"Artık şu çocuğa bir şans ver, yazık değil mi?"
Ellerini şirketin kantininden henüz yeni aldığı kahvesinde birleştirmiş,yükselen dumanını izliyordu.Ellerinin yanmasını umursamıyordu,çünkü biraz olsun bunu yapmak iyi hissettiriyordu.Çocukken tanıdığı bir arkadaşının tavsiyesi geldi aklına."Eğer hissetmek istiyorsan soğuk havaya ince kıyafetlerle çık Lalisa,azıcık olsun hayatta olduğunu hissettiriyor inan bana."
Gülümsedi ve dilinin yanmasını umarak sıcak kahveyi ağzına götürdü.Kısa bir süreliğine hayatta olmayı hissetmişti.
Birkaç yudum daha alıp kahvesini masaya bıraktı.Arkadaşına burukça gülümseyerek konuştu."Sanki bir video oyunu gibi değil mi?"
Karşısında oturan kahverengi saçlı genç kız Lisa'nın umutsuz bir vaka olduğunu düşünmeye başlamıştı,pes etti.
"Ne yapacaksın bilmiyorum ama onun kalbini kırmadan hallet."Lisa onu başıyla onayladı.
Genç kız eşyalarını çantaya yerleştirirken son kez konuştu."Şirketin 2 sokak arkasındaki fotoğraf çekildiğimiz elektrik direğini hatırlıyor musun?İşte orada seni bekliyor,merak etme şirkettekiler seni görmeyecek."
Rosé ,son kitabını da çantasına yerleştirdi ve arkadaşına veda bile etmeden kantinden çıktı.Bu sefer oldukça sinirlenmişti.Arkadaşının kapıyı sinirle çarpmasının ardından çıkan sesle yüzünü buruşturdu,bu sefer gönlünü alması uzun süreceğe benziyordu.Kantindeki birkaç stajer kavga ettiklerini düşünüp Lisa'ya bakıyordu.İnsanların bakışları onu gererken kalan kahvesini tek dikişte bitirdi ve kalktı.Saçlarının yağmurda ıslanmasını umursamadan her bir köşesinde farklı bir anı biriktirdiği iki sokağı temkinli adımlarla ilerledi.Köşeyi dönmeden önce son kez etrafı kolaçan etti.Şirketin başkanına haber giderse atılacağını çok iyi biliyordu.Etrafın temiz olduğunu fark ettikten sonra kapüşonunu başına geçirdi ve köşeyi döndü.
İşte oradaydı.Bomboş sokağın ıslattığı yağmur damlalarıyla birlikte,kaldırım kenarındaki elektrik direğinin altında dikiliyordu.Siyah kapüşonunun altından belli belirsiz görünen saçları ve yağmurla adeta öpüşen dudakları sırılsıklamdı.Temkinli adımlarla yanına yürüdü ve aralarında birkaç adımlık mesafe bıraktı.Genç adam görüş açısına giren bir çift siyah botla yere diktiği bakışlarını hızla Lisa'nın yüzüne çıkardı.
Birkaç saniye boyunca öylece ona baktı.Onu görünce heyecanlanmıştı ve bir an için oraya ne için geldiğini unuttu.Tek yaptığı şey yüzünün her bir santimetresini aklına kazımaktı,bakışlarını dolgun ve etli dudaklarına indirdiğinde neden orada olduğunu hatırladı.Gözlerini gözlerine odakladı ve konuşmaya başladı."Lisa,teklifimi düşündün mü?"
Lisa boş bakışlarla sorusunu dinledi,ve birkaç saniye boyunca sustu.Taehyung'un ağzından çıkıp havaya karışan soru işaretleri yağmurun etkisiyle yere düşüp yok olurken cevap verdi."Şuan ne için endişleniyorsun,Taehyung?"
Taehyung kaşlarını çattı,afallamıştı.Bu kız kendini hep afallatmak zorunda mıydı?Varlığıyla bile kendisini tuhaf hissettirirken, sözleriyle daha da tuhaf hissettiriyordu.Kafası düşüncelere dalmıştı,öksürdü ve kendini tekrar bulunduğu ana odakladı.Karşısında duruyor ve kocaman gözleriyle,bomboş bakan kocaman gözleriyle kendisinden bir cevap bekliyordu.
"Beni endişelendiren şey mi?" Sinirle sahte bir kahkaha atarak devam etti."Gözlerime bak." Ellerini genç kızın çenesinden tutup başını kaldırarak gözlerini gözleriyle buluşturdu."Bak şu gözlere.Benim gözlerim senin için binbir farklı duyguyla yanarken seninkiler sönük,bomboş bakıyorsun."
Lisa çenesindeki ellerini itti ve aralarındaki birkaç adım mesafeyi kapattı.Bu sefer sahte bir kahkaha atan oydu,ama bu çok uzun sürmedi.Başını yukarı kaldırdığında mesafenin kapanmasıyla Taehyung'un heyecanlanan dudaklarına baktı.Bakışlarını dudaklarından gözlerine çıkardığında orada da durumun aynı olduğunu gördü.Gülmesini kesti,onun için üzülüyordu.
"Beni endişelendiren şey ne biliyor musun?" Kafasını sola çevirdi,asfalta düşen yağmur damlalarına birkaç saniye baktıktan sonra tekrar ona döndü.
"Hiçbir şey hissetmemem.Her gün duygularım ve modum değişiyor.Hiçbir şeyi hissedemiyorum ve duygularına karşılık veremediğimde üzüleceksin,beni endişelendiren bu."Sol elini Taehyung'un yanağına yerleştirdi."Benim kendi kafamda düzeltmem gereken şeyler var ve daha hayatta olduğumu bile hissedemiyorken,seni sevmemi bekleme benden."Taehyung bir elini yanağındaki elinin üzerine koydu ve onu okşadı.Gözlerinin kendinden emin bir bakış kazandığına olduktan sonra konuştu."Sana yardım edebilirim.yaşamak nasıl bir şey sana hissettirebilirim.Tek yapman gereken bana izin vermek,Lalisa." Öbür eliyle de belinden tutup onu bedenine hapsederken tekrarladı.
"Tek yapman gereken bana izin vermek.""Anlamıyor musun?Hiçbir şey değişmeyecek ve olan arkadaşlığımıza olacak."
Taehyung bedenini hızla uzaklaştırdı ve sinirle saçlarını çekiştirdi.Gözlerini kör edercesine yumdu,birkaç saniye sonra gözlerini açtı ve konuştu."Ne arkadaşlığından bahsediyorsun,Lisa?En başından beri sana nasıl yaklaştığımı biliyordun ama görmezden geldin.Arkadaş grubumuzdaki herkes senden nasıl hoşlandığımı biliyor."
"Hayat bana bir video oyunu gibi geliyor,anlamıyor musun?Tek yaptığım hayatta kalmak için yemek yemek ve uyumak.Hissedemiyorum diyorum,neden anlamak istemiyorsun?Seni üzmek istemi-"
Lisa ağzına kapanan parmaklarla sustu.Gözlerini kaldırdı ve yüzüne odakladı.Taehyung kapüşonunu kafasından indirmişti ve bütün benliğiyle ona bakıyordu.Yağmurun da etksini arttırmasıyla Taehyung'un gözünden akan yaşları farkedemiyordu.Taehyung,Lisanın tamamen kendisine odaklandığına emin oldu ve arkasını dönüp gitmeden önce son cümlesini söyledi.
"Sen benden de manyaksın,Lisa."
Lisa gözlerini yağmura aldırmadan ağır ağır ilerleyeyen omuzlara odakladı bir süre.Daha sonra başını yukarı kaldırdı ve elektrik dileğinin lambasının altından kendini belli eden yağmur damlalarına baktı.
Hissedemiyordu.