— OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM —
Hiç bir sır günahsız olmaz, günahın arsız pençesinde cebelleşen iki ruh kadar..
Gerçeklere tosladığım anlarda kalbimin duvarları yarılıyor. Ateş canıma kast edip bedenimi ele geçirdiğinde karşı koyamıyorum.
Yanmak için hazırda bekleyen bedenim öfkenin kollarında yoğuruluyor. Sadece gerçeklerin kol gezdiği beynimin içi tutuşuyor. Yansın istiyorum o anlarda bildiğim tüm gerçekler tutuşsun ve yansın.Kül olsun, o külleri içime savrulup canımı yeniden yaksın.
Acının delisiydim, acıya muhtaç, acıya aç bir canavara dönüşüyordum. Artık yenilmiştim acıdan kaçarken gerçeklere toslamanın verdiği ağırlığın altında ezilen kalbimi alevler sarmıştı ve ben acının önünde diz çökmüştüm.
Kanayan yaralarım oluk oluk sızlarken ağır darbelerle yıkılmıştım.Ağır hezeyanlara kurban kalbim, acının vavelyasında can vermişti.
Ruhuma iyi gelen en güzel fısıltı ona aitti. Sanki varlığı bile beni bu hezeyandan çıkarmaya umuttu. İçime ektiği umut filizlerini görse aklını yitirebilirdi. Kurtulmak için o ihtiyacım vardı. Ruhumu ve kalbimi ellerine teslim etmeye meyilliydim. Onlarla istediğini yapabilirdi. Bu beni gocundurmuyordu. Ona bu kadar istekli olmak beni korkutsada buna alışıyordum.
Tıpkı ona alıştığım gibi.
Arafın uçurum kenarı evinden geleli neredeyse bir hafta oluyordu.O günden sonra olanları kurcalamama kararı almıştım. İçimde oluşan merak beni ne kadar körüklesede o gün azerin söyledikleri sadece bir süre zihnimi yormuştu. Ama onun hala peşimizde olduğu gerçeğini düşününce herşey saçma geliyordu. Susup arafa güvenmeyi tercih etmiştim. Belkide bana herşeyi birgün anlatırdı. Beklemem gerekiyordu.Kafamın içinde dolanan tilkileri kovaladım. Çabuk geçen bir haftada pek birşey değişmemişti. Okula gidip gelmiştik ve hafta sonunu çocuklarla geçirmiştik.
Güzel günün sonunda araf onları evden kovduktan sonra ki bu durumu artık yadırgamıyordum.
Film izlemek istediğini söyleyip beni koltuğa oturtup dwd ye bir film koymuştu.O yanımdayken kendimi ne kadar filme verdiğim konusu tam bir muammaydı.
Düzenli nefes alışlarıyla kalkan göğsüne sinmiş kendimi ekranda dönen insanlara odaklamaya çalışıyordum. Ama nafile ondan yayılan yakıcı tarçın kokusu içimi ezip ciğerlerime ulaştığında ona olan arzum meylediyordu bedenime. Hızla çarpan kalp atışlarını dinlemek sanki dünyadaki en güzel orkestrayı dinliyormuş gibi beni mest ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRAZ ÇİÇEĞİ
ChickLitÖlüm ruhunu tırmalarken kendine bile yabancıydı artık. Ruhu, bedeni ölümü kabullenmiş gibiydi. Babasının gölgesinde onun bıraktığı acılarda kaybolan ruhu yaralı bi kız. Ölüm kokuyordu gözleri. Yorulmuş bedeni yaşadıklarını kaldıramazken ona uzanan...