Merhaba.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki bölümü yayınlarken çok sorun yaşadım. Büyük ihtimalle uzun bir bölüm olduğundan uygulama sürekli olarak eksik yükledi veya satır aralarındaki tüm boşlukları silerek tüm düzeni yok etti. Ben de sonunda küçük parçalar halinde yapıştırma yoluna gittim ve aldığım hatalar vs derken ciddi manada 1 saattir yükleme işlemi ile uğraşıyorum.
Yanlış yapıştırma yapmış olabilirim. Veya yarım bir taslak birden yayımlandı, bazılarınızda o görünebilir. Lütfen bir sorun varsa bana bildirin.
Uzun olduğunu düşündüğüm bir bölüm, bu yüzden yorum ve oylarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum! :)
İyi okumalar...
-
Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Derin nefesim onun ardı arkası gelmez hırs yüklü nefeslerine karıştı. Serbest bıraktığı ellerimden biriyle omzu ile boynu arasındaki yere dokundum. Dokunmamla tahtaların çatırtısı daha da şiddetlendi. Olduğum yerde sıçradım.
Dişlerini sıkarak başını eğdi ve titreyen bedenini durdurmak ister gibi duvara güçlü bir yumruk indirdi. Sonrasında kendini iterek benden uzaklaştı. Yataktan inip ayağa kalktığında benden tarafa özellikle bakmıyordu. "Bruce." dedim güçsüz ve çatlak bir sesle. Ama beni duymamış gibi hiç durmadan kapıya doğru yöneldiğinde hızla yataktan fırladım ve yeniden "Bruce!" dedim geceliğimin düşmüş kol kısımlarını yeniden omuzlarıma geçirerek. Tam kapıya uzanmıştı ki onu kolundan yakalayarak durdurdum.
"Yapma. Lütfen..." Sesim titriyordu. Gitmesinden o kadar çok korkuyordum ki şu an beni dinlemeyip gitse ne yapardım? En son bu olay yaşandığında ona yeniden ulaşmak bir ömür gibi gelmişti.
Olduğu yerde duruyor, kolunu çekmiyor veya gitmek için bir hamle yapmıyordu. Ama bana da dönmüyordu, eli hala kapı kolundaydı. Derin nefesleri kısmen azalmıştı. Yine de odayı dolduran baskın ses olmaya devam ediyordu. "Bruce, gidemezsin." ağlamamak için uğraş verirken sesim yine titremişti ve bundan nefret ederek yutkundum. Ağlamayacaktım. Ağlamayı hiçbir zaman sevmemiştim.
Başını yavaşça eğdi. Birkaç saniye sonra elini kapının kolundan çekip güçlü birkaç soluğun arasında yüzünü bana doğru çevirdi. Gözlerimiz yeniden buluştuğunda ona her şeyi bakışlarımla anlatmayı istedim. Ama karanlıkta yüzümdeki ifadeyi görebiliyor mu, bundan bile emin değildim.
Parmaklarımı kolundan yavaşça eline doğru indirdim. Gözleri yüzüm ile eli arasında bir kez gidip geldi. Sonra beni kendine çekerek yavaşça sarıldı. Ama bu sarılma, diğerleri gibi değildi. O kadar hafif ve güçsüzdü ki her an son bulabilirdi. Sarılmasının her yanından suçlu hissettiğini anlayabiliyordum, tam manasıyla saramıyordu bile. Ve bu beni o kadar yaraladı ki, parmak uçlarımda yükselerek güçlü bir şekilde kollarımı omuzlarına doladım. Yükselişim bana, yüzümü boynuna gömme imkanı da vermişti. O an, tarif edilemez bir huzur yaşadım etrafımı saran derin korkunun kıyısında.
Tekrar başladığımız yere dönemezdik. Onu iyileştirmeli, sonra da tüm gerçekleri söylemeliydim. Hala zaman gerekliydi, yol uzundu. Ama en başa dönmek, bir de içinde bulunduğumuz tehlikelerle, yok oluşumuzu getirirdi. Bunları düşünmek boynundaki kollarımı daha da sıkmama sebep oldu.
"Burada olmamam gerek." diye fısıldadı.
Hiç duymamış gibi davranarak ondan ayrıldım ve yeniden elinden tutarak yatağıma doğru adımladım. Ama daha ilk adımdan olduğum yerde kalmam gecikmedi. Benimle gelmiyordu. Kafamı çevirip yüzüne baktım. Bomboş bir ifade vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtarıcı ve Mavi
Historical Fiction🔴 HİKAYEYE YENİ BÖLÜMLER EKLENMEYECEKTİR MAALESEF. ______________________ Clarine Moncreiffe, Eilinior Kalesi'nin tek leydisidir. Ama on sekiz yaşına geldiğinde babası tarafından kırk iki yaşında İskoç bir lorda verilir; evlenmek üzere... Başka hi...