Eylül, Serkan'a bakar. Serkan'ın gözleri adeta gitme der gibi bakıyordu...
Eylül : bu durumda kızımı yalnız bırakamam.. olmaz... Serkan anlıyorsun dimi?
Serkan sinirle ellerini saçından geçirip derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışır ve kafasını sallar...
Eylül: Serkan, eğer gitme dersen...
Serkan : tabii ki gitmeni istemem ama git Eylül... söz konusu olan Yağmur'un sağlığı sonuçta. Yalnız bırakma kızımızı
Murat : nerden senin kızın oluyo be? O benim kızım
Serkan: sen karışma! Zor tutuyorum kendimi zaten, bana sebep verme
Murat : hadi Duru, çıkalım artık, geç kalmayalım
Eylül : tamam, hemen geliyorum...
Murat dışarı çıkar, bu sırada Eylül de bir çanta hazırlayıp kızını kucağına alır ve Serkan'ı öper... Serkan da önce Eylül'ün kucağındaki Yağmur'u sonra da Eylül'ü öper...
Eylül : seni seviyorum
Serkan: ben de seni seviyorum. Kızımıza da kendine de iyi bak. İstediğin zaman beni ara tamam mı?
Eylül: tamam... zaten bir tek haftasonu rahat geçiyordu, ne güzel haftasonu beraber geçirecektik... herşey berbat oldu özür dilerim..
Serkan: dileme... prensese iyi bak. Ben de bugün ve yarın çalışayım, haftaiçi işten yırtmaya çalışırım...
Eylül: gerçekten mi?
Serkan : evet...
Murat, Eylül'ün gelmesi için korna çalınca Serkan sinirlenir...
Eylül: tamam... sakin ol.
Serkan : kendimi tutuyorsam sizin hatrınıza zaten...
Eylül: canım benim...
Serkan : eğer seni rahatsız ederse bana söyle. Onu içeri atabilmem için yeterince iyi bir bahane olur...
Eylül: cesaret edebileceğini sanmıyorum ama aklımda tutarım...
Murat tekrar korna çalınca Eylül gözlerini devirir...
Serkan : hadi git artık... Eylül.. birşey daha var...
Eylül Serkanla vedalaştıktan sonra arabaya biner ve Muratla beraber eve giderler...
Murat : özlemiş misin eski evini?
Eylül: hayır... sadece ev işte, neresini özlicem? Benim de evim var
Murat : ama uzunca süre burda yaşadık, Yağmur bu evde oldu...
Eylül: burası sadece ev... bir yuva değil. Ama evet, şimdiden yuvamı özledim... hatta saatleri sayıyorum.
Murat : edebiyat yapmaya başladın yine Duru.. misafir odasını ayarlatırım şimdi sana. Ya da istersen odamıza gelebilirsin... sensiz çok boş orası...
Eylül: hangisini seçeceğim yeterince açık değil mi?
Eylül elini Murat'a doğru uzatıp yüzüğünü gösterir. Murat da Eylül'ün elini tutup yüzüğe bakar..
Murat : benim sana aldığım bundan çok daha güzel ve pahalıydı... ama sen onu yüzüme fırlatmayı tercih ettin
Eylül hızla elini çeker...
Eylül: beni buna sen mecbur bıraktın hatırlarsan...
Murat : keşke böyle olmasaydı
Eylül: ben halimden memnunum. Kızım da iyileşsin, başka birşey istemiyorum.
Murat : o çocuk da mı sizle kalıyo? Yani.. Beren'in oğlu
Eylül: evet...
Murat : kime benziyo?
Eylül: babasına... ne bekliyordun?
Murat : ben sadece... bilmiyorum, merak ediyorum... hiç düşündün mü Duru?
Eylül: neyi?
Murat : biraz büyüdüklerinde o çok güvendiğin Serkanın kızına sahip çıkıp çıkmayacağını...
Eylül: o Yağmur'un babası... tabii ki sahip çıkar
Murat: babası benim, unuttun mu?
Eylül : maalesef unutmadım onun biyolojik babası olduğunu... bir sperm dışında hiçbir hakkın yok onun üzerinde. Ve bunun için kendini baba ilan edemezsin.
Murat : ah saf Duru... çocuklar büyüdüğünde, Serkan hep kendi oğlunun ihtiyaçları ile ilgilenecek ve tek kolu olmayan, engelli bir kız çocuğu olan Yağmur ile ilgilenmeyecek bile. Kandırmaya devam et kendini...
Eylül: saçmalıyorsun şuan
Murat : Yağmur'a neden baksın ki kendi kanından bir oğlu varken... tabii ki o da kendi oğluysa...
Eylül: kendi oğlu. Boşuna hayal kurma. Yüzüne bile bakmayacağın bir çocuğun daha yok... ya da olsaydı belki ona bakardın, sonuçta sağlıklı...
Murat : ben buna inanmıyorum Eylül... bence o benim oğlum. Ve ben bunu kanıtlıcam, onu alıcam. Aynı açacağım velayet davasıyla Yağmur'u alacağım gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Fiksi Remaja2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...