Bölüm 1|Mukadderat

206 14 12
                                    




Yağmurlara sövdü Byun Baekhyun.

Küçük bedeninde taşıdığı öfke ve utanma duygusu şekilli parmaklarından akıyordu çamurla kaplı kaldırımlara. Paçalarına bulaşan çamuru umursayacak seviyede değildi. Şayet ruhu ve bedeni ne paçasındaki ne de kaldırımdaki çamurdan daha temizdi. Kirlendiği çok olmuştu Byun Baekhyun'un. Temizlenmesini bilmişti o zamanlar. Yine kirlenmişti fakat sıkıntısı temizlenemiyor oluşuydu.

Kirlilik, yakıcı bir şeydi hakikaten. İnanılmaz erkeksi denemeyecek vücudu bundan nasibini alıyordu şu an. Yüzünü bir daha görmek istemediği erkeğin büyük ellerinin değdiği teninde, morluklarla dolu boynunda ve ona cenneti hissettiren erkekliğin doldurduğu yerde hissediyordu hepsini, kirliliği.

Kore'nin Seul gibi bir şehrinde bu haliyle kabul görülmezdi. Bu da bir diğer problemdi. Byun Baekhyun lise yılları boyunca yaşayamadığı kabul görülmeyi hissetmek istiyordu.

Tüm hayatı boyunca yalnızlık krallığında krallık yaptı. Kimseyi içeri almadı. Büyük saten perdelerle kapalı pencereleri ve demir sürgülü kapılarını asla açmamıştı. Taht odasında yalnız başına oturdu. Ellerinde katranla kaplı gülleri...

Dışarıdaki insanlar sefildi. Onun güzel benliğini ve dağıtmamak için direndiği güllerini hak etmiyorlardı. Kirle kaplı elleri dokunmamalıydı güllere, tüm hayatını içeride harcamıştı onları büyütmek için.

Cadde boyunca koşmaya devam etti. İnsanlar belki yağmuru severdi. Beklenmedikti bir kere. Sakinleştirici gibi görülüyordu. Güzel bir manzara. Küçük çocukların su birikintilerinde oynayacağı, genç aşıkların dans edip öpüşeceği güzel bir senaryo.

Byun Baekhyun'un dans etmeye hiç vakti olmadı. İnsanlar balo salonunun ortasında eğlenirken o arkada yemek ve müzik ile ilgilenen olmuştu hep. Mükemmeliyetçiydi.

Sonunda ortaya geçtiğinde elini tutan ilk kişiye aşık olma salaklığını yapmıştı. İlgi isteyen ve yıllarca o kapalı güzel göğsünde yalnızlıkla boğuşmuş kalbi kendini tutamamıştı. Göz göze geldikleri anda atmayı kesmişti. Sanki söylemeye çalışıyordu bu erkeğin o erkek olduğunu.

Ne salaktı. Sırf hayallerinin erkeği, beyaz atlı prensi onunla kalsın diye neler yapmıştı. Ne fedakarlıklar yapmıştı. Güllerini verdi ona, kapılarını açtı. Ama kabul ediyordu ki ikisi çok güzel bir ehvenişerdi. Birbirlerini sevmişlerdi onca şeye rağmen. Gözlerinin içine bakardı aşığı. Hiçbir sözünü esirgemezdi. Gitmesinden nasıl korkardı. Bunlar hala aklının bir köşesindeydi Baekhyun'un.

Hayaller kurarlardı birlikte. Dünyayı gezmekle ilgili, çocuk sahibi olmak ve evlenmek...

Baekhyun aşığının bu güzel hayal aleminde konaklayacak yer ararken aslında bir metres olduğunu bilmiyordu ne yazık ki.

Bunu öğrenişi kalp ağrısıydı. Meyustu. Güzel bir gece geçirişlerinin ardından Baekhyun acıktığı için erken uyanmıştı. Sevgilisinin bacaklarını çıplak bırakan güzel kokulu gömleğini giymiş, yiyecek söylemeye karar vermişti. Ödeme yapmak için deri versace cüzdandaki kartları kullanacaktı. Cüzdanda saf yüzlü hoş bir kadının fotoğrafını görmesiyle beyninde şimşekler çakmıştı. Annesi olamazdı çünkü o vefat edeli olmuştu. Sonradan anladı. Sevgilisinin geceleri gidişi, telefondaki hararetli konuşmaları...

Aldatıldığı gerçeği büyük bir ironiydi aslında. Çünkü sevdiği adam aynı zamanda başka birisini onu kullanarak aldatmamış mıydı? Hem suçlu hem masumdu Baekhyun.

Aşk ne garip şey, diye düşündü koşmaya devam ederken. Histerik bir kahkaha attı. Safderun olmalıydı adı. Kolayca aldatılabilen,saf.

Bastard|ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin