Kang Seulgi yanı başımda oturuyordu. Onu hep gülümserken gördüğümü hatırlıyordum. Seulgi, hayatı boyunca gülümsemişti benim yanımdayken. Seungwan ile yakın olduğu kadar yakın değildik onunla, bu yüzden anlıyordum bana açılmadığı şeyler varsa. Ama bir anda, bir anda değişivermişti. Kang Seulgi'nin gülümseyen yüzü artık acılarla dolu geliyordu bana.
Değişen onun yüzü müydü yoksa benim ona bakışım mıydı?
Bu ana kadar ona dikkatle bakmış mıydım hiç? Ya da onu dikkatle incelemiş miydim? Belki de hakkında diyebileceğim en önemli şey Seungwan'ın en yakın arkadaşı olmasıydı.
"Joohyun unni," sesi kırıktı. Sesi çok kırılmış ve acılarla doluydu. Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken elini elimin üzerine koydu. "Hatırlıyor musun?"
Seulgi elimi, eline aldı.
Seulgi elimi eline aldı ve içimde fırtınalar koptu. Onun elini hissettikçe parmaklarımda, avucumda her şeyi kaybediyormuşum gibi geliyordu.
Bu dünyada benim için en gerçek, tek gerçek şey Seungwan'ın elleriydi. Ve şimdi sanki hiç dokunmamış gibi geliyordu elleri, ellerime. Seulgi dokundukça, Seungwan yok oluyordu kalbimde. Korkuyla gözlerimi ona diktim ve elimi çektim.
"Unni..." Kalktı ve önümde eğildi, başını bacaklarımın üstüne koydu. Hıçkırarak ağlıyordu ve saçlarını okşamaya başladım. Ona acıyordum, onun bu haline acıyordum ve teselli etmek istiyordum. Tekrardan elimi yakaladı ve bu sefer daha sıkı, daha sert tuttu. Ağladığından dolayı bırakamadım elini, ihtiyacı vardı belki de. "Unni, kendine gel."
Ve yine aynı his kalbimi, bedenimi ele geçirmeye başladı. Seulgi bana dokundukça yok oluyordu Seungwan. Bu arada, Seungwan neredeydi? Onu yatağımda uyurken bırakmıştım. Evine mi dönmüştü? Neden masaya onun için bıraktığım kahvaltıya dokunmamıştı? Not bile yerinde duruyordu.
"Seungwan'ı mı bekliyorsun?"
"Evet," merakla bana bakan gözlerine baktım. "Nerede?"
Gülmeye başladı hıçkırıklarının arasında. Kulaklarıma bir ses doldu, sanki yıllar öncesinden kalan bir ses. Ama Seulgi'ye aitti, Seulgi'nin sesiydi. Seungwan'ı mı bekliyorsun?
Gözlerimi acıyla kapattım. Sanki birisi beynime bıçak saplamıştı, sızlayan bir acı bedenimde zonk zonk çarpıyordu.
Gözlerimde kaybolduğunu hissediyordum. Ben dün gece Seungwan ile uyumamıştım, sanki. Sanki hiç gelmemişti benimle birlikte. Gece yarısı uyanıp korkularla, sırtına yaslamamıştım sanki başımı.
Sonra, sesini kaybettim. Sanki o akşam bana şarkılar söylememişti.
"Seulgi, elimi bırak."
"Hayır."
Sanki kayboluyordu, sanki siliniyordu... Sanki hiç olmamış gibi...
***
Taeyeon unni kapıyı açtığında beni gördüğüne çok sevinmişti. Arkasına dönmüş ve evin içine bağırmıştı, "Joohyun gelmiş Fany-yah!"
"Sana demiştim!" İçeriden ayak sesleri gelmeye başladığında Tiffany unninin buraya koşmaya başladığını anlamıştım. Beraber yaşadıklarını bilmiyordum, onlar hakkında bilmediğim birçok şey gibi.
Eve girdiğimde kapıyı gülümseyerek kapatıverdi Taeyeon unni, suratında memnun bir ifade vardı. "Geleceğine dair bahse girmiştik de..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saw You in a Dream // wenrene
FanfictionSanki her şey siliniyordu, sanki elleri kayıyordu ellerimden, sanki hiç olmamış gibi. //wenrene