Not
<><><><><><><><><><><><><><><>Sonraki ders beden eğitimiydi. Lily Ann ve Sharon'la birlikte spor salonuna gittik. Bu dersi üçümüz aynı saatte alıyorduk. Hızlı bir şekilde okul formasını giyindik.
Bu derste ne yazık ki, okul takımındaki öğrencilerden bazılarıyla beraberdik. Ve genelde bizi derste neredeyse çiğneyerek eziyorlardı. Demek istediğim kazanma şansımız olmuyordu. Benim için öyle bir olasılık zaten yoktu.
Bu derste ikili gruplar halinde tenis oynayacaktık ve günün en adil dağılım şekliyle. Okul takımındaki öğrenciler, kendi partnerlerin seçeceklerdi. Ve bu da bize bir kazanma şansı veriyordu.
Bunu duyunca Lily Ann kolumu tuttu ve "Ne dersin, sence Daniel da gelir mi?" diye sordu. Daniel arada beden eğitimi derslerinde buraya gelirdi. Bilmem, anlamında omuz silktim. Lily Ann aslında güzel bir kızdı. Açık sarı saçları ve bal rengi gözleri vardı. İnce telli, kısa saçlarını bugün ensesinde zar zor bağlanan minik bir atkuyruğu yapmıştı. Onun yüzünde ve omuzlarında açık kahve ve belirgin çilleri vardı. Benden daha uzun ve daha iriydi.
Sharonsa açık kızıl saçlara ve açık kahverengi gözlere sahipti. Grubun en uzun boylusu oydu. O da voleybol takımındaydı.
Bu okulda sporculara çok önem verilirdi. Okulun bir numaralı gurur kaynaklarıydı. Ve yavaş yavaş gruplarını oluşturmaya başlamışlardı. Voleybol takım kaptanı Matt de buradaydı ve Sharon'ı yanına çağırmıştı. Sharon ağzı kulaklarında "Görüşürüz kızlar deyip onun yanına gitmişti. Aralarında bir türlü bir sonuca bağlayamadıkları uzun bir flört vardı ama Sharon bundan memnundu. Flört olayı ilişkinin en güzel yanı deyip uzatabildiği kadar uzatacağını söylemişti.
"Ben Chris'i seçiyorum," diye seçmeleri başlattı isminin Ted olduğunu hatırladığım çocuk.
"Sophie," dedi Jason.
Herkes seçtikten sonra, geriye ben ve ismini bilmediğim bir kız kalmıştık ve sadece bir öğrenci vardı. O da haklı olarak o kızı seçti. Spor yapmaktan kurtulmanın verdiği sevinçle oturdum ve çocukları izlemeye başladım.
Ama bu sevincim uzun sürmedi. "Deborah!" diye seslendi biri.
"Evet?" dedim bana seslenen Brad adındaki öğrenciye.
"Sen oynamayacak mısın?"
"Hayır, partnerim yok." diye açıkladım. Çocuk başını salladı ve beden eğitimi dersini veren iki öğretmenden birinin yanına gidip bir şeyler söyledi. Ama ne dediğini duymadım. Orada oturmaya devam ettim.
Brad oturmama izin vermedi ve beni oynamış olan çocuklardan birinin yerine oynattı. Tabi ki oynayayım derken kaç kere düşmüş, racqueti kendime ve partnerime vurmuş ve kendi tarafıma gelen topların çoğunu kaçırmıştım.
Kalanlarsa bir taraflarıma değmişti zaten.
Sonunda dersin bittiğine ne kadar sevindim anlatamam. Ders bitiminde yetiştirmem gereken bir ödev olduğundan öğlen yemek yiyemediğim için atıştırmalık bir şeyler ve -vaz geçilmezim- kola alıp, yine futbol oynayan çocukları izlemeye gittim.
Yine çok güzel bir maçtı. Ve itiraf etmeliyim, Daniel, harika oynuyordu. Ona bu konuda hayrandım ama tabi ki bunu asla dile getirmeyecektim. Ona bunu söyleyen yüzlerce kişi vardı zaten. Bir kişi daha olması çok bir şey değiştirmezdi. Hem dediğim gibi, biraz mesafe her zaman iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25. kare
General FictionArkana bak. İzleniyor olabilirsin. Deborah Riley Hailstone sıradan bir kızdır. Ama her sıradışı hikayenin sıradan bir başlangıcı vardır. Deborah içinse işler içinden çıkılmaz derecede karışıktır. Şimdi kimseye güvenmemesi gerektiğinin farkında. Deb...