Allah (عز وجل) tek yaratıcı olduğu gibi fayda ve zarar vermeye de tek gücü yetendir. Yaratan O olduğu gibi, yarattıklarını faydalı bir şey ile nimetlendirmeye veya zararlı birşey ile musibet vermeye sadece O'nun gücü yeter.
Kur'an'ın bir çok ayetinde fayda ve zararın yalnız Allah'tan geldiği, Allah'tan başka hiçbir kimsenin bu konuda yetkili olmadığı bildirilmektedir.
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
"Eğer Allah sana bir sıkıntı dokundurursa, O'ndan başka bunu giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun lûtfunu geri çevirebilecek hiç kimse yoktur..."
(Yunus, 107)...وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ...
"...Allah'ın izni olmadan onlar kimseye zarar veremezler."
(Bakara, 102)
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌ"Eğer Allah sana bir darlık/zarar dokundurursa, onu giderecek o'ndan başka kimse yoktur. Sana bir hayır dokundurursa da (onu kimse gideremez). Şüphesiz O herşeye kâdirdir."
(En'am, 17)قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَلاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
"(Ey Muhammed!) De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bile ne bir fayda ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim."
(Yunus, 49)Fayda ve zararın yalnız Allah'tan geldiğine iman konusu, tevhidin en temel konularından olduğu için bu konuda pek çok ayet vardır.
Ancak Allah'ın bu kadar ayette bildirmesine rağmen hâlâ daha insanlar Allah'tan başkalarından fayda ve zarar beklemekte, onlardan kendilerine bir iyilik geleceğini ummakta veya bir kötülük geleceğinden korkmaktadırlar.
İnsanların bazıları,
• kabirlerde, ziyaret ve türbelerde yatan ölüden,
• bir şeyhten, evliya olduğuna inandıkları insandan,
• nazar boncuğu, tılsım ve muska gibi eşyadan,
• büyüden, büyücü ve sihirbazlardan,
• cinlerden, şeytanlardan ve kötü ruhlardan veya kainattaki diğer varlıklardan fayda veya zarar bekler; bunların kendilerine bir iyilik veya kötülük dokunduracaklarına inanırlar.
Allah'tan başkasından fayda veya zarar bekleyen insanlar;
° evlerinin kapısına at nalı, nazarlık vs. asar
° tarlasına inek / eşek kafası koyar
° kestiği hayvanın kanını alnına sürer
° karganın, baykuşun ötmesini uğursuz sayar
° belirli günleri ve ayları uğursuz sayar ve daha pek çok hurafeye inanır.
Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in peygamber olarak gönderildiği Mekkeli müşrikler de böyle inançlara sahipti. İbadet ettikleri sahte ilahların kendilerine fayda vereceğine, başlarından bela ve musibetleri gidereceğini umarlardı. Eğer o (sahte) ilahlarına saygısızlık edip karşı gelirlerse başlarına bir felaket gelmesinden, çarpılmaktan, ellerindeki faydayı yitirmekten korkarlardı.
Onların bazısı da aynı günümüzdeki bazı insanlar gibi kabirlerde yatanlardan fayda ve zarar umarlardı. "Biz onları razı edersek onlar da bizden sıkıntı ve belayı giderirler" düşüncesiyle ölmüş insanlara adak adayarak, dua ederek ibadet ederlerdi.
Bu batıl inançlar insanlar arasında oldukça yaygın olduğu için, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) İslam'ın ilk yıllarında kabirleri ziyaret etmeyi tamamen yasakladı. Bu yasaklama, câhiliyeden kalma batıl inançların unutulması ve tevhidi muhafaza edip korumak için yapılmıştı. Aradan zaman geçip sahabeler fayda ve zararın sadece Allah'tan geldiğine hakkıyla iman edip bu inanç kalplerinde pekiştiği zaman Peygamberimiz bu yasağı kaldırdı ve kabir ziyaretine izin verdi.
Fayda ve zararın sadece Allah'tan geleceğine iman etmek tevhidin en temel konularından olduğu için, insanlara tevhidi öğretmekle görevli olan Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), bu konuya çok önem vermiştir. İnsanların fayda ve zararı sadece Allah'tan beklemeleri, O dilemedikçe hiçbir şeyin zararı veya faydası olmayacağı bilincinde olmaları için uğraşmıştır.Peygamberimizin amcası Abbas'ın oğlu Abdullah anlatıyor:
"Bir gün Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in terkisindeydim. Bana dedi ki:
"Ey genç! Sana birtakım (çok önemli) sözler öğreteceğim (bu sebeple iyi dinle).
Allah'ın sınırlarını koru ki, Allah da seni korusun.
Allah'ın emirlerini muhafaza et ki, onun yardımını karşında bulasın.
Bir şey istediğin zaman sadece Allah'tan iste.
Yardımı da ancak Allah'tan bekle.
Bilesin ki bütün insanlık sana fayda vermek için bir araya gelse, Allah'ın sana takdir ettiği şeyden başka fayda veremez.
Eğer sana zarar vermek için toplansalar, ancak Allah‘ın dilediği kadar sana zarar
verebilirler.Kalemler kaldırılmış, sahifelerin mürekkebi kurumuştur."
(Tirmizi, Kıyâme 59; sahihtir.)
Peygamberimiz bu nasihatleri ederken amcaoğlu Abdullah 10 yaşına yakın bir yaştaydı. Bu yaşlardaki bir insana bile fayda ve zararı sadece Allah'tan beklemeyi öğretmesi, Peygamberimizin tevhide verdiği önemi gösteren örneklerdendir. Bizim de bu ve benzeri konularda O'nu örnek almamız, tevhide gereken önemi vermemiz gerekir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevhid Dersi Notları
Non-FictionLa ilahe illallah'ı öğrenmek Allah'ın hepimize farz kıldığı ilk şeydir.