"Nereye?" diye seslendim. Bana bakmadan, "Seni evine bırakmaya," dedi ve caddenin karşısına park edilmiş siyah bir cipe doğru yürüdü. Bu dediği aslında komiğime gitmişti ama tavrımı bozmadım. Peşine düştüm ve çantamı ondan alarak, "Seninle geleceğimi sana düşündüren nedir?" diye sordum.Yine tartışmayı bekliyordum ama o bana dönüp yumuşak bir tavırla, "Yapma, Deborah. Benim yanımda güvende olacaksın." dedi. Bu beni de yumuşatmıştı.
"Buna nasıl inanayım?" diye sordum gerçekçi bir ses tonuyla. Cevap vermedi. Sadece gözlerime baktı. Sonra gözlerini kaçırdı ve alçak sesle bir küfür savurdu.
"Bana güvenmiyorsun, değil mi?" diye sordu. Cevap vermedim.
"Pekala. Bunu kazanmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. Bunu söylemesi bile bir eksiydi. Daha bu sabaha kadar beni yok sayıp şimdi ben bir şeyler biliyorum diye güvenimi kazanmak istemesi çok şüpheliydi.
"Mesela bana, neden bu kadar değişken davrandığını açıklayabilirsin. Eğer beni inandırırsan, arabana binerim." dedim düz bir sesle. Daniel derin bir nefes aldı ve rahatsız bir tavırla ellerini saçlarının arasından geçirdi. "Ben değişken davranmıyorum, Deborah. Ben netim. Sana yakın olmak istiyorum ama sen istemiyorsun. Buna saygı duyup senden uzak durmaya çalışıyorum ama..." gözlerini kaçırıp omuz silkti ve "yapamıyorum." dedi. O son kelimeyi öyle çaresiz söylemişti ki, bir an ne diyeceğimi bilemedim.
"Madem bana yakın olmak istiyorsun, Lily Ann'le ne işin var?" dedim kaşlarımı çatarak. Daniel şaşkınca bana baktı ve "O senin arkadaşın." dedi. Ona 'ne olmuş' der gibi baktım.
"Mutlaka onun yanına gelecektin ve seninle konuşma fırsatım olacaktı çünkü beni başka türlü dinlemiyorsun. Ve onunla senin hakkında konuşuyoruz." dedi. Şimdi şaşırma sırası bendeydi.
"Onunla benim hakkımda mı konuştunuz?" diye sordum. Kim bilir ona neler demişti!
"Evet." dedi Daniel rahatsızca.
"Ah, Daniel. Daha yanlış birini bulamazdın inan. O sana birinci sınıftan beri aşık! Ve ben onunla artık konuşmuyorum."
"Öyle mi?" dedi Daniel şaşkınlıkla. Sonra başını salladı daha çok kendi kendine, "Şimdi anlaşıldı." diye mırıldandı.
"Bana en başından bunun için mi kızgınsın, Deborah?" diye sordu beklemediğim bir pişmanlık ve belki umutla. Cevap vermedim. Daniel başını salladı. O cevabını almıştı.
"O kızla asla işim olmaz."
"O yüzden mi yanından hiç ayrılmıyor?" diye sordum. "Jack sizi boksta beraber görmüş."
"Onu oraya ben çağırmadım." dedi. Sadece başımı salladım. Ona inanmalı mıydım bilmiyorum ama daha fazla konuşursa ikna olacaktım, çünkü bunu gerçekten istiyordum. Ve Lily Ann'in nr kadar yapışkan bir kız olduğunu düşününce çok da katı olmamam gerektiğini biliyordum.
O sırada Lily Ann'in "Daniel!" diye seslendiğini duydum. Daniel'a tek kaşımı kaldırarak baktım. Nefesini seslice dışarı verip bana arabanın kapısını açtı. Umrumda değil, der gibi omuz silktim ve biraz zorlanarak cipin ön koltuğuna oturup kapıyı sertçe kapattım.
Lily Ann elbisesinin içinde bariz bir şekilde titreyerek buraya geldi ve kapı kapalı olduğu için çok net duymadığım bir sesle, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Daniel o kibirli tavrını ikiye katlayan bir aşağılamayla, "Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum." dedi. Lily Ann şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı ve "Anlamadım?" dedi. Daniel cevap vermedi ve arabanın ön kısmından dolaşıp sürücü tarafın kapısını açtı. Lily Ann hemen ona yetişti ve "Beni burada bırakamazsın!" diye çıkıştı. Daniel o sinir bozucu bir çocukmuş gibi ona alayla baktı ve "Seni buraya ben getirmedim. Geldiğin şekilde geri dön." dedi umrumda değilsin der gibi bakarak ve arabaya binip kapıyı sertçe kapattı. Lily Ann'in öfkeyle bana baktığını gördüm. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim ve kemerimi bağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25. kare
General FictionArkana bak. İzleniyor olabilirsin. Deborah Riley Hailstone sıradan bir kızdır. Ama her sıradışı hikayenin sıradan bir başlangıcı vardır. Deborah içinse işler içinden çıkılmaz derecede karışıktır. Şimdi kimseye güvenmemesi gerektiğinin farkında. Deb...