Bana söylenilen yere geldiğimde etrafta çok fazla kişi yoktu. Bir anne ve oğlu, birkaç tane de çift vardı. Zaten fazla insan olmasını beklemiyordum çünkü bu saatlerde insanlar ya işteydi ya da okulda, o yüzden pek sorun etmedim etrafın sakin olmasını. Zaten etrafın bu kadar sakin olması iki yönden de işime gelirdi. Hem fobim devreye girmezdi hem de parayı verirken birilerine yakalanmazdım.
Boş bulduğum banka orta sertlikte bıraktım bedenimi. Bir türlü iyileşmesine izin vermediğim yaram arada bir sızlıyordu sert hareket edersem. Sıkıntıyla derin bir iç çektim, içimde anlamlandıramadığım bir sıkıntı vardı. Sanki kötü bir şeyler olacakmış gibiydi. Belki de hastaneden ailemden habersiz çıktığım için sıkkındı canım, bilemiyordum artık duygularımı, hepsi birbirine karışmış durumdaydı.
Taktığım sırt çantamın kayışlarını omuzlarımdan çekip çıkardım ve yan tarafıma koyarak dirseklerimi dizlerime yasladım. Bana dedikleri saatte dedikleri yerdeydim ama gelen giden yoktu henüz, bir an önce omuzlarımdaki bu yükten kurtulup biraz daha normal bir hayat yaşamak istiyordum.
Aradan geçen on dakikaya yakın bir süreden sonra oturduğum banktan birkaç metre uzakta bir araba durdu ve sürücü koltuğunda oturan adam bakışkarını bana çevirdi. Benim de ona baktığımı görünce daha yeni boyandığı belli olan kapıyı açarak etrafa bir bakış atıp tekrar bakışlarını bana çıkardı.
Yanıma doğru gelmeye başladığında pozisyonumu hiç bozmadım. Yanıma geldiğinde kenara çektiğim için çantamın bıraktığı boşluğa oturdu ve direkt olarak söze girdi.
"Burada olmaz, patron seni başka bir yere çağırdı. Oraya gidelim."
Bu söylenene ne kadar inanmalıydım hiçbir fikrim yoktu ama bana ne söyleniyorsa şu an yapmak zorundaydım.
"Tamam."
Çantama uzanıp kayışlarından birini yakaladım ve ayağa kalkıp arabaya doğru adımladım. Gerçekten bir an önce bu iş bitsin istiyordum. Daha fazla sıkıntıda kalmak ya da bu inanılmaz ağır yükün altında kalıp ezilmek istemiyordum.
Arabaya bindiğimde bu yaptıklarımı sorgulamaya başladım. Ne kadar doğruydu yaptıklarım veya davranışlarım? Emin değildim ama çoğu yanlıştı, elbet farkındaydım bunun ama mecburdum, kardeşime ya da anneme bir şey olmasına izin veremezdim.
Adam yanımdaki sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Nereye gidiyorduk bilmediğim için tedirgindim ama bir taraftan da seviniyordum bu işlerin biteceği için.
------------
"Burası mı?"
Geldiğimiz yeri incelerken arabanın kapısını açmış ve sırtımdan indirmediğim çantamla beraber inmiştim arabadan. Daha önce böyle bir yere geldiğimi hatırlamıyordum, belki de ben gelmiştim ama ben bilmiyor da olabilirdim.
"Patron içeride."
Adamı başımla onaylayıp yavaş adımlarla içeriye doğru yürüdüm. Hiç tekin bir yer değildi burası. Burada beni öldürseler, annemler cesedimi bile bulamazlardı. Düşüncelerimin arasından bana seslenen adam yüzünden irkilerek çıkmıştım. Bardağın dolu tarafını düşünmeye başlasam iyi olacaktı sanırım.
"Neden bu kadar çok koridor var?"
Kendi kendime mırıldandığımda duvarlarda gördüğüm asılı silahlar bana pek de yardımcı olmuyor aksine biraz daha korkmama sebebiyet veriyordu. Ben nasıl işlere bulaşmıştım böyle?
Ne zaman önüme geçtiğini bilmediğim adam önünde durduğumuz kapıyı açıp içeriye girmemi bekledi. İçeriye girdiğimde sandalyesini bana çeviren yüz ile sinirlerime hakim olmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haptofobi
FanfictionKüçük umutlar besledim içimde, sonra fark ettim ki ben umutlarıma sığındıkça onlar benden kaçıyormuş. Ben kazandım sanıyorken kaybediyormuşum. • Haptofobi: İnsanların, kendisine dokunmasından korkmak.