onunkilere sürttüğümde, derin bir nefes aldığını gördüm. Dudaklarım yavaşça onunkileri kavrarken gülümsedim. Buna fazlasıyla, ihtiyacım olduğunu anlamıştım.
Onun da gülümsediğini, anlamıştım. Dudaklarımın üzerinde, kıvrılan dudakları.
Dudaklarım yavaşça onun alt dudağını emerken, bana acemi bir şekilde karşılık vermeye çalışıyordu. Dudakları öyle güzeldi ki, yıllarca onu öperdim. Durmak, bilmeden.

Dudaklarımız bir süre daha birbirine temas ederken, Eun Hee yavaşça benden ayrıldı.
"Ö-özür dilerim." Dedi ve koşarak gitti. Beni orada öylece bıraktı.

First Love  /  M Y GHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin