— OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM —
Çatlak omurgamdan içeriye sızan arsız güneşin esiri olmuştum. Kalbimi tutsak eden sadece acılardı sanıyordum oysa bir çift orman yeşili gözlermiş beni bu denli kendine tutsak eden. Onun ruhundan akan zehir benim panzehirimmiş.
Biz birbirimizin panzehiriymişiz.
Gecenin karanlığa döktüğü hafif tınıda ninni gibi gelen soğuğun sert sesini işittim. Onun ilahi nefesine karışıp bana akan bir ırmak misali. Kulağıma döküldü onun bana bahşettiği sonsuz ezgi. Sesinin duvarları yarıldı. Ağzı kanadı, dilime o kanı alıp kendime katmak istedim.
Şiddetli feveranla titredi göğsüm, şevkati sakladığı avucunu yakaladım. Avuçlarıma döküldü parmağına asılı kalan gök.
'Gökyüzüm'
Ellerini kaldırıp saçlarıma dokundu. İçimi çektim ona öyle güzel öyle muazzamdı ki onun güzelliğine ağlayabilirdim. Saçlarımı tıpkı bir baba şevkatiyle okşadığında içim titredi.
İçim ona yandı..
Sahi baba şevkati neydi? Nasıl olurdu bir babanın kızına duyduğu şevkat? Oysa babalar şevkat kokmalı. Benim babam yalnız ölüm kokuyordu. Bana bahşettiği sonsuz bir ölüm..
Kokusu kaburgalarıma sinen acıların yerini alan acı tarçın kokusunu derin soluklarla içtim.
Orman yeşili gözlerini bana dikmiş tek bir kirpiğini bile oynatmadan bana bakan adam.
Bakma öyle sana içim gidiyor.İçim sana akıyor araf hissediyor musun?
Sen ordasın araf görüyor musun?Sessiz bir isyanla dudaklarıma asılı kalan tüm kelimeleri yuttum. Gözlerimi ondan çekmeden sigarasının dumanında kalan flu süliyetini izledim.
Sabah uyanır uyanmaz onu karşı koltukta bana bakarak sigara içerken yakalanmıştım.
Yatakta doğrulup ona bakmaya başladığım andan beri gözlerini dahi kırpmadan uçurumlarıyla beni delip geçmişti."Gün aydı" sesinden firar eden sıcaklık dört bir yanımı kuşattı. Isındım onun nefesinde.
"Günaydın" diyerek yatakta doğruldum. Ellerim kucağıma düştü. Gözlerimin akı onu aradı kaafamı kaldırıp onu bulmasına yardım ettim.
Onu buldum o eşsiz görüntüsüyle bana muazzam bir manzara sunduğundan habersiz sigarasını yudumladı bende onu.Öylece ne kadar oturduk bilincinde değildim. Dakikalar, saniyeler o yanımdayken değerini yütürüyordu.
"Orda daha ne kadar oturucaksın kaldır o güzel kıçını, bana kahve yap" alık alık ona baktığımda araf biten sigarasını küllüğe bastırdı. Ayaklanıp yanıma gelmesi saniye sürmedi. Yaklaşıp eğildi ve alnıma sert dudaklarını bastırdı. Burnunu sertçe alnıma sürerken derin nefesler alıyordu.Hayır!
Beni kokluyordu.
Bu eylem onda ne kadar da güzel duruyordu bunun bilincindemiydi?
Bende ona sokuldum ve sigarayla harmanlaşmış kokusunu ciğerlerime doldurdum.
"Hadi bebeğim" diyerek benimle temasını kesti. Sessiz adımlarla odadan ayrıldığında arkasından uzunca süre kapıya baktım. Ardından yataktan kalkıp ortalığı toparladım. İşim bittiğinde gardroba doğru ilerledim. Ama o an aklıma gelen fikirle hızla arkamı dönüp arafın yatağın üzerine bıraktığı siyah tişörtü yakaldım ve üzerime geçirdim. Tişörtü yeterince uzun geldiği için bacaklarımı açık bırakmaktan utanmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRAZ ÇİÇEĞİ
ChickLitÖlüm ruhunu tırmalarken kendine bile yabancıydı artık. Ruhu, bedeni ölümü kabullenmiş gibiydi. Babasının gölgesinde onun bıraktığı acılarda kaybolan ruhu yaralı bi kız. Ölüm kokuyordu gözleri. Yorulmuş bedeni yaşadıklarını kaldıramazken ona uzanan...