2013 yılı...
Aylardan Temmuz...
Günlerden Cuma...
Yaz sıcağı...
Ve can sıkıntısıyla,televizyonda zap yapan bir grup genç insan...
Bu yaptıklarının kocaman büyük bir ailenin temelini atmak gibi önemli birşey olduğunu bilmeden üstelik...
İşte böyle başladı hikayemiz...
5 Temmuz 2013'de,saat 20:00 sularında.Yapacak başka hiçbir şey olmadığından televizyon izliyorduk.Çok küçük bir kesim,fragmanına önceden denk geldiği dizi başlasın diye bekliyordu.Tesadüfen Fox TV'yi açmıştı çoğunluk.Bir jenerik duyuldu ve başladı...
O masal...Çirkin ördek yavrusu..Hayatımızda bu kadar büyük bir yeri olacağından o akşam haberimiz yoktu.Masalı anlatan adamı öz babamız gibi seveceğimizi de bilmiyorduk tabii.
Sonra bir kadın...Çocuğu yağmurlu bir gecede,geleceği gördüğü için kaçırılan bir kadın...O çocuğun değil,hepimizin annesi oluveren bir kadın...Kocaman yürekli bir kadın...
Bazıları buraya kadar izleyip kanal değiştirmişti büyük ihtimalle.Çocuk dizisi olduğunu düşünmüştü.Oysa neler kaybettiğinden haberi yoktu o sırada...İzlediğinin bir çocuk dizisi olmadığını,hatta bir dizi bile değil,bir aile olduğunu bilmiyordu.
Bir kız gördük sonra,elektrik saçan...Sonra düşünce okuyan küçük bir çocuk,ve görünmez olabilen bir genç...Çoğu kişiye saçma geliyordu bunlar...Ama onlar,düşünemeyen insanlardı.Bu yüzden saçma buluyorlardı.Oysa birazcık kafayı çalıştırsalar,asıl konunun özel gücü olan çocuklar olmadığını anlayabilirlerdi.Sadece bir dizi olarak gördükleri halde bizim kutsal saydığımız o şeyin,bize kan bağı olmadan aile olmayı öğrettiğini fark ederlerdi.
Bir evde toplandı bu özel çocuklar...Öyle bir bağlandılar ki birbirlerine,öyle güzel bir aile oldular ki,kendi ailemizden utandık.Çoğumuzun öz ailesiyle bile arasında kuramadığı bağı,birbiriyle tesadüfen karşılaşan insanlar kurmuşlardı.Ve bize aile olmak için ille de aynı soydan gelmek gerekmediğini anlatmışlardı,bir şekilde.
Kocaman kalbi olan bir ablamız oldu önce...İsmi Demet'di.Bize Demet ismini sevdiren insandı o.Gülüşüyle içimizi ısıtan,bir göz yaşıyla hepimizi ağlatan...O kadar samimiydi ki,öz ablamız gibi benimsedik kolaylıkla.
Sonra da bir Ekin'imiz oldu...Yakışıklılığın yanı sıra,sempatiklik,alçak gönüllülük ve yeteneği de kendisinde bulabildiğimiz kişi...O öyle biriydi ki,gülüşü bile gülümsetebiliyordu bizi...
İki küçük kardeşimiz,bir anne ve bir babamız oldu bir de.Öyle bağlandık ki onlara,annemiz saydığımız o mükemmel oyuncu,melek yüzlü kadın Esra Ronabar korkunç bir kaza geçirdiğinde,hepimiz üzüntüye boğulduk.Uzun bir süre o bizimle olamasa da,biz elimizden geldiğince yanında olduk...
Bir Burak girdi hayatımıza,bir Dila,bir Dilşad...Canlarımızdı onlar bizim,en sevdiklerimizdi.
Sonra aniden,hayatımızdaki en sempatik,esprili ve komik adamla tanıştık.Bora Cengiz...Egosuyla bile samimi olan tek insandı o.Bize bir "Genco" dedi...deyiş o deyiş! Hepimiz gencoları olduk onun...Çektiği videolarla,ettiği laflarla,en kötü anımızda bile yüzümüzü güldürebilendi.
Ve derken...beşinci bölümde...yani 2 Ağustos 2013'de...bir Berk'imiz ve bir İpek'imiz oldu.
Berk...şimdiye kadar gördüğümüz hem mütevazi,hem yakışıklı nadir insanlardandı.Oyunculuğuyla hepimizi kendine aşık etti..yeri geldi sinirlendirdi,yeri geldi ağlattı.Dizi gereği kötü çocuktu çünkü o.İntikam planlarıyla,"Çin Malı Testere'miz" olmuştu.Kötü karakter olduğu halde,nasıl bu kadar çok sevebildik...biz de bilmiyoruz.Bir ara gülümsemişti,ben devamını unuttum.