37. Bölüm: "Kaderin Acı Döngüsü"

185K 7.1K 505
                                    

İnstagram hesabım: yusraergn
Tiktok hesabım yusraergunkitaplari


Keyifli Okumalar ☘️



Zihnim bulanıktı, puslu bir gecenin ortasında kalmış gibiydi. Tıpkı bir kilisenin ibadet vaktinde çaldığı çanlar gibi, beynimde de tehlike çanları çalmaya başlıyordu. Tüm bedenimi saran bir korku vardı ama bu korku bilinmezlikten kaynaklanıyordu. Bilinmezlik öyle derin bir girdaptı ki, oradan kurtulmak mümkün değildi ancak kaybolmak kaçınılmazdı. Yukarı doğru tırmansan da, aşağı doğru yürürsen de boşunaydı. Çıkış yolu yoktu ve yoruyordu. Hâlâ anın verdiği şoktan çıkamamıştım. Bu nedenle bir tepki veremiyor, öylece karşımdaki insanlara bakıyordum. Beynim kaçırıldığımı yeni yeni idrak ediyordu. Bu düşünceyle içimdeki korku arttı. Annemin yaşlarındaki kadına kaydı bakışlarım. Saçları ensesinde topuz yapılmış ve güzel giyinimli olan bu kadının bakışları beni ürkütmüştü. Gözlerindeki saf nefret ve donuklukla tüylerim diken diken olmuştu. Kimdi bu kadın, ne istiyorlardı benden? Bakışlarımı ondan çekip Caner denen adama çevirdim. Yüzünde her zaman duran eğreti sırıtma yoktu, en az o kadın gibi bakışları nefret doluydu. Ben ne yapmıştım bu insanlara da bana karşı böylesine bir nefret ile dolmuşlardı? Hiçbir şey anlayamamıştım. Arabada rahatsız edici bir sessizlik hâkimdi. Arabanın hareket ederken çıkardığı ses dışında kimseden ses çıkmıyordu. Aklımdaki soruların yansıması gözlerime dolarken sonunda Caner konuştu.

"Merak ediyorsun değil mi?" dedi soğuk bir sesle. Daha sonra koltukta öne doğru kayarak devam etti. "Zamanı gelince öğreneceksin," dedi ve tekrar geri çekilip rahat bir şekilde koltuğa yayıldı. Tiksintiyle ona bakıp yüzümü pencereye doğru çevirdim. O kadar donuklaşmıştım ki vücudum hâlâ bir tepki veremiyordu. Tek yaptığım iki kolumla karnımı sarıp, bebeğime zarar gelmesini engellemekti. Yiğit yokluğumu çoktan fark etmiş olmalıydı. Kesin delirmiş, ortalığı birbirine katmıştır. Bir süre sonra araba durmuştu. Uzun zamandır yoldaydık ve nereye gelmiştik bilmiyordum. Kapı dışarıdan açılınca takım elbiseli bir adam görünmüştü. Caner ve o kadın arabadan çıkmış, ardından kapıyı açan adam kolumdan tutup beni de çıkarmıştı. Ben kolumu adamın elinden kurtarmaya çalışıp direnmeye başladım fakat adam benden çokça güçlüydü, bu yüzden direnmem boşaydı.

"Rahat dur be kadın!" dedi gür bir sesle. Durmadım. Direnmeye devam ettim. Taştan yapılmış bir evin içine girdik. Adam daha sert bir şekilde kolumdan tutarak beni bir yere doğru sürüklemeye başladı. Beni küçük bir odaya getirip içeri doğru fırlattı. Tökezleyip zar zor dengemi kurarak ayakta durmayı başardım. Adam gürültüyle kapıyı kapatıp kilitledi. Bense odanın ortasında öylece durup gözyaşlarımı akıttım. Kapıya vurmak için bile hiçbir şey yapmadım. Çünkü boşuna olduğunu biliyordum, bu gürültü çıkarıp kendimi yormaktan başka hiçbir işe yaramayacaktı. Sadece bir yatak ve bir sandalyenin olduğu bu odada uyuşuk hareketlerle yatağa çöküp oturdum. Ne yapacaktım ben şimdi, benden ne istediklerini bile bilmiyordum? Peki ya bebeğim, o ne olacaktı, ya ona zarar gelirse? İşte o zaman dayanamaz, ölürdüm. Yiğit'in bir an önce beni bulmasını umdum. Bulacaktı da biliyordum ama bu sürede bebeğime bir şey olma düşünesi beni korkunun dayanılmaz ve zifiri karanlığına çekiyordu.

Akşam olmuş, karanlık çökmüştü. Şehirden uzak olan bu evin etrafında tek bir ışık dâhi yoktu. Etraf gecenin karanlığıyla eşit derecede karanlıktı. Kaç saattir burada olduğumu bilmiyordum, saat kavramı yoktu. Sadece akşam olduğunu küçük pencereyi dışarıdan kapatan tahtaların bıraktığı aralıklardan görebiliyordum. Her yer sessizdi, tek bir çıt dâhi çıkmıyordu. Dışarının sessizliğine karşı evin içinde de herhangi bir ses yoktu. Evde yalnız olduğumu düşünmek ürkmeme neden olmuştu. Üstelik burası çok soğuktu, üstümdeki montum beni ısıtmaya yetmiyordu. Ellerim ve ayaklarım buz kesmişti, burnumu ise hissedemez olmuştum. Aklım Yiğit'e kaydı. Hâlâ benden bir iz bulamamış olmalıydı. Öfkesiyle geçtiği, dokunduğu yerleri yaktığını tahmin edebiliyordum. Bedenine kattığı ateşin alevleriyle çok büyük bir yangın çıkaracaktı. Yangının içine alacağı bu insanları yakmaktan büyük bir zevk alacaktı. Ve asla durmayacaktı. Kapı tekrar cızırtılı bir şekilde açılınca gelebilecek herhangi bir darbeye karşı bedenim uyarıldı ve tetikte beklemeye koyuldu. Bakışlarımı kapıdan ayırmadan ayağa kalktım. İçeri giren Caner ve o kadın, geçip karşımda durdular. Beynimi kemiren soruları sormak için ellerimi kaldırıp hareket ettireceğim esnada onların işaret dilini bilmediği aklıma gelince kollarımı geri indirdim. Caner biraz daha bana yaklaştı.

SESSİZ GELİN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin