Birinci Gece
Oturduğum kaldırıma söndürdüm sigaramı.
Sorguluyordum.
Neden yaşamak eziyetini çektiğimi sorguluyordum.
Mutluluk denen kavram uğruna insanlar o kadar çok şey yaptı ki mutluluğun aslında var olmadığını unuttu.
Arkamda kalan evden bir ses geldi.
"Ciğerlerini yıpratıyorsun."
Ellerimi kafamın yanına koydum.
Biraz durdum öylece.
Kafamdaki çığlıkları dindirebilecekmiş gibi bu şekilde durdum sadece.
Nefes alamadığımı hissettim
"Ne yapayım. Üzülüyorum işte."
Üzülüyordum sadece. Bu amaçsız gezegende bir birey beni sevmiyor diye ve en çok da bu üzüntünün anlamsızlığının farkında olduğum için üzülüyordum.
Bana hüzün ile baktı.
"Seni seviyorum farkındasın dimi. Ve senin kendini yıprattığını görmek üzüyor beni. Peki bunun farkında mısın?"
İçimden bir şeyler koptu.
Yapabileceğim bir şey yoktu. Aciz ve aşağılık bir insandık ikimiz de ve her şey çok mantıksızdı.
O beni seviyordu ve ben de başkasını.
Bu döngü çok mantıksızdı ve değişmesi için de bir şey yapamıyordum.
Bir şey yapamamam daha da anlamsızdı.
Ayrıca hem onu hem kendimi yıpratıyorumdum.
"Üzgünüm. Seni değil de onu sevdiğim için."
Bir iç çekti, sanki nefes alamıyormuş gibi.
"Anlıyorum..."
Ayaklandım.
Ona doğru döndüm.
"İyi geceler Jimin"
Bana hem hüzün hem sevgi dolu bir bakış gönderdi.
"İyi geceler hyung."
Yürüdüm biraz, nereye olduğunu bilmeden.
Sadece onu ve bu çığlıkları kafamdan atmam lazımdı.
Bu şekilde yaşayamıyorum.
Biraz ruhsal yorgunluk, biraz mutsuzluk biraz da sigara.
İyi geceler.
-Maxwell