-1-

314 41 13
                                    

flashback

Annesi, Millie'ye seslendi. Gitmelerinin gerektiğinin haberiydi, bu. "Geliyorum, anne!"

Aynada son kez, son cesareti ile kendine baktı. Daha birkaç hafta önce omuzlarının bile aşağısına inen kestane rengi saçları vardı. Çok severdi onları taramayı, örmeyi, oynamayı. Ama şimdi, yerini kel bir kafa alıyordu ve bu pekâlâ hiç hoş değildi.

Kafasına bağladığı bandana her ne kadar komik gözükse de annesi, bunun hoş görüneceğini söylemişti.

Şimdi annesi, arabayla onu sete götürüyordu. Bu ilk günüydü, kimseyi tanımıyordu. Kimler ile çalışacak, kimler ile arkadaşlık kuracağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Özellikle, ya birini öpmesi gerekiyorsa?

Yaklaşmış olmalılardı. Millie, sırt çantasının kemerini son kez omzuna geçirdi. Derin bir nefes aldı ve annesinin arabayı park etmesini bekledi.

İki Brown, arabadan inerken; Millie'nin gözüne birkaç metre ötedeki kaykay parkında kayan bir çocuk çarptı. Siyah neredeyse uzun sayılabilecek saçları vardı. Burnunun üzerindeki çiller sayısızdı ve bir - kurbağaya benziyordu?

Çocuk, Millie'nin gözlerinin onun üzerinde olduğunu hissetmiş olacak ki, kaykayından indi ve Millie'ye baktı. Küçük kıza gülümsedi ve selam verdi.

Millie, bunu yanlış anlayarak kaşlarını çattı, kafasını kaşıdı ve hemen annesinin yanına gitti.

İkisi beraber, setin olduğu binaya girdiler. Millie, daha önce hiç bu kadar kamera ve onun gibi şeyleri çok görmemişti. Çoğunlukla oynadığı diziler ve filmler sıradandı, belki de sırf bilim kurgu diye böyle şeyler vardı.

Az sonra, yapımcı olduğunu hatırladığı ikiz adamlar yanında bitti. "Merhaba, Millie. Heyecanlı mısın?"

Millie, kendinden emin bir şekilde gülümsedi ve başını salladı. Diğeri araya girdi. "Saçının sana çok yakışacağını söylemiştim, Madmax!"

Küçük kızın kahkahası, oldukları katta yankılanırken, Matt Duffer kolunu Millie'nin omzunda attı. "Haydi içeri gel ve diğerleri ile tanış. Hah, bu arada-" Genç adam kuruyan dudaklarını yaladı ve Mrs. Brown'a döndü. "Bayan Brown siz gidebilirsiniz. Ne yazık ki oyuncuların senaryodan ailelerine dahi bahsetmeleri yasak."

Bayan Brown, kendince homurdandı ve oradan uzaklaştı. Millie, içerideki çocukları gerçekten çok merak ediyordu. Bildiğine göre tek kız çocuk oydu.

Ross, kapıyı açtığında içerideki uzun bir masanın etrafında oturmuş insanlar vardı. Her biri kendi halindeydi. Masanın etrafında sadece üç sandalye boştu ve bakılırsa o ve Duffer Kardeşler içindi.

Masadaki boş sandalyelerden birine oturdu. Utancından kafasını eğdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. O sırada yanına oturduğu kişinin sesi kulaklarında yankılandı. "Hey, Eleven sen olmalısın! Yani, Millie. Tanrım şaka!"

Millie kafasını kaldırdığında birkaç dakika önce kaykay parkında gördüğü çocuk ile göz göze geldi. Şimdi çocuğu daha yakından inceliyordu. Tanrı aşkına, gerçekten bir kurbağaya benziyordu. Ama şirin bir kurbağa.

"Ben, Finn. Finn Wolfhard. Tanıştığıma memnun oldum." gülümseyerek elini ona uzattı. Millie, ilk başta çocuğun uzun parmaklarına aval aval baktı, sonra kendine gelip elini sıktı. "Tanıştığıma memnun oldum."

"Uhm, saçların şey-" Finn ona bakıyordu. Yanakları kızarmıştı. "Biliyorum. Çok kısa."

"Hayır, çok şey olmuş. Uhm..."

"Güzel."

Sesin geldiği tarafa baktığında, kötü kesilmiş saçları olan, minik bir çocuk ona gülümsüyordu. "Yakışmış yani."

"Sağ ol." Millie, çocuğun suratının çok narin ve şirin olduğunu gördü. "Ben Noah." Ayağa kalkıp, kendisi gibi kısa olan kolunu Millie'nin olduğu yere uzatmaya çalıştı. Neyse ki Millie'nin kolu yeterince uzundu. O da uzandı ve Noah'ın elini sıktı. "Ben de Millie."

Tanışma faslı bitince Millie, oturdu ve konuşmaya devam etmek için Finn'e döndü ancak, şimdi karşında gene kızarmış ve suratı düşmüş bir Finn ile karşılaştı. Telefonu ile uğraşıyordu.

"Pekâlâ!" Matt Duffer, masanın en başında ayağa kalktı. "Öncelikle, birbirimizi çok tanımıyoruz sanırım! Ben Matt Duffer. Bu da," yanındaki kardeşinin omzunu sıvazladı. "Ross Duffer. Yapımcınız biziz. Pekâlâ, um şimdi size zahmet şöyle soldan sağa herkes ayağa kalkıp kendini ve rolünü tanıtabilir mi?"

Matt, oturdu ve yanındaki yüzü yavaş yavaş kırışmaya başlayan kadın ayağa kalktı. Millie'nin gözü, bu kadını bir yerden ısırıyordu. "Ben Winona. Will Byers'ın annesi olan Joyce'u oynayacağım."

Kadın oturmadan önce son kez herkesin içini ısıtan bir gülümseme yerleştirdi ince dudaklarına. Sonra sandalyesini çekip oturdu. Şimdi kalkma sırası Finn'deydi.

"Ben... Finn, Finn Wolfhard. Will'in arkadaşı Mike Wheeler'ı oynayacağım."

Winona'nın aksine, o hiçbir şekilde tebessüm veya bir minik belirtisi vermeden hızla yerine oturdu. Millie yavaşça kalktı. "Benim adım Millie Bobby Brown, ve ben Eleven'ı oynayacağım."

Tabii ki buna kimse şaşırmamıştı.

Böylece herkes kendini tanıttı. David, Charlie, Natalia, Joe, Gaten, Caleb, Noah, Martin, Cara ve tabii küçük küçük rolleri olan diğerleri... Gerçekten herkes çok içten gözüküyordu. Özellikle de Noah. Noah ile çok iyi anlaşacaklarına emindi.

Ama ya Finn? İlk başta çok tatlı bir çocuğa benziyordu. Sonra birden umursamaz triplerine girmişti. Belki bir şeye kızmıştı. Belki de bir şeye morali bozulmuştu. Millie daha yeni tanıştıkları için bir şey söylememeye karar verdi.

flashback end

Millie, Charlie ile beraber arabadan indiğinde, bilmem kaç katlı binaya göz gezdirdi. Burasını ne kadar çok özlediğini şimdi anlıyordu. Refleksi bir şekilde hızla arkasını döndü ve kaykay parkına baktı. Finn, ayaklarının altındaki sarı küçük kaykayla birkaç tur atıyordu. Gözlerini, asfalttan çekti ve Millie'ye baktı. Ama bu sefer dengesini koruyamadığı için kaykayı ayaklarının altından kaydı ve Finn, yeri boyladı.

 Millie'nin içinden gülmek gelse de, gülmemesi gerektiğini biliyordu. Hızlıca kaykay parkına ilerledi ve Finn'in hala yerde yattığını gördü. Gülmemek için alt dudağını dişledi ve elini Finn'e uzattı. Genç çocuk, kanayan burnunu tutarken, Millie'nin elini gördü ve ona uzun uzun baktı.

"Mills?"

Finn'in şaşkın bakışlarına, Millie dayanamayıp güldü. "Sanırım o ben oluyorum."

İkisi de güldüler ve Finn en sonunda Millie'nin elini tuttu, ardından ayağa kalkıp üzerini silkeledi. "Seni tekrar görmek güzel."

Millie, kızaran yüzünü saklamak için başını eğdi. Arkadaşını onaylayan bir ses tonuyla ağzından bir mırıltı çıkardı ve ikisi binaya doğru ilerlemeye başladılar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

friends • fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin