Sadem ve yanında o zımbalı çocuk vardı. Ne olduğunu anlamak için hem Sadem'e hem de konuşan zımbalıya bakıyordum. Sertçe yere bırakılmamla kafamı sarışın çocuğa çevirdim. Yüzünde ne olduğunu anlamaz bir tavırla bir bana bir de Sadem'e bakıyordu. "Sadem. Sen Sademsen peki sen kimsin?"bunu asıl Sadem'e dönüp sormuştu. Bu durum oldukça komik geldiğinden kahkahamı tutamadım. Ortamda tek ses benim kahkahalarımdı. Gülüşümü durdurabildiğimde ciddi olan yüzlere döndüm. "Hey merhaba çocuklar. Evet ben Sadem'in ikiz kardeşi Sıla."herkes derin bir nefes verip işlerine döndüklerinde hızlıca Sadem'in önüne geçtim. "Her yerde seni aradım. Nerelerdeydin?"yüzüme bir süre tepkisiz halde baktıktan sonra ellerini kaldırdı." Sınıftaydım. Burada neler oluyor Sıla?"ellerini tekrar aşağı indirdi. "Bir şey olduğu yok sadece okulu görmeye geldim. Bu süre içerisinde de bir takım sorunlar yaşadım. "Son sözlerimi zımbalı çocuğa bakarak sert bir şekilde söylemiştim. Gözlerini bana dikmiş yüzümü inceliyordu. Rahatsız olup Sadem'in koluna girip koridorda yürümek için çekiştirdim.
SADEM'İN AĞZINDAN
Bugün tüm dersler beni boğacak derece de yavaş ilerliyordu. Tüm gün Gökay'dan kaçmıştım. Ya da çalışmıştım diyelim. Tenefüs ziliyle dersle ilgili olan kitaplarımı çantama koymak için eğildiğim sırada birinin bileğimden tutup çekiştirmesiyle ne olduğunu şaşırmıştım. Kimin çekiştirdiğine bakmak için kafamı yukarı kaldırdığımda Özgür'ü görmemle dehşete düşmüştüm. İki gün önce olanlar için benden intikam almazdı dimi bu, ay kesin o yüzden. Allahım sen beni koru yarab. O kadar hızlı ilerliyordu ki tam olarak nereye gittiğimizi anlamamıştım. Biraz sonra 12'lerin katına çıktığımızda ilerde sarı saçların havada süzüldüğünü gördüm. Gökay bir kızı kucağına almış havada döndürüyordu. Bir anlık burukluk hissetmiş olsamda kendimi toparladım. Ne diye bu hisse kapıldıysam. Gökay döndürme işlemini biraz daha yavaşlattığında kızın yüzünü net bir şekilde görmüştüm. Sıla. Onun burada ne işi vardı ki. Buradan gitmeliydim. Bir an önce bir yere gidip saklanmalıydım. Kolumu Özgür'den çekmeye çalıştım ama buna izin vermeyerek kolunu daha sıkı tutmaya başladı. Gitmem mümkün değildi ve bu endişelendiriyor hatta ağlama isteğimi gün yüzüne çıkarıyordu. Bir kaç kere daha kolumu çekmeye çalıştığımda Özgür yüzünü bana çevirip kaşlarını çattı. Daha sonra Gökay'ın o mutluluktan söylediği ama benim canımı yakan sözleri işittim. Bunun bir 'mucize' olduğunu haykıran nidalarını. Sonra da Özgür'ün o sözlerini "ve ben mucizelere inanmam" evet tam olarak söylemek istediğim şeyleri söylemişti. Ben mucizelere inanmazdım üstelik bu tür mucizelere asla (!). Özgür'ün sözleriyle Gökay'ın ve Sıla'nın kafası bize dönmüştü. Gökay'ın şaşkın bakışları ve Sıla'nın soru soran bakışları bana hedeflenmişti. Sıla'ya kızamıyordum. Sonuçta ikiz olmamız ve bu durumun karışıklığa yol açması onun suçu değildi. Bu yüzden bakışlarımda ki sertliği yumuşattım. Daha sonra Gökay şaşkın bakışlarıyla bir bana bir Sıla'ya bakmaya başladı. "Sadem. Sen Sademsen peki sen kimsin?"bu soruyu bana sormuştu. Sıla'yı ben sanmıştı ve bana kim olduğumu soruyordu. Özgür'ün kısık sesini işittim. "Gözlerine dikkatli bak gerizekalı." Gökay 'a belki de kırılmamam gerekiyordu ama kırılmıştım. Cevap vermek için elimi kaldırdığımda eş zamanlı olarak bir kahkaha sesi etrafa yayıldı. Sıla öyle bir şekilde gülüyordu ki herkes durmuş onu izliyordu. Havada kalan ellerimi aşağı indirdim. Bir an önce kahkahasını kesmesi için dua ediyordum. "Hey merhaba çocuklar.Evet ben Sadem'in ikiz kardeşi Sıla" duyduğum sözlerle başımı yere eğdim. Şimdi kimse Sıla'yı dinlemiyor ve işlerine devam ediyordu. Sıla'nın benim gibi şeyler yaşamasını istemiyordum. Sıla karşıma geçip yalandan kızgın tavırlarıyla bana baktı. "Her yerde seni aradım. Nerelerdeydin?" tepkisiz suratıma bir duygu yükleyemiyordum. Ellerimi kaldırdım. "Sınıftaydım. Burada neler oluyor Sıla?" ve ellerimi yere indirdim."Bir şey olduğu yok sadece okulu görmeye geldim. Bu süre içerisinde de bir takım sorunlar yaşadım"son sözlerini Özgür'e bakarak sinirli bir şekilde söylemişti. Daha sonra Sıla koluma girerek beni koridorda sürüklemeye başladı. Sıla bir şeyler söylüyordu ama aklımı bir türlü ona veripte dediğini anlayamıyordum. Sonunda Sıla'nın durmasıyla bende beni tuttuğundan durmuştum. Neden durduğumuza bakmak için düşünceleri ertelediğimde karşımızda duran Gökay'ı görmüştüm. Eli Sıla'nın kolundaydı." Biraz beni dinler misiniz lütfen?" benim bir şey dememe kalmadan Sıla cevap verdi. "Tabikide buyur." Gökay derin bir nefes çekti önce ve onu dışarı yavaşça bırakmasını izledik. "Gerçekten Sadem'in bir ikizi olduğunu bilmiyordum. Kızlar birbirinize gerçekten acayip benziyorsunuz ve ben ayırt edemedim işte. Bu yüzden kusura bakma Sıla. Ve seni karıştırdığım için üzgünüm Sadem." Sıla kolunu kolumdan çekip biraz daha ileriye gitti."Sıkıntı yok ya biz alışkınız. İkiz olduğumuz için karıştırman normal bu senin suçun değildi. Sıkma canını. Sadem de alınmadı zaten." benim adıma konuşması acayip sinirimi bozsada bu siniri içime attım. Gökay benden onay bekliyormuş gibi gözlerini bana dikti. Bende hafifçe başımı salladım. "Güzel o zaman size kahve ısmarlamama ne dersiniz?"Sıla'ya baktığımda gözlerinin açıldığını ve biraz sonra kabul etmekte olduğunu gördüm. Onun bir şey demesine izin vermeden çabucak ellerimi Sıla'yı dürterek ona doğru hareket ettirdim. Sıla'nın dediklerimden sonra yüzü hafif düşmüştü. Yinede bir süre sonra Gökay' a döndü. "Sademle konuşmamız gerekiyormuş teklifin için teşekkür etti ve bende teşekkür ederim. Başka bir zamana artık" Gökay eliyle hafifçe başının arkasını kaşıdı. Sonra gülümseyerek "Görüşürüz o zaman kızlar"dedi. Gökay yanımızdan ayrıldığında Sıla'yı alarak hızlıca kütüphaneye doğru sürükledim. Kütüphanede çok kişi olmadığından derince bir nefes verdim. Sıla kütüphaneyi süzerken kolundan tutup arka masalardan birine sürükledim. Masaya oturduğumuzda hızlıca terleyen ellerimi üstüme silip hareket ettirdim."Sıla Özgür'ü nerden tanıyosun?" Sıla yüzüme anlamamış gibi bakınca ismini bilmediğini anladım. Bu yüzden sorumu yineledim. "Siyah saçlı çocukla nerden tanışıyorsun?" sorumu bir süre düşündü ve sonra aklına gelmiş olmalı ki sinirlendi. "Heh şimdi anladım şu zımbalı çocuk mu?" zımba? Yeni taktırmış olmalı önceden yoktu. Yüzüne de hiç dikkatli bakmadım ki. "Evet o" illaki o dur. Başka kimse yoktu ki yanımızda. İlk ten ağzını açtı sonra kapadı. Sonra tekrar aynı şeyi yaptı. Havaya bakıp tövbe estağfirullah çekip yine bana döndü. "Şimdi o dallamaya ne denir bilmiyorum ama en iyi kelimenin bu olduğuna karar verdim. Evet o dallama." ee der gibi bakışlarımı ona yönelttiğimde sonunda,sonunda anlatmaya başlamak üzere öksürdü. Sanki salon konuşması yapıcak ya. "Boşver onu şimdi Sadem ya sen bana okulu gezdir, seni aramaktan etrafa doğru düzgün bakamadım bile" işte böyle tiplere sinir oluyordum. Nolur du yani söze başlayınca onu yarım bırakmadan bitirseniz. Sinirli bakışlarımı yüzüne yönelttim. Ama şimdi sormakta ısrar etsem neden bu kadar ısrar ettiğimi sorucaktı. Bende ona cevap veremeyince sorgu sırası bana gelicekti. Bu yüzden en iyisi bir sonraki fırsat anında sormaktı. Ellerimi hızlıca hareket ettirdim. "Hadi kalk ayağa " yüzümü bakmaya devam edip tepki vermeyince gülümseyip kafamla kalk işareti yaptım. Bu sefer kocaman sırıtışıyla hızlıca ayağa kalktı. "EE o zaman ilk hedefimiz neresi?" göz devirip sandalyeden kalkarak Sıla'nın koluna girip onu sürükleyerek kütüphaneden çıkarmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duyulan Geniş Zaman
Chick-LitHissizliği de tadacaksın bu bedende hisleri de. Kalbin acılarınla terbiye olurken, sessiz kalmak ne kadar güç bunu anlatacaksın insanlara. Konuşamıyorsam yazarım deyip bir umut ışığı yakacaksın kendine. İzmaritler yakarken ayaklarını pes etmeden tek...