Gelen ışığın kaynağı arabayı kullanana kişi halimizi görmüş olmalıydı ki yanımıza gelince durdu. Hızlı bir şekilde arabadan indi ve koşar adımlarla yanımıza geldi. Göğsüme resmen öküz oturmuş gibiydi bırak vücudumu kolumu bile kıpırdatacak kadar bir şey hissetmiyordum. Gözlerim yarı kapalıydı. Zangır zangır titriyordum ve yüksek bir uyuma hissim vardı. Çağla ile bir şeyler konuşmaya başladılar ama o kadar hızlı bir şeyler konuşuyorlardı ki hiçbir şey anlamadım. Göz kapaklarımın açık kalması için direnirken acı bir çığlık duydum. Ardından bir tokat sesi. Hiçbir şekilde kıpırdayamıyordum buz gibi terliyordum, ölümün kokusu burnumdaydı ama içimdeki o berbat his bu acıyı hissettirmiyordu. Yarı kapalı olan gözlerimi tam tamamen açtım ki Çağlanın bedeni arka arka üzerime doğru geliyordu. Öndeki adamdan yediği sert bir tokatla bir adım daha attı ve üzerime düştü. Hiçbir şekilde hareket etmeyen vücudum üzerime devrilen kızın etkisiyle sonunda pes etti ve Çağlanın acı dolu çığlığı adeta, benim hatırladığım, verdiğim son nefesle beraber karanlığa karıştı. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum ama öyle bir etkilenmiştim ki, nefesin nasıl alındığını unuttum.
* * *
Çağladan...
Gecenin umutsuz karanlığı ve ölümün o boğazı yakan kokusu etrafımızı sarmışken ben öylece Çağların arkadaşlık isteğini kabul ediverdim. Çünkü bu durumdan kurtulmamızın imkanı olmadığını biliyordum ancak o bu kadar yaralı haldeyken olabilecek en olumlu şeyleri yapmak zorunda olduğumu hissediyordum. Ta ki o ışığı görene kadar. Bir arabanın bize doğru yaklaştığını görünce öylesine heyecanlandım ki anlatamam. Çağlar saçma sapan öldüğümü geveliyordu o haldeyken onu boğazlamamak için kendimi zor tuttum. "Hayır aptal kurtulduk!" diyebildim sadece önümdeki yaralı adama. Kafamı arabadan yana çevirdiğimde çoktan durmuştu ve içinden çıkan kişi bize doğru geliyordu. Hiçbir şeyi yapmaya gücüm yokmuş gibi hissetmeme rağmen adeta son kezmiş gibi ayağa kalkmak için hareketlendim. Önümde belki benden on santim uzun olan birisi duruyordu. Karanlıkta yüz hatlarını seçemiyordum. "Bize yardım et! Arkad... Bu görmüş olduğun kişi çok ağır yaralı onu hastaneye yetiştirmemiz gerek. Lütfen!" Neden birden salak bir şekilde ağlamaya başlamıştım bilmiyordum ama yumruk yaptığım elimdeki güzelim tırnaklarım avucuma batmaya başlamıştı. Önümdeki kişi tek kelime dahi etmiyordu. En sonunda bu durum, bulunduğumuz durumun içerisinde sinirlerimi oynatmıştım. Tam yumruk şeklindeki elimi havaya kaldırdım ki, gelen tokat sesi olduğum yende beni bir tur döndürmüştü. Sol yanağım, havadaki soğukla beraber adeta yanıyordu. Aklım durmuştu ve ayakta olmama rağmen gözlerim kapalıydı. Saçlarım yanaklarımdan dökülüyordu. ağlamayı bırakmıştım çünkü buz kesmiştim. Şaşkınlık ve dehşet içerisinde gözlerimi açtım ki ağabeyim öylece karşımda duruyordu. Yüzümün kıp kırımızı olduğuna emindim. Vücudum buz kesmişti adeta dehşete düşmüştüm. Nefesim belirsizleşti ve sol tarafımda bir ağrı saplandı. Sesim titriyordu, korkmuştum "A-abi b-ben her..." daha sözümü bitiremeden yanan yanağıma bir tokat daha yedim. Kafam sağ tarafıma doğru şiddetli bir şekilde gitti ve dengemi sağlayamadım. yerimde duramadan geriye birkaç adım attım ki ayağım bir şeye takıldı ve boynum aniden arkaya düştü. Gökteki yıldızlar, karanlıkta kayboldu.
BÖLÜMÜN KÜÇÜK BİR KISMI DAHA ÇAĞLA İLE DEVAM EDECEK SONRA TEKRARDAN ÇAĞLARA GEÇECEĞİZ İYİ OKUMALAR. (Tahminimce diğer hafta bölümü bitiririm. Bölüm adı ise şuan böyle ama değişebilir.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Patron
Ficção AdolescenteBiz insanların baktığı pencere tektir. Ancak biz yalnızlar bu pencereyi biraz farklı yorumlarız o kadar. Ne kadar farklı yorumlasak da her zaman aynıdır o pencere. Herkesi içine çeker. Ya da herkes herkesi iter. Belki de yanılıyorumdur. Belki de öy...