Umut gideli tam 53 gün olmuştu.
Ondan hiç bir haber anlamamıştım.
Bekliyordum.
Doğum günüme tam 2 ay kalmıştı.
30 yaşımı doldurduktan hemen sonra dava açmak istiyordum.Sıradan bir cumartesi günü.
Su beni aradi ve bebek alışverişine gideceğini söyledi.
Hazırlandım Su ile mağaza mağaza dolaştık. Okadar güzel şeyler vardı ki karar veremedik.
"Damla, kendimi tutamıyorum. Hepsini almak istiyorum." Diye güldü.
Su hiç kilo almamıştı. Ama hamile göbeği çıkmaya başlamıştı.
Hamilelik ona çok yakışmıştı.Erdem Atakan ile birlikte çocuk odasini pembe boya ile boyarken biz alışverişten döndük.
"Ohooo bütün mağazayi almissiniz aşkım." gülümsedi Erdem.
"Daha yarısı mağazada kaldı. Onları yarın getirecekler." Diyerek dalga geçiyordu Su.
"Bak sen, sen bana şaka mı yapıyorsun." Su yu kucağına almıştı.
"Biz kahvalti yapmaya gidiyoruz." Diye sesleniyordu Su, Erdem onu mutfağa doğru taşırken.
Atakan ile ben birbirimize baktık ve gülümsedik.Biz evlenmiş olsaydık şimdi bu bizim evimiz. Bizim çocuğumuz olabilirdi.
Aslında aramız düzelmişti. Yeni bı sayfa açmıştık. Bana Umutun gidişinde çok destek oldu. Beni hiç yanlız bırakmamıştı.
Belki Umut bizim ilişkimiz için bı imtihandı. Belki Atakan ile benim bı Umutumuz vardır.
Kafam karmakarışık.
Duygularım darmadağın.Eskilere dalip gitmistken, Atakan birden duvar boyasını burnuma sürmüştü. " Damla, nerdesin sen. Konuşuyorum cevap yok. Duvardan farkın yok senide boyaliyim mi?" Güldü.
Gülümsedim.
"Olmaz." Boya fırçasını elimde alıp atakanın suratını boyadim.
"Çünkü ilk ben seni boyaliyacam."
Ben kaçarken Atakan beni yakalamaya çalışıyordu.
Sonunda ikimizde pembe beneki birbirimize bakarken göz göze geldik.
"Sana pembe çok yakıştığını söylemiş mıydım."dedim
"Sana her renk yakışıyor."
Bana okadar yaklaşmıştı, kalp atışını duyabiliyordum. Tam dudakları yaklaşmışken "ohoo gençler çok güzel olmuş." Erdem odaya girdi.
Kendimi geriye çektim.
"Prenses gelebilir. Herşey hazır." Ayağı kalkıp üzerimi düzeltiyorum.
Su bana uzaktan el kol hareketleri ile soruyordu ne oldunu.Bu geçe Atakan benimle eve kadar yürümüştü. Mesafe kısa olduğu için hiç konuşmadık. Ikimizde kafamızı toparliyorduk.
"Sence sen ve ben... Ikimizin şansı var mı?" Hiç beklemediğim soru. Bu soruya hiç hazır değildim.
"Bunu bana sorma Atakan. Duygularım darmadağın. Kalbim bı ilişki kaldıramaz." Diye kesip attim.
"Benim kalbimdekiler ikimizede yeterli."
"Daha başımdan geçenleri sindirmedim. Bana zaman lazım, duygularımı toparlamam lazım."
"Zaman senin. Ben burdayım."Bu sabah herşey sıradan bir cumartesi diye düşünürken, karmaşık duygular yaşadım. Yatakda uyumaya çalışıyordum ama gözüme bir direm uyku girmiyor.
Kalktım kendime papatya çayı yaptım. TV karşısında nihayet uyumuştum. Birden telefon çaldı.
Saati gördüğüm de 3:04.
Panik oldum yabancı nummara.
Yurt dışı.
Umut!