12. bölüm
Olivia'ya ağaç evine kadar eşlik ettikten sonra planladığım gibi eve geri döndüm. Vakit akşamüstü civarlarıydı, eve döndüğümde direk olarak babamın sorgularından kaçmak için odama girdim. Birkaç dakika sonra odamın kapısı çalındı. Bir şey söylememe fırsat kalmadan kapı açıldı, neyse ki babam değil de annemdi gelen. Direk olarak yatağımın köşesine oturdu ve lafı dolandırmadan konuyu açtı.
"Baban gibi o tarz şeyler söylemeyeceğim merak etme. " dedi. "O kızla arkadaşsın, ya da sevgili. Bu önemli değil. Sadece senin de sonunda düzenli bir arkadaş bulabildiğine sevindim tatlım. Bunu söylemek istedim."
"Evet, buna ben de sevindim." dedim omuz silkerek. "Aslında olsa da olurdu olmasa da. Yani ben arkadaşsız olmaya alıştım. Yine de, onun olması beni mutlu etti."
Samimice gülümseyerek "Harika." dedi. "Anlatmak istediğin bir şey var mı? Mesela, neler yapıyorsunuz?"
Her şey olmasa da, Olivia'nın kimseye anlatmamamı istemediğini düşündüğüm kısımları keserek çoğu şeyi anlattım. Ağaç evini, o kanserli çocuğu, ne kadar garip biri olduğunu, aramızdaki ilişkiyi...
"Ne düşünüyorum biliyor musun? Bence tam da ihtiyacın olan biriyle karşılaşmışsın." diye karşılık verdi anlattıklarımdan sonra.
"Öyle mi?" diye sordum boş bakışlarla.
"Kesinlikle." dedi ve alnımdan öperek ayağa kalktı. Odadan çıkarken "Yiyecek bir şeyler falan ister misin, veya içecek?" diye sordu. Hiçbir şey istemediğimi söyledim. Odadan çıktığında kısa bir süre Olivia'yı düşündüm.
Tam olarak onu değil ama, aramızdaki şeyin tam olarak ne olduğu gibisinden şeyleri düşündüm. Sıradan bir dostluk muydu, iş ortakları gibi miydik yoksa? Belki de sadece bana ihtiyacı vardı. Bilmiyordum, ama bildiğim bir şey vardı. Onunla bir şeyler yapmayı seviyordum.
Bu kısa düşünce fırtınasından sonra bir sonraki gün olan İspanyolca sınavım aklıma geldi... Keşke gelmeseydi diyordum, çünkü çalışma gereği duydum bir an için. Bir saat civarı odaklanmaya çalışarak çalıştım, veya çalışmaya çalıştım. Olduğu kadar. Ama aklıma hiçbir şey girmiyordu. En sonunda pes edip sırt üstü yatağa uzandım. Kulaklığımı taktım, elime bir kağıt, bir de kalem alarak aklımı Olivia dışında ilgimi çeken konulara yönlendirdim.
Yazmaya başladım, şöyle bir şeyler çıktı;
"Karamsar insan tanrı tarafından lanetlenmiş midir? Yoksa o kendi kendini mi lanetlemiştir? Şu kesin ki, onun zihni katran dolu bir kaseye benzer. Peki o halde, karamsar insan o tanrı vergisi kaseye neden bilerek katran döker? Belki... Belki de kendine zarar veren insanlardan bir farkı yoktur. Belki de o acıyı psikolojik olarak yaşamayı seviyordur, kim bilebilir, belki o da bunun farkında değildir. Ama hoşuna gidiyordur. Çünkü hissiz bir insanın öncelikle mutluluğu gider ve bunu geri almak neredeyse imkansızdır. Mutsuzluk bir ihtimal, ama acıyı kesinlikle hissedebilir. Bazıları fiziksel acıyı tatmak ister, bazıları ise psikolojik acıyı. Neden mi? Çünkü acı hissetmek, hiçbir şey hissetmemekten çok daha iyidir."
Bu tarz şeyler yazmayı çok seviyordum. Aklımdakileri bir kağıda dökmek, duvarla konuşurmuşcasına... Eh en azından insanların dinlememe gibi bir seçenekleri var, ama duvarlar dinlemek zorunda.
Bir an için aklıma bu yazdıklarımı Olivia'ya okutmak geldi. Yarın okul çıkışı ona bunları okutacaktım. Telefonuma baktığımda "1 yeni mesaj" yazısı gözüme çarptı ve hemen telefonu alıp mesaja baktım.
Yine operatörden gelen bir mesajdı. Ama bu önemli değildi. Ben ona yazabilirdim.
"Hey, Oli." diye başladım yazmaya, bu lakabın hoşuna gitmesini umarak. "Yarın meşgul falan değilsen yine sana gelmek istiyorum. Yazdığım bazı yazılar var, onları sana gösterecektim. Ama müsait falan değilsen, haber vermen yeterli. Başka bir gün gelebilirim."
Gönder tuşuna basarak bekledim. Bir şarkı, iki şarkı derken yedi şarkı bitirdim ama hala cevap yoktu. Telefonu elime alarak 2. mesajı yazmaya başladım.
"Mesajı gördüğünde cevaplarsın, ben şimdi uyuyorum. İyi geceler."
Şarj aletini telefona takarak yatağa girdim, battaniyemi üstüme çektim ve gözlerimi kapatıp uyuyabilmeyi diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Novela JuvenilTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...