58.Bölüm - Ayrılık

250 36 15
                                    

Eylül, Serkan'a bakar. Serkan'ın gözleri adeta gitme der gibi bakıyordu...

Eylül : bu durumda kızımı yalnız bırakamam.. olmaz... Serkan anlıyorsun dimi?

Serkan sinirle ellerini saçından geçirip derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışır ve kafasını sallar...

Eylül: Serkan, eğer gitme dersen...

Serkan : tabii ki gitmeni istemem ama git Eylül... söz konusu olan Yağmur'un sağlığı sonuçta. Yalnız bırakma kızımızı

Murat : nerden senin kızın oluyo be? O benim kızım

Serkan: sen karışma! Zor tutuyorum kendimi zaten, bana sebep verme

Murat : hadi Duru, çıkalım artık, geç kalmayalım

Eylül : tamam, hemen geliyorum...

Murat dışarı çıkar, bu sırada Eylül de bir çanta hazırlayıp kızını kucağına alır ve Serkan'ı öper... Serkan da önce Eylül'ün kucağındaki Yağmur'u sonra da Eylül'ü öper...

Eylül : seni seviyorum

Serkan: ben de seni seviyorum. Kızımıza da kendine de iyi bak. İstediğin zaman beni ara tamam mı?

Eylül: tamam... zaten bir tek haftasonu rahat geçiyordu, ne güzel haftasonu beraber geçirecektik... herşey berbat oldu özür dilerim..

Serkan: dileme... prensese iyi bak. Ben de bugün ve yarın çalışayım, haftaiçi işten yırtmaya çalışırım...

Eylül: gerçekten mi?

Serkan : evet...

Murat, Eylül'ün gelmesi için korna çalınca Serkan sinirlenir...

Eylül: tamam... sakin ol.

Serkan : kendimi tutuyorsam sizin hatrınıza zaten...

Eylül: canım benim...

Serkan : eğer seni rahatsız ederse bana söyle. Onu içeri atabilmem için yeterince iyi bir bahane olur...

Eylül: cesaret edebileceğini sanmıyorum ama aklımda tutarım...

Murat tekrar korna çalınca Eylül gözlerini devirir...

Serkan : hadi git artık... Eylül.. birşey daha var...

Eylül Serkanla vedalaştıktan sonra arabaya biner ve Muratla beraber eve giderler...

Murat : özlemiş misin eski evini?

Eylül: hayır... sadece ev işte, neresini özlicem? Benim de evim var

Murat : ama uzunca süre burda yaşadık, Yağmur bu evde oldu...

Eylül: burası sadece ev... bir yuva değil. Ama evet, şimdiden yuvamı özledim... hatta saatleri sayıyorum.

Murat : edebiyat yapmaya başladın yine Duru.. misafir odasını ayarlatırım şimdi sana. Ya da istersen odamıza gelebilirsin... sensiz çok boş orası...

Eylül: hangisini seçeceğim yeterince açık değil mi?

Eylül elini Murat'a doğru uzatıp yüzüğünü gösterir. Murat da Eylül'ün elini tutup yüzüğe bakar..

Murat : benim sana aldığım bundan çok daha güzel ve pahalıydı... ama sen onu yüzüme fırlatmayı tercih ettin

Eylül hızla elini çeker...

Eylül: beni buna sen mecbur bıraktın hatırlarsan...

Murat : keşke böyle olmasaydı

Eylül: ben halimden memnunum. Kızım da iyileşsin, başka birşey istemiyorum.

Murat : o çocuk da mı sizle kalıyo? Yani.. Beren'in oğlu

Eylül: evet...

Murat : kime benziyo?

Eylül: babasına... ne bekliyordun?

Murat : ben sadece... bilmiyorum, merak ediyorum... hiç düşündün mü Duru?

Eylül: neyi?

Murat : biraz büyüdüklerinde o çok güvendiğin Serkanın kızına sahip çıkıp çıkmayacağını...

Eylül: o Yağmur'un babası... tabii ki sahip çıkar

Murat: babası benim, unuttun mu?

Eylül : maalesef unutmadım onun biyolojik babası olduğunu... bir sperm dışında hiçbir hakkın yok onun üzerinde. Ve bunun için kendini baba ilan edemezsin.

Murat : ah saf Duru... çocuklar büyüdüğünde, Serkan hep kendi oğlunun ihtiyaçları ile ilgilenecek ve tek kolu olmayan, engelli bir kız çocuğu olan Yağmur ile ilgilenmeyecek bile. Kandırmaya devam et kendini...

Eylül: saçmalıyorsun şuan

Murat : Yağmur'a neden baksın ki kendi kanından bir oğlu varken... tabii ki o da kendi oğluysa...

Eylül: kendi oğlu. Boşuna hayal kurma. Yüzüne bile bakmayacağın bir çocuğun daha yok... ya da olsaydı belki ona bakardın, sonuçta sağlıklı...

Murat : ben buna inanmıyorum Eylül... bence o benim oğlum. Ve ben bunu kanıtlıcam, onu alıcam. Aynı açacağım velayet davasıyla Yağmur'u alacağım gibi...

Savrulan Yapraklar ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin