Belki mutlu olmak için çok şanssızımdır.
***
Sonbahar akşamı esen rüzgara karşı oturdum. Rüzgar öyle güzel okşuyor ki tenimi uyuyor muyum bayıldım mı bilmiyordum. Gözlerim uykusunu alamamış küçük bir çocuk gibi kapalıp açılıyordu. Öyle uyumak istiyordum ki uyandığım zaman her şey istediğim gibi olsun, bütün olumsuzluklar bana veda etsin ve sadece mutlu olayım. Aklımda ki bütün kötü düşünceleri kenara bırakıp güzel şeylerin benimle olmasını istiyordum. Geleceği düşünmek yerine yaprakların nasıl yerleri süslediğini izlemek cazip geliyordu bir anda. Sonbaharlar her zaman böyle insanın içini okşar mıydı?
Bu evde geçirdiğim son akşamdı. Hastaneye geri dönme vakti gelmişti. Hastalığımın derecesi gittikçe ilerliyordu. Ve ben sanki hiçbir şey olmamış gibi sakin, korkusuz ve erdişesizdim. Nasıl bu kadar duygusuz olduğumu düşünüyordum bazen. Annem bu hastalığımın çaresi olmadığını bildiği halde hastalığımla savaşıyordu. Evet savaşıyordu. Annemin kocaman umutları vardı ve bir şeylerin hayalini kuruyordu. Bu beni daha çok üzüyordu. Umut etmesini istemiyordum. İyileşebileceğime inanıyordu ve inanmasını istemiyordum. Eğer ben ölürsem daha çok üzülecekti çünkü. Bütün hayalleri, umutları toprağa gömülecekti. Sizce bu insanın içine daha çok acıtmaz mıydı? Acıtırdı. Yakardı hatta. Ve ben annemin içinin yanmasını istemezdim.
Bende keşke onun kadar umutlu olsaydım. İçimde kopan büyük savaşı yenebilseydim. Ben daha kendimi avutamıyorken annemi bu durumdan nasıl kurtaracağımı bilmiyordum. Bu yüzden ne kadar savaşmak istesemde savaşamıyordum, yenik düşüyordum. İlklerde ölmeyeceğimi düşündüğüm için büyük bir savaş içindeyim ama artık pes etmiştim. Çünkü beni hayata bağlayan pekte bir şey yoktu. Ölümü beklemek daha cazip geliyordu. ANNEM! Annem vardı evet. Hayatta kalmam için büyük rolü vardı. İşte bu kadar duygusuzdum. Annemi, beni bu yaşıma getirip, benimle yıllarca uğraşan kadını hiçe sayıyordum. Duygusuzdum işte. Büyük bir hastalığa hapsolmuşken neyle başa çıkabileceğimi bile bilmiyordum.
On üç yaşımdan beri savaşıyordum aslında. Bunca senedir annemin benimle uğraşıp kendi hayatını hiçe sayması üzüyordu beni. Bazen ağladığını duyuyordum. Ara ara depresyona giriyordu benim yüzümden. Bunun tek suçlusu tabikide bendim. Bu yüzden kendimden nefret ediyorum. Benim için çok üzüldüğünü biliyordum. Ara ara ağladığınıda. Duymadığımı bilmediğimi zannediyordu ama ben her şeyin farkındaydım. Bütün bu olumsuzluklara rağmen neşeli bir insandım ve karşımda ki insanlarında neşeli olmalarını istiyordum. Peki benim duygularım. Benim duygularımın önemi neydi? İçime ağlıyordum ben. Kalbimin bir köşesinde kilitli bir odam vardı aslında, kimse o kilitli odayı bilmiyordu. Benim her yerim yaralıydı aslında.
Ama belli etmiyordum. Buna ne denir bilmiyorum. Ya iyi bir oyuncuyum ya da duygusuzun tekiyim.
Annemin arkadaşları gelirdi bazen ziyaretime. Şaşırırlardı... Nasıl bu kadar pozitif olduğumu fısıldarlardı anneme. Yine duymadığımı düşünürlerdi. On sekiz yaşımı daha yeni doldurmuştum. Biraz zayıf olmama rağmen hala gözlerimin içi gülüyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranmayı nasıl beceriyordum bende bilmiyordum.
Kanser hastası olmak belkide böyle bir şeydi. Kan kanseri hastası Berra. Ne zaman nefesinin kesileceğini bilmeye bilmeye yaşamaktı. Beni hayatta tutan tek gayem annemdi belkide. İlk aşkım hiç olmadı mesela benim. Hiç babamı görmedim. Annemi daha iki yıllık evliyken terkedip gitmiş. O yüzden annem yıllarca babamın arkasından ağladı. Nefret etti, küfür etti, aşka lanet etti. Bende babamdan nefret ediyorum aslında ama baba kokusunu merak ediyorum. Nasıl kokuyor acaba babam? Tabikide bu özlem babamdan nefret etmeme engel değildi. Babamın kokusunu merak ederek anneme haksızlık etmiş gibi olacağım. Ama sadece merak ediyordum. Annem babandan nefretle bahsederken babama karşı bir sevgi beslemiyordum içimde. Ama sadece merak ediyordum. Tek bir resmi vardı ve onu saklıyordum annemden. Annem hepsini babam terkettikten sonra yakmış. Nereden bulduysam senelerdir saklıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Adamı
General Fiction☼ Berra'nın güneşi. Tam her şeyden vazgeçmişken Semir bir güneş gibi Berra'nın kalbinin merkezine doğar... Umutsuz aşk. Kanser hastası olan Berra'nın hastalığıyla olan mücadelesinin sonucunda neler olacak dersiniz? Doğan güneş Berra'nın hayatını ıs...