Çoğu akşam Astrid'in kabuslarıyla uyanıyoruz. Yada uyku tutmuyor. Dönüp duruyor yatakta. Sıkılıyor, evin içinde geziyor ama uykusu gelmiyor. Gündüzleri sürekli uyuyor. Gündüz evin bütün camları perdelerle kapanmış oluyor. Oyalanması için salıncak yaptım tam evin önüne. Geceleri ona binmiş, Ay'ı izlerken buluyorum. Yanındada sıcak bir çay.
Tek başına Fırtınuç'a binmiyor. Kabuslarında sürekli düştüğünü söylüyor ve bindiremiyorum. Yanında illaki ben olmalıyım yada bir başkası.
Gözlerindeki maviliğin söndüğünü fark ediyorum.
Uyku düzeni bozuldu. Düzgün bir yemek saati bile yok. Bazen aç olduğunu söylüyor ve yiyor. Bazen de midesinin bulandığını söyleyip sofraya bile yaklaşmıyor.
Şimdi? Şimdi yanındayım ve onu izliyorum. Biraz sonra uyanacak ve çayını hazırlayıp salıncağına binecek. Karnı artık belli oluyordu. Bir anda büyüyordu.
Bir sabah uyandığımızda ikimizde şaşkına dönmüştük. Bir anda büyümüştü ve kimse beklemiyordu. Dümdüz karnı bir anda "ben hamileyim!" diye bağırıyordu.
İşte! Uyanıyor. Sağına yattı. Biraz bekledi. Olmadı. Sağına döndü. Oda olmadı. Sırt üstü uzandı ve gözlerini açtı. Kollarını ve bacakları açtı. Hava bunaltıcıydı ve bunalmıştı. Derin bir iç çekti. Yüzü beyazlayınca kusacağını anladım ve yataktan kalktım.
Korkuyla bir iç daha çekti.
"Hıçgıdık! Korkuttun beni!"
"Üzgünüm. Miden mi bulanıyor?"
"Evet. Nereden anladın?"
"Yüzün beyazladı."
Bir süre durdu.
"Gothiden ilaç gibi bir şey almalıyım. Geceleri uyuman için."
"Bunun uykusuzlukla ilgisi yok. Uykum var ama ne zaman gece olsa karnımda deli gibi dönüyor. Beni uyutmayan o."
Yüzü buruştuğunda ağlamak üzere olduğunu anladım. Onu göğsüme yatırdım ve saçlarını okşamaya başladım.
"Sakin ol. Sürekli ağlıyorsun."
"Deliricem artık! Geceleri uyumak istiyorum ben! Midem bulanmasın artık. İstediğimi yemek istiyorum yine."
Saraılarak ağlamaya başladığında işlerin yolunda gitmeyeceğini anlamıştım. Onu doğruttum ve yatakta oturur pozisyona geçmiştik.
Ellerimle yüzünü bana bakmaya zorladım.
"Hey, hey bana bak."
Bana bakınca yaşlarını sildim ve saçlarını düzelttim.
"Hayatta her istediğin olmuyor canım. Mesela bende seni istiyorum ama olmuyor."
Deyince gülerek bana vurmaya başladı.
"Pislik! Pisliğin tekisin sen!"
Vurmayı kesince, kafasını göğsüme bastırdım. Saçlarını öptüm. Kafasını kaldırıp dudaklarıma yaklaşınca, ona ayak uydurdum. Nefessiz kalınca alınlarımızı birbirine yasladık.
"Bende seni özledim." Deyip itirafta bulundu.
Dudaklarına hızlı bir öpücük bırakıp ona yeniden sarıldım.
"Dışarı çıkalım mı?"
"Sallanırız."
"Hayır. Gece pikniği yaparız?"
Anlamayan gözlerle bana baktı. Kolundan çekip onu aşağı sürüklemeye başladım.
.....................
Yeşil çimlerin üzerinde yatıyorduk. Beraber Ay'ı izliyorduk.
"Ay ne kadar güzel değil mi?"
"Aslına bakarsan her gece onu izliyorum. O yüzden o kadar etkilemiyor artık."
Biraz düşündüm.
"Yıldızlar?"
"Yıldız mı?"
"Evet. Her gece yeni bir yıldızı izleyebilirsin."
"Bunu düşünmemiştim."
"Zeki bir kocan var." Deyip sırıtmaya başladım.
Bana vurdu o da devam etti.
"O yüzden seninle evlendim."
Gülüp bende ona hafifçe vurdum.
"Ah!" dedi ve elini karnına götürdü. Ama gülümsüyordu.
Sonra kıkırdamaya başladı. Elini bana uzattı.
"Hadi. Elini ver."
Elimi ona uzattım. Kendi elini benimkinin üstüne koyup beklemeye başladı. Tamamen odaklanmıştı.
Bir anda elimi karnının üst kısmına sürükledi. Sert tekmeleri hissettiğimde şaşkına döndüm. Gerçekten kuvvetli tekmelerdi.
Suratımda şaşkın bir gülümsemeyle ona döndüm.
"Vay canına! Astrid bu harika."
Eirik çok sakin bir bebekti ve Astrid'i bu kadar tekmelemez, rahatsız etmezdi.
Bir anda tekmeler kesildi. Yine biraz bekledik. Yine bir anda sağa götürdü elini. Ard arda 3 tekme atmıştı. Sonra kesildi.
"Aslında çok güzel bir şey. Ayaklarını, ellerini her şeyini hissediyorum. Poposunu bile." deyip kıkırdamaya başladı.
"Ama insanı uğraştırıyor işte."
Ben cevap veremiyordum. Bana döndü ve gülmesine devam etti.
"Nutkun mu tutuldu?"
Kafamı evet der gibi salladım. Sağına döndü ve gözlerini kapattı.
"Imm. Burda uyuyabilirim. Acayip mayıştım."
Sonunda. İlk defa gece uyuyacak.
Ona arkasından sarıldım. O da iyice bana sokuldu. O andan itibaren üzerimizi örtecek bir şey olmadığını fark ettim.
Siyah, sıcak ve yumuşak bir kanat üzerimizi kapladığında Dişsiz'e döndüm. Gözlerini kapatmış uyumaya çalışıyordu.
Kafasını okşadım.
"Saol dostum..."
Yeni bölümüde yazdım gençlik. Yorum!!! Okuyorsunuz, oyluyorsunuz ama yorum yok! Yorum istiyorum ben :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin
Hayran KurguYazılan bütün hikayeler ingilizce. Daha önce ejderhalar hakkında türkçe hikaye yazan olmadi. Bu yüzden ben ilk olucam :) Bu repligi bir yerden hatirladiniz :)