sixty five

2.2K 205 3
                                    

Uyumak için yattığımda heyecandan yatakta dönüp durdum. Kaç saat uyudum ya da uyuyabildim mi bilmiyorum.

Sabah alarmla birlikte uyandım ve duşumu alıp kıyafetlerimi giydim. Mutfağa indiğimde abimi buzdolabını izlerken buldum.

Bir şey demeden öylece kapıda dikilmiş onu izliyordum ki beni fark etti.

"Ahah şey.."

Dolabın kapağını bırakıp elini ensesine koydu. Saçma saçma gülümseyerek bana yaklaştı. Sonra gözlerini büyüterek yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Gitmeden seni bir göreyim istedim."

Göz kırptıktan sonra sol kaşını havaya kaldırdı. Ben de güvenle dimdik durarak omzuna vurdum.

"Halledeceğim."

Sesinin yüksek çıkmasına engel olamayarak kafamı sarsarken bağırdı.

"İşte böyle! Aferin benim aslan kardeşim!"

Heyecanını kesmek istemeyip bir şey demedim ve omzuna iki kez patpatladım.

"Çıkıyorum."

"Bir şeyler yemeyecek misin?"

"Giderken alırım."

"Pekala Bay Yeni Akım Çocuğu."

"Hadi ama, ilk kez yapıyorum bunu."

Gülerek beni uğurladı.

"Peki peki öyle olsun. Öğleden sonra belki uğrarım."

"Tamamdır, görüşürüz."

Evden ayrılıp düz yolda ilerledim. Bugün hava güzeldi. Bu iyi.

Caddenin sağında kalan küçük markete girip atıştırmalık bir şeyler aldım.

Yolda ilerlerken bir yandan da tıkıştırıyordum. Bugün büyük gündü.
Festival bir yana itiraf edeceğim çok önemli bir konu vardı.

Düşündükçe kalbimin atışı hızlanıyor ve terlemeye başlıyordum.

Daha günün başından bu kadar heyecan fazla.

Başımı sağa sola sallayıp okul kapısından içeri girdim.

Her yer cıvıl cıvıldı. Pankartlar, standlar, kostümlü öğrenciler, ellerinde bir dolu liste ile koşuşturan öğretmenler, aktivitelerine davet eden kulüp üyeleri ve daha çoğu.

Onları izleyerek son lokmamı da aldım ve okula girişimi yaptım. Atölyeye doğru ilerlerken arkamdan seslenen bir ses duydum.

"Hey assolist!"

Başımı döndürdüğümde Sang gülerek bana doğru ilerliyordu.

"Nasılsın bakalım?"

Elini omzuma attı ve yürümeye devam ettik. İç geçirdim.

"Ahh, dostum. Yalan söyleyemem. Gerginim."

Bunun asıl sebebi benim değerli itirafımdı. Ama sonuç olarak bu her şeyi etkiliyordu.

"Derin derin nefes al ve zihninde prova et. İyi gelecektir."

"Deneyeceğim."

Ah, itirafımı prova edeyim ha? Bu şimdiye kadar ki duyduğum en zor tavsiye.

Atölyeye girdiğimizde Eun elinde nota kağıtları olduğunu düşündüğüm bir şeyle oturuyordu.

"Sonunda geldiniz!"

"Ne demek sonunda? Saat daha dokuz ve ben kıymetli uykumu böleli bir buçuk saat oldu."

"Ve sen hayatında ilk kez bir festivalde görevlisin."

Çattıkları kaşları ile kafalarını birbirlerine yaslamışlardı bile.

"Bari bugün yapmayın. Sadece bir günlük tamam mı?"

Başlarını ortaya koyduğum elimle ayırırken yüzüme ikna olmaları için bıkmış bir ifade yerleştirdim.

İkisi de kabul etmek zorunda kaldı. Sang ve ben koltuklara doğru yönelirken Eun elinde tuttuğu kağıdı önümüze bıraktı ve konuşmaya başladı.

"Performansımız bir buçukta."

"NE?!"

Sang sinirlice bağırdı.

"Neden bu kadar geç?!"

Eun iç geçirdikten sonra ellerini beline koydu ve ofladı.

"Bilmiyorum."

Bu sırada içeriye Cho Hee girdi. Adeta parlıyordu. Gözleri ışık saçıyor ve neşesi etrafı aydınlatıyordu.

"Günaydın!"

Sesini duyduktan sonra bir anda utanarak başımı pencereye çevirdim. Hislerim boğazıma dek gelmiş ve beni adeta şoklamıştı.

"Günaydın, hoşgeldin!"

"O bizden sonra gelmesine rağmen yaptığı şu karşılamaya bak."

Sang kulağıma fısıldarken kendimi toparlamaya çalıştım ve hafifçe güldüm. Bu ikisinin ilişkisi izlemeye değerdi.

"Gösterimiz bir buçuktaymış biliyor musunuz?"

Cho Hee bubu söylerken mutlu görünüyordu.

"Maalesef biliyoruz. Soomin hyung listeyi Eun'a vermiş."

"Uh, neden maalesef?"

Sang koltukta iyice yayılıp yüzünü ekşitti.

"Çok geç."

Bu Cho Hee'nin gülüşünü büyültmüştü.

"Evet, çünkü kapanışı bizim yapmamızı istemişler!"

Sevinçle söylediği sözden sonra kollarını iki yana açarak ufak ufak zıpladı.

Taa ki Sang'ın ikinci bağırışı gelene dek.

"NE?!"

sorun değil ; jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin