"Oniler. Gördüğümüz yaratıklar yani. Onlara oni deniyor." dedi Derek.
"Neden bu kadar uzun süre baygın kaldım." diye sordum tutulmuş gibi ağrıyan boynumu ovuştururken.
"Aslında seni bu kadar uzun süre baygın tutan bendim." dedi Derek suçlu gibi.
"Neden?" diye sordum şaşkınlıkla. Sesim biraz yüksek çıkmış gibiydi.
"Sana ne olduğunu anlamam gerekiyordu. Onilerin ne için geldiğini. Kimi aradıklarını." dedi Derek.
"Peki ne buldun?" diye sordum.
Derek cevap vermeden önce sanki söyleyip söylememekte kararsızmış gibi bir haldeydi. "Onların aradığı sen değilsin. Ama seni kontrol ettiklerinde.. Yani kulağının arkasına koydukları işaret kendin olmadığın anlamına geliyor."
Yutkundum. Ne demek istediğini idrak etmeye çalışıyordum. "O zaman kimim?" diye çatlak bir sesle sordum.
"Önce sakin olman gerek. Anlatacaklarım seni rahatsız edecek çünkü." dedi Derek sıkıntılı bir şekilde. Kafamı sallayıp onu onayladım. "Deucalion sana işkence yaptığı sırada, bir şeyden bahsettiğini söylemiştin, hatırladın mı?"
"Yeteneklerin çalınıp çalınamayacağını söylemişti." dedim o anları hatırlayıp yüzüm ekşirken.
"Senden bir şeyi çaldı. Aynı zamanda bir şey verdi. Bilmiyorum bu çok karmaşık. Normalde şekil değiştiren kurtlarda psişik bir yetenek olma-"
"Annem öyleymiş." dedim lafını keserek.
"Evet. Bu sana geçen küçük bir özellikti. Yani senin gibi olanların gözlerine bakarak onlara acı vermen. Scott senin anılarına gittiğinde hiç bir şey görmediğini söylemişti hatırlıyor musun? Aslında gördüğü şeyi senden sakladı." Derek sanki bunu anlatmak çok zormuş gibi iç çekti.
"Neden gördüğünü benden sakladı ki?" dedim inanmak istemeyerek.
"Çünkü Deucalion annenin ruhunu sana hapsetti. Onu öldüren Deucalion'dı. Ve bunu yıllar sonrası için planladı." dedi Derek gözlerimin içine bakarak. Ağzım açık kalmış bir şekilde Derek'e bakarken o konuşmaya devam etti. "Bunun seni bir savaşçı yapacağını biliyordu. Ve Morrigan'ın savaşçıları üçlü savaşçılardır. Leo seni kurtarmak için kendini feda ettiğinde ikinci savaşçı o oldu. Üçüncüye ihtiyacınızın olacağını biliyordu."
Duyduklarımı sindirmeye çalışırken midem acıyla kasılmıştı. "Annemin ruhu mu? Nasıl ama? Yani onun ruhunu mu saklıyordu? Bu mümkün değil!" dedim düşünceli bir tavırla. Sonrasında beynimde patlayan ışıkla kükredim. "Peter!"
Derek yanıma gelip beni tutunca çırpınmaya başlamıştım. "O lanet kadının ruhunu taşımak istemiyorum. Bir savaşçı olmak istemiyorum. Lanet olsun. Peter nerede?" dedim bağırarak.
"Lily sakin ol. Bunu düzeltebiliriz. Deaton bunun bir çaresi olduğunu söyledi. Lütfen şu an sadece sakin ol." Derek bir yandan bana sarılıp bir yandan da sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama içimde büyük bir öfke vardı.
Umutla "Nasıl?" diye sordum.
Derek derin bir nefes alıp söylemeye hazırlandığı şeyi söyledi. "Işte burası pek hoş değil. Seni öldürmemiz sonra geri getirmemiz gerekecek."
***
Deaton kasabada değildi. Bu sorunu ancak o geldiğinde çözebilecektik. Hala kendimi kötü hissediyordum. Derek kollarını belime sarmış yatarken pencereden vuran ay ışığı içeriyi aydınlatıyordu. Masanın üstündeki telefon çalmaya başlayınca doğrulup masaya uzandığımda Derek gözlerini araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen wolf: a new story
FanficBiyolojik babasını ararken, geldiği kasabada onu bulabileceğini düşünmüştü. Bulmuştu da. Ama daha bilmediği onlarca şey olduğunu ve hayatının normalken bir anda dibe çökmesini, onu bulunca engelleyememişti. Burada ilginç olan bir şeyler vardı, ve z...