''Ne hayır?''
Hazan duyduğu ses karşısında kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.O an kafasındaki tüm sesler susmuş, elleri yavaşça kucağına inmişti.Hayal etmiş olmalıydı.Başka açıklaması yoktu.
O ses Yağız'ındı.
Hazan ne yapacağını bilemezken gözlerini kırpıştırdı ve kendine gelmeye çalıştı.Ağzını hafifçe aralayıp, arkasını döndü.Gerçektende oradaydı.Gözleriyle Hazan'ı süzüyor, tepki vermesini bekliyordu.''Yağız...''
''Konuşmak için gelmiştim.'' Hazan bir an için sustu.Şaşkınlığını attıktan sonra ise tam dudaklarını aralamışken, Yağız'ın ''Rahatsız ettim sanırım.'' demesiyle lafı bölündü.Yağız tam gitmek için hareketlenirken ''Hayır! Hayır, sorun değil gelebilirsin.'' deyip yana doğru kaydı.
İçinde öylesine özlem birikmişti ki gururuna bir hançer vurup gitmemesi için ağzından sözcükler dökülüvermişti.Ne yapmalıydı peki? gerçekten bilemiyordu.Öyle bir duygu karmaşası içerisindeydi ki bu durumu kendi bile kabul edemiyordu.Oysa ona aralarında bir okyanus kadar yol varken ne kadarda çok bağlanmış, kendisi bile inanamamıştı.
Ne konuşacaklardı? Hazan toplandıkları gün gayet açık konuştuklarını düşünüyordu, yine aynı sözleri söylemek için geldiyse buna hazır değildi.Hem de hiç değildi.
Yağız yavaşça yanına otururken Hazan'ın yüzüne bakmıyordu.Denizi seyrediyordu.Hafifçe eğilip ellerini dizleri üzerinde birleştirdi.Hazan da denize bakıyor, gözlerini çevirirse Yağız'ın gözlerinde göreceği şeylerden korkuyordu.O gözlerin başkasına ait olacak olması canını yakmıştı.Bir kez daha aynı mutluluğu görecek cesareti bulamıyordu kendinde.
O sırada gözleri kucağında ki eline gitti.Sardığı yarayı parmağıyla üzerinden geçerken, tebessüm etti.Halbuki onu bir daha görmeyince geçebileceğine inanırken o tekrar yanına gelmişti.
''Burada olduğumu nerden bildin?''
''Sahra söyledi.''
''Tabi ya...'' Hazan lafın bir an önce açılmasını istiyordu çünkü daha fazla ne kadar yanında durmasına rağmen gözlerini kaçırabilirdi bilmiyordu.Kendisini çok gurursuz hissediyordu.
Ada hakkında daha fazla şey duymaktan daha çok kendine sahip çıkamamaktan korkuyordu.Hazan, hiçbir zaman duygularını, yenilgilerini dışa vurmazdı.Dilinden söyleyemediklerini gözleriyle söylerdi.Çünkü ne yalan söylemeyi ne de duygularını saklamayı sevmişti.Sadece öyle alıştırılmıştı.
Lafı daha fazla uzatmamak için gözlerini Yağız'a çevirdi.''Özür dilerim.''
Hazan bir kez daha kalbine zincir vurmak, unutabilmek istedi.Bu özrün altında çok şey yatıyordu aslında.Onu seven kalbinin özrü mü yoksa partinin olduğu günün özrümüydü kendisi de emin olamıyordu.Öylece ağzından dökülüvermişti.
İkisi de aynı anda özür dileyince aralarındaki sessizlik daha da büyümüştü.Yağız bu sefer gözlerini Hazandan ayırmadı.Kafasında sözlerini toparlamaya çalışıyordu.Hazan'ın istediği bu değildi.Hatayı kendisinde arıyordu.O gün ki gerginliği kendisi yaratmıştı ve biri toparlayacaksa da kendisi yapması gerektiğini düşünüyordu.
Yağız derin bir nefes alıp konuşmayı devam ettirdi.''Herneyse... aramızda kırgınlık kalmasını istemiyorum.O yüzden buraya kadar geldim.Eğer o gün seni kırdıysam, özür dil-''
''Dileme!''
Tekrar sessiz ve fısıltılı bir biçimde ''dileme...'' derken gözlerini, elindeki sargıdan ayırmazken, aniden Yağız'a çevirdi.