0.2

18.5K 1K 399
                                    


"Bence bugünlük bu kadar yeter, ölüyorum,"

Kenarda duran yeşil pufa atlarken bacaklarım dışarda kalmıştı fakat umursamadım. Saçımdan düştü düşecek gibi duran lastik sonunda özgürlüğünü ilan etti ve saçlarım terden sırılsıklam olan yüzüme yapıştı.

"Cidden," Saçlarımı yüzümden kurtardım. "Jisoo, saçımı kestirsem yakışır mı?"

Telefonuyla oynamayı bırakmadan bakışları kısa süreliğine beni buldu. Kaşları havaya kalkarken ağzından bir 'cık' sesi çıktı.

"Chaeyoung, şunun şurasında geri dönüşümüz için 1 aydan az zaman kalmış, az sabret."

"İyi de..." Kaşlarımı çattım. "Geri dönüşle saçın kısa olmasının alakası ne?"

Jennie de benim yanıma yatarken sesli bir şekilde esnedi ve konuşmaya dahil oldu.

"Şu an oyununu oynuyor Chaeng, mantıklı cevaplar veremez," Kafasını bacaklarıma koyduktan sonra gözlerini kapattı. "İki dakikacık uyuyayım, uyandırmayın beni."

Puftan kalkıp Jennie'nin kafasının altına koyarken aniden gözlerini açtı; korkuyla yerimde sektiğimde bana sırıttı ve bir şey isteyeceğini belirten bir bakış attı.

Tanrım... Az önce uyumuyor muydu?

"Chaeng... Bize kahve alıp gelir misin bebeğim?"

Şirin sesiyle konuşurken derin bir nefes verdim. Neden ben gidiyordum ki...

"Jisoo neden almıyor?"

"Ya! Sen benden küçüksün! Sen al,"

Aniden arkamda bağıran Jisoo'ya döndüm.

"Asıl sana ya! Hani yaş farkı önemli değildi?"

Gözlerini telefonundan kaldırıp bana baktı. Oyunu kaybettiği çok belliydi. Ah, geliyor...

"Tamam! Tamam, gidip alıyorum," Kenarda duran çantamı kapıp şapkamı taktım. "Birkaç dakikaya gelirim."

Kapıyı açıp çıkmak üzereydim ki Jennie'nin miyavlama gibi çıkan sesi geldi.

"Chaeng..." Ona döndüğümde bana şirince gülümseyip öpücük attı. "Şirketteki ucuz kahvelerden değil, Starbucks'tan alır mısın minnoşum?"

Gözlerim büyürken cevap vermeme izin vermeden gözlerini kapattı ve uyuma moduna geçti.

"Ah, cidden," Kapıyı çarparak kapatırken çantamda duran maskemi çıkarıp yüzüme taktım. "Küçük olmaktan nefret ediyorum..."

-

Starbucks'un ağır kapısı ittirip içeriye girdiğim anda burnuma kahve kokusunu içime çektim.

Kahve.

İçemediğim ama kokusunu sevdiğim madde.

İçerideki kalabalığa ve gürültüye şaşırmadan kasaya ilerleyip sırada beklemeye başladım.

Jennie ne seviyordu ki? En son Latte mi içiyordu?

Sanırım o Jisoo'ydu...

Sıram geldiğinde kasadaki genç kadına maskem yüzünden görülmese bile gülümsedim.

"İki Latte, bir frambuazlı gazoz,"

Siparişi alıp kağıdı arkaya verirken hızla bana döndü. "36,000 Won."

Nakit olarak ödeyip siparişlerin verildiği yerde beklerken yanımda iki kız daha duruyordu. Liseli olduklarını üniformalarından anlarken beni gördüler ve hafifçe selamladılar. Karşılık verip önüme döneceğim sırada gözlüklü olan bir anda bağırdı.

red | jungkook • roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin