Ed Sheeran→ Give me Love
"Baba bak bunu anneme söylemeliyim. Lanet olsun ! Baba bunu anneme yapamazsın anladın mı ?! Buna hakkın yok." karşımda ki babama baktığım da gözlerin de gördüğüm tek şeyin pişmanlık olmasını diledim ama gözlerin de gördüğüm tek şey öfkeyi.
Annem onu seviyordu ve o annemi aldatıyordu. Bu...bu büyük bir haksızlık. Özelliklede benim annem babama büyük bir aşkla bağlıyken. Ben onlara baktığım zaman hep aşkın tanımını görürdüm. Oysa ki şimdi babamın gözleri başka bir kadına mi aşkla bakıyor. Bu çok kırıcı. Fazla kırıcı.
"Pişman değilim Yankı. Artık annene karşı bir şey hissetmiyorum. Hem Tuğba beni mutlu ediyor. Bir erkeğin ihtiyaçlarını karşılayan bir kadın."
Kocaman olmuş gözler ile BABAM dediğim adama bakıyordum. Ama yok olamaz bu -adam -benim - babam -olamaz.
Şimdi kırgınlıktan çok öfke hissediyordum.
Saf öfke...
Daha fazla dayanamayıp belki hayatım boyunca asla pişman olamayacağını bildiğim bir şey yaptım.
Elimi kaldırdım ve bir kızın babasının o tıraş olduktan sonra öptüğü yanağına tokat attım.
Pişman mıyım ? Hayır.
Yüzümü burusturarak ve sesimi de en ruhsuz şekilde o igrendigim gözlere bakarak konuştum" Benim. Senin. Gibi. Babam. Yok."
Harflerin üstüne basarak konuşmuştum. Çünkü bunu hak ediyor. Annem... O babama uçurum kenarında ölümle atlasa bile sanki ağzından son kkez onun adı çıkacak gibi seviyordu. Ve su saatten sonra bu sevgi bana sanki dünyanın en zararlı şeyi gibi gelmişti. En korkunç şeyi. Sanki bir tasarımcının en rüküş elbisesini giymekten korkar gibi hissediyordum. Evet ben Yankı Soydan aşık olmaktan korkuyorum.
Babama son bir soğuk bakış atıp. Arabamin anahtarlarını alıp dışarı çıktım. Hemen evin önünde olan arabaya binerken nereye gideceğim zaten en başından beri kafamdaydı.
Siyah Mini Cooper 'ın kapısını açıp kendimi içine attım. Havalar sıcaktı. Bu yüzden penceremi açıp sıcak rüzgarın arabanın içini doldurmasına izin verdim.
Gözlerimden istemsiz olarak yaşlar akiyordu. Saçlarım ise arsızca etrafımda dolaşıyor beni rahatsız etmek için elinden geleni yapıyordu.
Babamın yaptığı şey affedilcek gibi değildi. Annemin ona aşk ile baktığı gözleri nefretle mi baksın istiyordu. Bu çok aptalca. Çok ama çok aptalca.
Uçurum kenarına geldiğim de sanki tüm öfkemi akıtabilirmişim gibi gözlerimi kapatıp kimsenin beni burda duymayacağını bildiğim için avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Hem bağırıyor hem ağlıyordum. Hadi ama. Ben o kadar da güçlü bir kız değilim.
Ellerimi yumruk yaptığım için tırnağım avuç içime batıyordu. Canım yanıyordu. Ama umursamadan devam ettim. Boğazım ağrıdığı için buna devam edemedim.
Yere dizlerimin hemen üstüne düştüm. Ama bundan gram rahatsız olmadım. Hemen 4-5 santimetre yakınım da uçurum ucu vardı. Oradan kendimi şimdi atsam biliyorum ki Doğa ve annem çok üzülürdü.
Doğa...
Bu olanları ona da anlatmam gerek. Şüphesiz o benim yanım da olurdu. Sonuçta o benim olmayan kız kardeşimdi.
Ayağa kalktığım zaman başım dönmeye başladı. Tam yere düşecekken belim de bir el hissettim. Kim olduğunu umursamadan ellerimi o ellerin üstüne koydum.
"Çok yalnızım. Kimsem yok."
Bunları ben söylemiştim. Evet evet ben söylemiştim.
O eller beni nazikçe tutup yere o yumuşak çimenlerin üstüne bıraktı. Yere sırtımın üstüne uzanırken yabancı da benimle birlikte uzandı. Hava yavaş yavaş kapanıyordu. Yani rahatlıkla gözlerimi gökyüzüne diktim.
O boguk erkeksi sesi kulaklarıma ulaştığın da kesinlikle şu ana kadar duyduğum en güzel erkek sesiydi. Ama bundan etkilenemezdim. Eğer olur da etkilenirsem bakarsınız aşık falan olurdum. Ki ben böyle bir şey istemiyorum.
"Desene bu konu da beraberiz."
Bu dediği şeye sadece kıkırdamakla yetindim. Kafamı onun olduğu tarafa çevirdiğim zaman kendimi ondan etkilenmemek için zor tuttum. Bu çocuk tam da 'Kötü Çocuk' tabirinin beden bulmuş haliydi.
Siyah saçları alnını örtüyordu. Bir kızı kıskandıran tipten uzun kirpikleri ,siyah gözleri ve dudağının biraz altında birleşik iki tane pirsing vardı. Yüzü ise çıkık elmacık kemikleri ile onu gerçekten kötü çocuk yapıyordu. Eminim ki tüm kızlar onun peşinden koşuyordur. Bundan kesinlikle eminim.
Kafasını bana çevirmeden konuşmaya başladı." Biliyorum çok yakışıklıyım ama lütfen nazar falan değer. Başka hayranlarım da var benim."
Bu sefer kafasını bana çevirdiği zaman ben utancımdan kırmızıya dönüştüğümü hissederken o erkeksi kahkahası ile mora dönüştüğüme eminim.
"Kendini öldürmek mi istiyordun ? "
Kafamı ona çevirdiğim zaman o gökyüzune bakıyordu. Ben de onun gibi gökyüzüne bakıyordum.
Son dediğidediğim şey ile susmuştu. Sadece gökyüzüne bakıyordu. Konuşmuyordu.
Derin bir nefes alıp ben konuşmaya başladım." Belki sen istemiyorsun ya a istiyorsun bilemem. Ama ben istemiyorum. Hiç istemedim belki aklımdan geçti ama istemedim. Yapmadığım ve yapmak istediğim binlerce şey var. Kesinlikle bunları yapıp ölmek istiyorum. Yani ben hep sevilerek ve severek ölmek istedim. Böyle bir ölüm dünyanın en kötü insanına bile yakışmaz. Sonuçta belki klişe ama hayat yaşamaya değer. Ne olursa olsun. Mesela 1 saat öncesine kadar babamla bir kavga ettik. Annemi aldatıyor. Ben onlara baktığım zaman aşkı görürken o annemi aldatıyor. Bu çok aptalca. Ve babam sayesinde şu anda aşkta deli gibi korkuyorum. Ama aşık da olmak istiyorum. Bilmiyorum belki sadece babamın yaptığını biri de bana yapar diye korkuyorum."
Uzun konuşmam bittiği zaman derin bir nefes aldım.
Vay canına. Bir yabancıya her şeyi anlatmıştım. Ama rahatlamıştım. Tam olarak hissettiklerimi ilk defa bu kadar açık bir şekil de dışarı vurmuştum.
"Çok aptalsın."
Ben dediği şeye anlamsızca bakarken o ayağa kalkıp çoktan gitmişti.
Aptalmışım. Hah !
Sen öyle san.