"Sen Damla Öztürk hiç kimsenin baskısı altında kalmadan Atakan Olgun ile evlenmeye kabul ediyormusunuz?"
Evet demek istiyordum ama sesim kesilmişti. Bütün salon bana bakıyordu. Dudaklarımdan çıkacak söze.
Atakan elimi tuttu. Elleri heyecandan terlemişti. Çok mahsun bakıyordu. Elimi istiyordu bana güven veriyordu.
"Evet, istiyorum!"
Tüm salon alkışlıyordu.
"Siz sayın Atakan Olgun, Damla Öztürk ile evlenmeye kabul ediyormusunuz?""Ahhh"
" Hadi kalk, geç kalıyorsun."
Arkadaşım Sevgi. Birlikte ilkokulu dan beri arkadaşız. Dün gece bende kalmıştı bugün gelinlik bakmaya gidicektik. Bana yakışanı en yakın arkadaşımdan daha iyi kim bilecek.
"Atakan bekliyor, hadi böyle uyumaya devam edersen düğününe bile geç kalacaksın. Ama korkma tatlım, o günde ben yastıkla kovalayarak seni kaldıracağım."
Bir yandan pantolonumu arıyordum bı yandan da saçlarımı tarıyordum.
"Eminim canım, sen beni yatağımdan bile sırtına alıp düğüne yetiştirirsin."Merdivenlerden aşağı inerken annem ellime peynirli ekmek arası sıkıştırıyordu.
"Bi deri bi kemik kaldın yavrum. Al bunu giderken ye."
Annem, tülbentini düzelterek yanıma gelip ekmeği elime tutuşturdu.Atakan kapıda beni bekliyordu. Arabasına dayanmış karizmatik bakışıyla bana bakıyordu. Ben komik bulsam da hoşuma gidiyormuş gibi davranıyordum.
"Günaydın, pamuk prensesim. Kalkabildin mi güzellik uykusundan?"
Bana kapıyı açıyordu.
Atakan, nişanlım. 3 yıldır birlikteyiz. Arkadaş ortamında tanıştık ilk görüşte aşk gibi birşey bizimkisi. Arkadaş olmadan çıktık desem yeridir. Siyah dolgun saçlarına hergün jöle sürer. Kirli sakalları bile bakımlıdır. Uzun boylu ve işinden dolayı hergün takım elbiseyle gezer. Damatlık giyince bi tek damat tıraşını merak ediyorum.Sevgi arkaya ortaya oturdu çok heyecanlıydı. Gören o evleniyor sanacak.
"Ne oldu hayatım, çok suskunsun?"
Atakan trafik lambasında dururken bana dönüp sordu.
"Yoo, Aşkım sadece uykumu alamadım ve kalktığımda kocaman yastık yedim ağır geldi." Derken sevgi kıkırdamaya başladı.
"Kıyamam, evlenelim hergün uzun uzun uyuyabiliriz." Diyerek Arakan'da gülümsüyordu.
"Geçin dalganızı." Diyerek gülümsedim.İlk dükkana girdik. Tüm gelinlikler birbirinden güzeldi. Teker teker giydim çıkardım. Sevgi dayanamadı birlikte giydik çiçek attık çok eğlenceliydi. Fakat hiç birtane karar veremedik.
Ayaklarımız yorulmuştu, öğle saatinde ayaklarınızı dinlendirmek için çay bahçesine girdik.
Çaylarımızı içerken çekildiğimiz resimleri inceliyorduk.
"Yapılacak liste nerde?" Diye sordu Atakan. Çantamı açtım listeyi almak icin. Ağır bi peynir kokusu geldi. Annemin yaptığı peynirli ekmek.
Onu tamamen unutmuştum. Çıkardım masaya koydum. Listeyi arıyordum.
"Bana mı yaptın hayatım, çok teşekkür ederim."
"Annem yaptı afiyet olsun." Böylelikle yemekten kaçmıştım. Sevgi ile listeyi tek tek gözden geçirirken Atakan bi sigara yakti etrafa bakıyordu.O an telefonum çaldı. Melek. Yan komşumuz. Çok iyi biri. Üniversiteyi bitirdikten sonra atanmayi beklerken küçük oğluna bakmistim. Melek kuaförde çok yoğun bir şekilde çalışıyor. Yetimhanede büyüdüğü için kimsesi yok. Eşi Yakupta öyle. 6 ay baktım, ozaman Umut 3 yaşındaydı. Çok alıştı bana hâlâ annesine der cici anneme gidicem diye. Bazı günler Melek ile Yakup birlikte eğlenceye yollarım umutla birlikte yatarız.
"Hayatım, telefonun çalıyor!" Diye dürtü beni Atakan.
"Efendim melek?"
"Damla canım nasılsın? Bu akşam işin yoksa eğer umuta bakarmısın , Yakupun iş yemeği var?"
"Tabi bakarım, iyi eğlenceler."Sevgi kalktı "hadi gençler oturmak yok daha gelinlik bakacağız
Kalktık hepimiz bi kaç dükkana daha girdik. Arabaya yürürken vitrinde bi gelinlik gözüme çarptı. Okadar güzeldi gözlerimi alamadım."Bu nasıl?" Diye sordum.
" Bu sana çok yakışır." Dedi Sevgi.
Girdik mağazaya. Kolları düşük papatyalar ışıldıyordu. V yaka sırtı açık kurdelesi vardı. Upuzun kuyruğu vardi. Atakanın bile gözleri doldu.
"Aşkım, düğünden önce seni gelinlikle görmek uğursuzluk getirir." Diyerek geldi bana sarıldı.
"Bunu alıyoruz". Dedi.
Çalışan bayan dedi ki " yarın gelin ölçü alalim, annem şuan yok dükkanda."Arabaya yürürken sevgi benden heyecanlı bı şekilde " seni düğünde bu gelinlikle hayal ediyorum, çok güzel olacaksın tatlım her zaman ki gibi."
O an telefonum çaldı yine. Annem.
"Kızım akşama kıymet annenler gelecek iftara ona göre erken gel bana yardıma". Diye bı yandan tabak sesleri duyuyordum.
"Umut bizde bu akşam ama yardım etmeye çalışırım. Geliyoruz şimdi." Dedim ve kapatım.İlk önce sevgiyi bıraktık eve. Oradan bizim mahalleye girdik. Umut dışarda sokakta arabalarını mermere dizmişti. Beni gördüğünde "cici anneee!" Diye sevinçle bana koştu. Umut 4 yaşında, çok sevgi dolu bir çocuktu ama çok konuşamıyordu. "Bugün bizde kalmak ister misin? Sana balina hikayenin devamını anlatırım."
Iki ellerini yukarıya kaldırarak alkışlıyordu. Bana sımsıkı sarıldı. Atakan bizi uzaktan izliyordu.
" Ben eve gidip duş alıp hazırlanacağım. Akşama görüşürüz" diyerek yanağımdan öptü.Melek çıktı kapiya." Ayyyy sağol damla, Allah senden razı olsun. Her zaman varsın." Diyerek bı elinde çantayla bana sarıldı.
"Bu işler sırayla Melek, benim çocuğum olunca sen bakarsın bi akşam ödeşiriz". Diye gülümsedim.
Umut annesine sarıldı öptü ve annesine el salladı.O akşam hep birlikte sofrada oturuyorduk. Iftar sofrasında. Umut kalabalığı sevmediği için kucağımdan inmiyordu. Bu durumdan Atakan biraz rahatsızdı. Küçük çocuk gibi kıskanıyordu beni.
"Damla kızım, Allah seninde anne olmanı nasip etsin." Dedi Kıymet anne.
"Amin inşallah."
Ve gece sona erdi. Herkes gitmişti. Annem yatakları açıyordu.
"Atakan, oğlum senin yarın işin yok mu?" Dedi babam.
Kibarca kovmak denir buna benim dilimde.Atakanı kapıya geçirdim.
"Ne oldu aşkım, durgunsun?"
" Bilmiyorum içimde bir sıkıntı var."
" Sıkma canını, canını sıkanı ben sıkarım." Diye gülümseyerek dudağımdan öptü.
"Iyi geceler."
"Iyi geceler."
Son öpücük.Odamda umut bir melek gibi uyuyordu. Balkona çıktım nefes alamıyorum. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Telefon çaldı.
" Damla Öztürk?"
" Buyrun benim."
"Melek ve Yakup Odabaşı sizi en yakın olarak bildirmiş. Bi kaza yaptılar tespit için Kadıköy hastanesine gelmeniz gerekir."
Ellerim titriyor. Gözlerim doldu. Aklıma ilk gelen şey "Umut".
Koşarak anneme söyledim ve taksiye bindim. Evet melek ve Yakup. Öylece cansız yatıyorlardı. Atakan elini omuzuma attı. "Başın sağolsun."
"Olmaz! Olamaz! Gidemezler! Onlar Anne ve Baba! Umut napacak. Hepsi benim suçum. Keşke işim var deseydim!" Diyerek yere oturdum ağladım.
Hayat bu kadar haksız olamaz. Annesi ve Babası yetim büyüdü, aynı kaderi şimdi oğlu da yaşıyamaz. Olur mu böyle. Hayat kimine herşeyi verirken diğerinden herşeyini nasıl alır?!
O daha küçücük 4 yaşında anne kuzusu. Anne kokusuna doymadan nasıl yapacak?