Restorandan çıktığımızda Clara gerçekten kör kütük sarhoş olmak kalıbını kendisiyle vücut buldurmuştu. Damon'a tutunuyor olmasına rağmen resmen yalpalaya yalpalaya yürüyor, boş yere sürekli gülüyor ve Damon'ı öpüp duruyordu. Damon'ın bu durumdan rahatsız olduğunu söyleyemezdim. Harry bunu fazlasıyla komik ve kontrol dışı bulduğuyla ilgili tam olarak ne olduğunu anlamadığım bir şeyler mırıldanmıştı. Ben ise sadece Clara ve bir başka sarhoşluk macerası olarak adlandırmakla yetinmek istiyordum.
"Clara kadar olmasa da," Harry, yalpalayan ve restoranın önünde kahkahalara boğulan Clara'ya kaçamak bir bakış attı. "Bir derecede eğlendiğini düşünüyorum. O kadar da kötü geçmiş olamaz."
Harry sadece... saçma sapan bir cuma akşamından tanıdığım bir adam olarak kalmalıydı. Ama tuhaf bir şekilde öyle olmayacağını içten içe biliyordum. Sanki bunun daha fazlası olacaktı. Üstelik onun da daha fazlası olmasını istediği gözlerinden açıkça okunuyordu. Dans ettiğimiz tüm o süre zarfı boyunca ona numaramı vermem konusunda diretmişti.
Ben de vermeme konusunda.
"Gitmem gerek, iyi akşamlar-"
"Amber."
Elleri ceplerinde, sola attığım adıma karşılık olarak önüme geçmek için o da sola adım attı. Başını hafifçe eğerek, çarpık gülümsemesi dudaklarında "Seni daha sonra da görmek istiyorum." dedi.
Heyecanlanıyordum. Büyük ihtimalle uzun zamandan sonra aldığım en saf teklif olduğu içindi. Ama kimseye güvenmemek konusunda hayat bana iyi bir ders verip bunu da tokat misali yüzüme çarptığı için, samimiyetlere inanmak benim için çetin olmuştu şu geçtiğimiz iki yıl boyunca.
"Sadece ilk kez gördüğün tüm kadınlara da böyle davranır mısın?"
"Seni ilk kez gördüğümü nereden biliyorsun ki?"
"Pekala," kaşlarımı çattım. "İyi giyinimli bir sapıksın öyleyse."
Dudaklarına çarpık bir gülümseme yerleştirmesiyle birlikte gülüşünü yanağında ortaya çıkarak takip eden gamzesi gözlerimin önüne serildiğinde, Harry afalladığımı fark etmişti. Aramızdaki adımlık mesafeyi kapatmaya kararlıymış gibi dudaklarını ıslatırken bir adım daha sarf etti.
"Sapık olsaydım seni rahatsız ederdim ki, ettiğimi düşünmüyorum."
"Öyle mi?"
"Eh, seni rahatsız eden bir adamla dans etmezsin sanırım."
Bir şey söylemek üzereydim ama dudaklarım yalnızca aralık kaldı. Beni öyle bir yerde sıkıştırmıştı ki kelimeler dudaklarımdan dökülmekte aniden hükümsüzleşmişti. Öfkeyle kaşlarımı çatıp solumaya başladığımda, sinirlenmemden oldukça zevk alıyormuş gibi gülümsemesi giderek büyümeye başladı.
"Sen neden bu kadar küstah bir adamsın?" dedim elimden gelen en sert ses tonumu kullanmaya çalışarak. "Bir de karşıma geçmiş gülüyorsun."
"Çünkü bana karşı haksız olduğunu bildiğin için sinirleniyorsun," omuz silkti. "Haliyle bu da ilgimi çekmiyor değil."
"Pekala, ne var biliyor musun? Seni bir daha görmeyeceğime o kadar eminim ki. Bu yüzden defolup-"
Tam Harry'e omuz atıp yürüyordum ki, Clara ve Damon'ın ortalıktan toz olduklarını gördüm. Yoklardı. Clara'nın arabasının vale tarafından restoranın önüne getirilmesini beklediklerine emindim ve eğer birden bire ışınlamadılarsa... arabayı alıp gitmiş oldukları anlamına geliyordu bu.
"Şaka mı bu?" diye isyan eden bir sesle bağırdım. Harry'nin kıkırtıyla başlayan gülüşleri giderek büyüyerek kahkahalarını oluşturduğunda arkamı dönüp ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
From The Dining Table || styles
FanfictionBelki bir gün beni ararsın ve bana senin de üzgün olduğunu söylersin.