O gün, fırtına vardı. Yağmur delicesine yağıyordu. Kara bulutlar gökyüzünü tamamıyla sarmış, karamsar bir hava oluşturmuştu. Yağmur damlalarını çıkardığı sese, kulakları tırmalayan gökgürültüsü eşlik ediyor, gözleri kamaştıracak şimşekler çakıyordu.
Seokjin ise her gece yaptığı gibi, yollarını ezberlediği sahil kenarına doğru yol alıyordu. Yağmur damlalarının yüzünü ıslatması, hafif esen rüzgar ile vücudunun titremesi umrunda değildi. Tek istediği, iki gündür hasret kaldığı denizi görmek idi. Bu yüzden olsa gerek canı sıkkındı.
Namjoon, o gece aldatılmıştı, Hoseok tarafından. Sevgilisini, kendi sevinde, kendi koltuğunda başka biri ile görmek, zaten bozuk olan moraline -ki morali sevgilisini göremediği için bozuktu- iyi gelmemişti. Anında evi terketmiş, dışarıda yağan yağan yağmura aldırmadan, hiçbir şey düşünmeden, kalbi onu nereye götürmüşse oraya gitmişti.
Kalbi, onu Seokjin'e götürmüştü.
Nereye gittiğini bilmeden sahile kadar gelmiş, önüne gelen bir ağaca yaslanmıştı. Sahil arka tarafında kalıyordu. Öylece düşünmüştü. Hatası neydi? Ne hata yapmıştı da Hoseok onu aldatmıştı?
Namjoon, kalbindeki sızı ve düşünceleri ile boğuşurken, Seokjin sahile varmış, hasret kaldığı denizi izliyordu. Denizin mavisini her zaman sevmişti. Mavi, huzur veren bir renktir, der uzmanlar. Seokjin, mavide huzuru buluyordu. Mavi denizde, mavi gökyüzünde...ama deniz, nedense daha cazip geliyordu. Bir yıldır, her akşam buraya gelip, bir saat denizi izlemesinin sebebi de buydu. Bunu yapmaya ne zaman başladığını hatırlamıyordu, ama memnundu.
Namjoon, en sonunda yeterince ıslandığını düşünüp bildiği, yakın olan bir otele gidiyordu ki Seokjin'i görmüştü. Denizdeydi bakışları. Biraz daha yaklaşmıştı Namjoon. İçindeki nedensiz bir merak duygusu vardı. Biraz yaklaşınca, Seokjin'in yüzünü görmüş, önünde duran, geniş omuzlu, yakışıklı sıfatının da ilerisine gidebilecek kişiye bakakalmıştı. O günün ertesi günü, yine oraya gitmişti. Biliyordu, Namjoon. Seokjin'in yeniden oraya geleceğini hissetmişti. Hissettiği gibi de olmuştu. Seokjin her akşam gelmiş, Namjoon da aynısını yapmış, denizde ne gördüğünü kavramaya çalışmıştı. Her gün oraya gele gele Seokjin'e de alışmış, ona bağlanmış, tabiri caizse aşık da olmuştu.
Namjoon, artık sıkılmıştı. Her gün onu görüp konuşamamaktan, ismini bilmemekten bıkmıştı. Bir gün, onu takip etmiş, arkadaşlarının ona Seokjin diye seslendiğini duymuş, soluğu telefonunun başında almıştı.
Bir saat süren bir aramanın sonunda Seokjin'in instagram hesabına ulaşmış, açtığı fake hesap ile mesaj atmıştı. Her şeyin başlangıcı da o gündü.
❝ lahmajoonie: Şu denizde bir saat boyunca izleyecek kadar ne buluyorsun? ❞
sıkılıyordum ve ben de dedim ki NEDEN TEXTİNG YAZMAYAYIM? vkook yazacaktım ama namjin'i dışladığımu fark ettim, ve işte durum bu.
şimdi bunu atıp bölüm biriktirmeye gideceğim -yapmadı-
WE LOVE YOU SEOKJİN❤❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sea
Fiksi Penggemar[Namjoon+Seokjin] [Texting, Tamamlandı] O akşam, Seokjin denizi izledi. Namjoon ise Seokjin'i. - 150618 010718 ©ohmytaegguk - aşırı acemilik içerir.