Okuyanlardan yorum yapmasını, hikayemi sevenlerin de hikayemi arkadaşlarına bahsetmesini rica ediyorum. Ne kadar okuyucu o kadar iyi, aynı zamanda ne kadar eleştiri o kadar iyi gelişme. Teşekkürler... ^^
...
Olivia 2. el araba satan bir yer bildiğini söylemişti. Yürüyerek 15 dakikalık mesafedeymiş. Böylece yürümeye başladık. Yürürken dünyanın durumundan, pisliğinden ve sisteminden bahsettik. Klasik bir konuşma oldu, beklediğim gibi "Lanet olasıca sistem!" tarzı bir şeyler döndü öyle.
En sonunda onlarca arabanın olduğu açık bir araziye geldik, ortasında küçük bir kulübe gibi bir şey vardı. Olivia direk olarak oraya yürüdü. Ben de onun arkasından yürüdüm.
Kulübenin içinde, James Hetfield tarzı bir bıyık bırakmış olan 30 yaşlarında bir adam duruyordu. Bizim geldiğimizi görünce oturduğu sandalyeden kalkıp yaklaştı ve "Size nasıl yardımcı olabilirim gençler?" dedi.
"İkinci el bir karavan almak istiyoruz biz." dedi Olivia.
Adam kulübeden çıkarak etrafına biraz bakındı "Şuan burada bir karavan yok." dedi. "Ama bazı müşterilerim alıcı çıkınca satılmak üzere bazı arabalarını kendi evlerinde tutuyorlar. Deftere bakmam gerekiyor, sizi biraz bekleteceğim."
Bunları söyledikten sonra kulübeye geri döndü, çekmeceyi açıp bir defter çıkardı. Karıştırmaya başladı. Kendi kendine "Karavan, karavaan..." diyordu. Bir süre sonra "Buldum!" dedi ve telefonunu eline alıp bir numara çevirdi. Adama alıcı bulunduğunu ve karavanı buraya getirmesini söyledi.
Ardından bize dönüp "Beş dakikaya burada olacağını söyledi, bu sırada biz fiyatı konuşalım." dedi. "Kefil olarak annelerinizi falan mı yazacaksınız yoksa babaların..."
Olivia geleneğini sürdürerek adamın sözünü yarıda kesip "Kefile gerek yok, nakit ödeme yapacağız." dedi.
Adam şaşırmış bir ifadeyle Olivia'ya baktı ve "Pekala, o zaman parayı baban mı getirecek?" diye sordu.
"Hayır ben nakit olarak getireceğim, kredi kartına falan gerek yok, ya da herhangi bir banka işlemine." diye cevap verdi.
Adam bizden şüphelenmiş gibi baktı, ve bir süre sonra "Paranın kaynağı ne tam olarak?" diye sordu.
"Annemden kalan bir miras, tanrım neden bu kadar soru soruyorsun?" dedi Olivia sinirli bir ifadeyle.
"Kusura bakma ama çalıntı bir para falansa kabul edemem." dedi adam da aynı sinirle.
Ben de araya girmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Böylece lafa atlayıp "Merak etmeyin çalıntı para değil, annesinden kalan bir miras hepsi bu." dedim. "Epey bir parası var. Şimdi fiyatı tam olarak ne kadar söyler misiniz?"
Adam biraz sakinleşmiş gibiydi, biraz düşünüp "Yirmi bine kadar indirebilirim nakit ödeyeceğiniz için." dedi. "Ama adama bağlı tabi, benim bir şey söylemem sadece tahmin olurdu. Adam bir aylık bin dolar taksitle 24 taksite verebileceğini söylemişti. Yani sanırım 24 bine denk geliyor bu, ama nakit olduğu için, ve benim ikna kabiliyetim iyi olduğu için 20 bine kadar indirebileceğimizi düşünüyorum. Neyse adamın gelmesini bekley..."
Tam o sırada yaklaşan bir karavan görüp "İşte geldi." dedi. Karavan düzensiz bir şekilde arabayı park ettikten sonra ağzında bir sigara, kafasında avcı şapkasıyla arabadan atladı (indi anlamında). Kapıyı sertçe kapattıktan sonra, aynı sertlikte adama elini uzattı. Açıkçası o adamdan tırsmıştım biraz, sanki "sert adam" dedikleri sokak insanlarını andırıyordu.
"Bunlar mı?" diye sordu sigarasını ayağıyla söndürürken.
"Bunlar derken alıcıları kast ediyorsan evet biziz." dedi Olivia sert bir tavırla.
Adam yamuk ağızlı bir gülümseme yaptıktan sonra adama dönüp "Dediğim gibi ayda bin dolar." dedi gerinerek.
"Yalnız, alıcılar nakit ödeme yapacakmış." dedi satıcı adam.
"Ha o zaman yirmi dört bin." dedi gerinmeye devam ederken.
"Nakit para diyoruz, biraz indirim yapamaz mısın?" diye sordu adam.
"Yoo neden indirim yapacakmışım?" diye sordu garip bir ifadeyle.
"Nakitte indirim yapılır, çünkü tüm parayı 'peşin' olarak veriyorlar. Bu paranın parça parça gelmesinden daha iyidir değil mi? Bunları size öğretmediler mi tanrı aşkına?" diye bağırdı sert bir tavırla satıcı adam.
Yine araya girip "Sinirlenmeye gerek yok bence." dedim. "Biraz kibar bir dille konuşursak..."
Adamda Olivia genleri vardı herhalde, lafımı keserek "Kibar bir dil!" dedi ve kahkaha attı. Ardından başımı okşayıp dalga geçer bir ses tonuyla "Sen büyüyünce ne olacaksın?" diye sordu.
İç geçirip geri çekildim. "İndirim yapmayacaksın yani?" diye sordum.
Başını sallayarak olumsuz bir yanıt verdi. Ben de Olivia'ya baktım, o genelde sert tavırlarla karşı çıkıyordu. Ama bir şey söylemedi. Satıcı adam da, o sokak adamıyla aramıza girerek "Pekala." dedi. "Alıyor musunuz arabayı?"
Satıcı adamla o sokak adamı bana, ben de Olivia'ya baktım. Olivia da "Tamam para sorun değil zaten." dedi.
Sokak adamı elini uzatıp "Anlaştık." dedi. Olivia uzatılan eli kabul etmedi, sonra adam elini bana uzatınca tokalaştık. "Ee para nerede?" diye sordu.
"Parayı getirmedik, bankadan çekip peşin olarak getireceğiz." dedi.
Satıcı adam araya girerek "Benim de bundan bir kesintim var biliyorsun, 24 binin 1500'ü bana gidiyor." dedi.
"Ne kesintisi be?" dedi adam. "Ne anladım ben bu işten... Bir de indirim yap diyorsun. Satmıyorum karavanı falan."
Adam uzaklaşmaya başlarken satıcı iç geçirdi ama bir şey söyleyemedi. Olivia satıcıya bakıp "Başka karavan satan biri yok değil mi?" diye sordu. Satıcı başını 'hayır' anlamında iki yana sallayınca Olivia adamın arkasından bağırdı.
"Tamam, tam istediğin gibi yirmi dört bin dolar alacaksın!" dedi.
Adam arkasına dönüp "Ya onun kesintisi ne olacak?" diye sordu.
Olivia "Onun istediği parayı ben ayrı olarak vereceğim, sen de 24 binini alacaksın." dedi sakin bir tavırla. "Şimdi... Satıyor musun?"
Adam 5-10 kısa adım attıktan sonra Olivia'nın dibine geldi ve anahtarı gösterdi. "24 bin doları getir, bana ver, bu elimdeki senindir."
"Yalnız bazı şeyleri açığa kavuşturmak adına sormak zorundayım..." dedim. "Anahtarla kast ettiğin şey sadece anahtar değil, karavanı kast ediyorsun değil mi?"
Adam kahkahalar atarak tüm araziyi inletti resmen. Ardından beni işaret edip satıcıya "Bu ufak çocuk harika biri!" dedi, sonra da bana dönüp "Hayır tabi ki de karavan 24 bin dolar. Anahtar da dahil bunun içinde."
Derin bir nefes alıp "Huh, bu rahatlattı işte." dedi.
Ama Olivia'nın ne kahkaha attığını, ne de güldüğünü gördüm. Adama sinirlenmişti belli ki. Yine de benim hayalim olduğu için ne olursa olsun bir karavan almak zorunda hissediyordu kendini. Yine de para sıkıntısı yoktu, bu yüzden suçlu hissetmeme de gerek kalmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Genç KurguTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...