Genç kız yeni güne uyandığında boynundaki ağrı yüzünden inleyerek doğruldu. Bedenindeki ağrıları anlıyordu da boynu niye böylesine acı veriyordu anlamıyordu. Kaşlarını çatsa da hiçbir zaman kendini umursamadığından bu kez de boş verip ayağa kalktı. Yeterince yatmıştı. Artık ayaklanmalı ve işinin başına geri dönmeliydi. Zaferden kurtulmuş olabilirlerdi ama Kaleli ailesi için tehlike oluşturanlar hala dışarıda bir yerlerdeydi. Nefes Zorlu için de o an önemli olan tek şey bu ailenin güvenliğiydi, kendisi değil.
Fazla hareket etmemek için eline geçen ilk siyah elbiseyi alıp giyindi. Aynadaki yansımasına bakarken bile elbiselerden ne kadar nefret ettiğini düşünüyordu. Polis olmadan önce bile pantolon ve tişört dışında bir şey giymezdi, polis olduktan sonra da zaten işine engel olmasın diye giymemişti, gizli görevdeyken mecbur kaldığı durumlar dışında. Kızla aynı anda odasından çıkan Tahir kaşlarını çatarak baktı yüzünü buruşturarak hareket edişine. Hala canının yandığını anlamak zor değildi. Sürekli kesik kesik nefesler alıyor, her zamankinden daha yavaş hareket ediyordu ve bu durum adamın canını inanılmaz derecede yakıyordu. Nefesin neden bu hale geldiğini hala anlamıyordu. Kim ne istemişti ondan? Fıratın dediğine göre Zafer denen adam karakoldan kaçmıştı ve ormanda Nefesle karşılaşınca hissettiği panik yüzünden ateş etmişti. Ancak Tahir bu söylenenlere inanamıyordu. Kızdan kurtulmak için sadece bir kez ateş etmesi yeterdi. Niye ölümünü garantilemek istemişti? Yine de ne düşünürse düşünsün sessiz kalıyordu çünkü mecburdu. Kıza olan ilgisinin fark edilmesini istemiyordu, bunu göze alamazdı. Göz göze geldiklerinde Nefes yüzündeki acı dolu ifadeyi silerek gülümsedi.
"Günaydın."
"Aydın mı değil mi birazdan anlarız."
"Ne?"
Elini boş ver anlamında salladıktan sonra yanına geldi. İtiraz etmesine izin vermeden koluna girmiş, merdivene doğru ilerlemeye başlamıştı. Nefes belki de ilk kez ondan izin alınmadan yapılan bir şeye itiraz etmedi. Bazen yardımı kabul etmek gerekirdi, eğer işine yarayacaksa.
"Yorgun görünüyorsun."
"Uykusuzum."
"Niye?"
Tüm gece kollarında uyuttuğu kızın sorusuna nasıl cevap vereceğini bilmediğinden "Kabus," diye mırıldandı. Kabusu kendisi görmüş olmasa da, sevdiğinin görmesi yetmişti canının yanmasına.
"Neyle ilgiliydi?"
"Kanlar içinde bulduğum biriyle ilgiliydi."
"O kadar korkuttum mu? Kabusun olacak kadar?"
"Kabus olsan iyiydi." Duygularını saklamadan baktı yemyeşil gözlere. On dokuz yaşından beri sevdiği, kalbi başkasına ait olan bu kıza bir kez olsun düşündüklerini söylemek istedi. "Değerli bir yara oldun, Nefes."
Durdu Nefes. Hatta sadece bedeninin değil kalbinin de, kan akışının da durduğunu düşündü. O an garip bir duygu sarmıştı ruhunu. Hiç tatmadığı, tatmayı istemeyeceği duyguydu. Bu yüzden tek kelime etmeden adamın kollarından sıyrılıp canının yandığını umursamadan hızla basamakları indi. Şu adamlar neredeyse artık ortaya çıksınlar istiyordu. Buraya, Kalelilere daha fazla alışmadan gitmeliydi. Geri İstanbula, lanetine dönmeliydi. Bu kadarı ona da, büyük bir kısmı karanlığa gömülmüş olan ruhuna da fazlaydı.
Alinin bakışları merdivenlerden inen kıza takıldığında "Bir kez de şaşırt beni be güzelim," diye homurdanıp hızla yanına gitti. Nefesi o kadar iyi tanıyordu ki, böyle yapacağını sabah Fırat müdürle konuştuğunda söylemişti. Bu yüzden kısa bir süre daha Karadenizde kalacaktı. Arkadaşının tamamen iyileştiğini görmeden dönemezdi. "Uyandın sonunda," diyerek elini kızın kaskatı kesilmiş bedenine dolayıp onunla birlikte yürümeye başladı. Buradakiler onları sevgili sandıklarından dolayı rahat hareket ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|
FanficÖlüm aşk gibi ansızın çalar kapıyı. Nereden ve nasıl geldiği fark edilmez. Sebebini de anlayamaz insan. Ruhu yorgun insanların sevdiği neden elinden alınır ki? Hikayeler neden yarım bıraklır? Hayaller neden gerçekleşmek yerine onları kuranların boyn...