Gözlerimin yüzüme ağırlığınca konulmuş taş gibi hissettirmesi, kollarımın dünden kalan küçük jilet izleri, önceden kalçama gelen saçlarımın bir gecede omuz hizama gelmesi...
Bunlar asla depresyondan ya da beni terk eden bir erkek yüzünden değil.
Daha yeni başlayan bir aşktan.
Aklıma o an geldikçe deliriyorum.
İşine gelince herkesin yanında gülüp eğlenirken birden yüreğime inme indirebiliyordu.
İşine gelince umursamıyor, geri plana atıyordu.
Derslerim konusunda bana yardımcı olmak için deliriyordu. Hatta ona basit bir konuyu -ki kendisi o derste benden daha iyi- anlatmam için bana yalvarıyordu.
Şimdiyse ona sorduğum soruyu "Yarın anlatırım." şeklinde noktalıyor, konuyu kapıyordu.
Bugün bana beni sevdiğini söyledi.
Bana gelip beni sevdiğini söyleyecek yüzü nerede bulduğunu sorduğumda;
"Bu yakışıklı yüz senin için hep buradaydı. Sen de ondan etkilendin dimi?" diyerek ego kastı.
O biçimsiz ağzına yumruğu geçirmeden önce 10 saniye kadar içimden saydım. Biyoloji öğretmeni sadece performans ödevi vermekle kalmıyor, bazen nasıl sakin kalacağımı öğretiyordu.
Tek diyebildiğim şeyse;
"Jimin, zamana ihtiyacım var." demek olmuştu.
Kalbim küt küt atıyordu. Belki o da duyuyordu. Ama umursamıyor, üzerime geliyor, elini duvara dayayıp yüzünü yüzüme yaklaştırıyor-ahh! Deli saçması olayın sonucu belli değil mi?
10'a kadar falan bekleyemedim.
Dudağının kenarı patlayıp kanayınca parmağıyla kana dokundu. Sonra bana doğru uzatıp;
"Başlangıçtayız. Bu kan.." dedi ve uzaklaştı.
O kan...Şimdi benim bileğimde kuruyan kan mıydı?
➰➰➰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pathetic || park jimin
Short Storyherkesçe iyi sayılan şeyler bazen bir insanı ölüme götürebilir.