Kapı bir kez daha çaldı, “Hadi ama birisi şu kapıya bakabilir mi?” diye bağırdı Margaret, hızlıca aşağı indi. Elindeki toz bezini masanın üstüne bıraktı, üstünü silkeledi ve kapıyı açtı. Karşısında uzun boylu, aşırı makyaj yapmış, botokslu bir sırıtan bir kadın duruyordu.
“Merhaba,” dedi karşısında duran kadın. Margaret cevap bile vermeden karşısındaki kadın elini uzatarak, “Ben Barbara, sokağın hemen ötesinde oturuyorum,” dedi eliyle nerede oturduğunu işaret etmeye çalıştı. “Ben buraya kendimi ve oğlumu tanıtmak için geldim,” dedi ellerini kavuşturarak. Bir anda arkasını döndü ve “Bill tatlı gel buraya!” diye bağırdı. Bill, koşa koşa geldi. “Bak bu yeni komşumuz bayan...” dedi ve duraksadı bayan Barbara. Margaret, sırıtarak. “Margaret,” dedi.
Margaret’in arkasından kocası çıktı. “Tatlım burada neler oluyor ?” diye sordu. “Ah Peter, bu komşumuz bayan Barbara ve oğlu Bill. Bizim ayrıca iki oğlumuz var, Jeff ve Liu.”
“Ah, şahane,” dedi Barbara.
“Merhaba genç adam,”dedi güler yüzle bay Peter. Barbara, ellerini kavuşturmuş bir şekilde sırıtmaya devam ediyordu. Kısa bir sessizlik oldu. Peter içeriye kaçtı.
Barbara, içeri davet edilmek istiyor gibi duruyordu. Ama Margaret ise evin çok dağınık olduğunu biliyordu. Daha yeni taşınmışlardı bu mahalleye ve evleri gerçekten tozlu ve pisti. Bu yüzden rezil olmamak adına Barbara’yı evine davet etme girişiminde bulunmadı. Barbara, sahte sahte gülümsedi ve sessizliği bozdu.
“Benim oğlum Bill, yarın on yaşına giriyor. Düşündüm de siz eğer meşgul değilseniz belki...”
“Tabii!” diye çıkıştı Margaret. Kaynaşma ve sosyalleşme adına hem kendisinin hemde oğulları için en güzel şeylerden birisi olabilirdi.
“Ah, mükemmel! Yarın saat dokuzda hemen sokağın aşağında,” dedi ve evini tekrar gösterdi bayan Barbara.
Margaret, güler yüzle kadınla konuşup kapıyı kapadı. Merdivenlerde bacaklarını sarkıtmış bir şekilde ona bakan oğlu Jeff’i gördü.
“O partiye gitmeyeceğim,” dedi Jeff. Margaret bir anda sinirlendi. “O da ne demek öyle! Yeni arkadaşlar edineceksin! Çok güzel geçecek, buraya yeni taşındık ve insanlarla kaynaşmamız gerek!” dedi Margaret.
“Partileri sevmiyorum, onları zaten tanımıyorum!” diye bağırdı Jeff.
“Partiye gittiğinde onları daha yakından tanıyabilirsin! Partiye gidilecek nokta!” diye aynı tonda bağırdı Margaret.
Jeff, annesine daha çok bağırmak istiyordu. Fakat bunun işe yaramayacağını biliyordu. Kendini tuttu ve cevap vermeden hızlıca odasına yürüdü.
Yatağına uzandı. Bir anda çok garip bir şey oldu! Bir anda kalbi sıkıştı, kalbine kramplar girmeye başladı. Çok acı verici değildi, ama yine de bir şeylerin olduğunu hissediyordu. Bir dürtü vardı içinde Jeff bunun ne olduğunu anlayamadı ve umursamadı.
Ertesi sabah, okula gitmeden önce kahvaltıda yine aynı şeyleri hissetti. Çok garip bir histi. Ne olduğunu anlayamıyordu.
Liu ile evden çıktılar, otobüs durağına gittiler. Babaları bugün çok meşgul olduğu için onları arabayla okullarına bırakamamıştı. Jeff umursamadı temiz havayı severdi.
Yeni bir hayata başlayacakları için Jeff’te Liu’da çok mutluydular. Bahçeli bir evleri vardı artık. O filmlerde gördükleri evlere kavuşabilmişlerdi. Bunların hepsi babalarının ikramiye kazanması ve terfi almasının üzerine bu mahallede oturabiliyorlardı. Yani babalarının bir kaç gün okula onları götürmemesi iki içinde sorun değildi.
Otobüs durağında sadece Liu ve Jeff vardı. Bu kadar zengin bir mahallede otobüs kullanan olmaması şaşırtıcı değildi. Kardeşiyle birlikte otobüsü bekledi Jeff. Bir anda, üç tane kaykaylı çocuk otobüs durağının önünde durdu.
On iki yaşında olan bir çocuk önlerinde belirdi.
“Ben Randy,” dedi çocuk. Jeff ve Liu anlam veremeden hemen Randy’nin yanında duran biri sıska biri iri yarı olan çocuk...
ARKADAŞLAR DEVAMINI İNTERNETEN OKUYABİLİRSİNİZ HEPİNİZİ ÖPÜYORUM❤