1|첫 걸음

98 23 16
                                    

Her bir düğmesine parmaklarıyla işkence ettiği piyanonun sesleri evin alçak tavanına çarpıyor, yankı yapıyordu. Aslında yankı yapmıyordu da, kafasının içinde melodilerin tekrarını yapıyor, bunu da farketmeden yaptığı için alışkanlığını evin duvarlarına yorumluyordu. Ne günahkârdı ona göre şu duvarlar.

Piyanonun sesleri içine içine işliyor, ince notalarda adeta kendinden geçiyor, parmakları tuşlarla sevişiyordu. Yoongi büyük bir tutkuyla piyanoyu inletmeye devam ederken, neredeyse en nefret ettiği şey gerçekleşmiş, kapı çalmıştı. Elleri hareketini kesip gözleri sinirle kapanırken sakinleşmek için derin nefesler alıp ayağa kalktı, canı kapıyı açmamak istemişti ama öyle de olmazdı işte.

Kapının kolunu kavradı ve çevirip açtı. Karşısındaki kot pantalonunun üstüne bir kargo şirketinin çalışanı olduğunu belirten baskılı bir tişört giymişti, yaz günü olduğu için bir de şapkası vardı. Muhtemelen çok terlediği için kâhküllerini yana atmıştı ve aşırı şiri-
elindeki zarfı ona doğru uzatıyordu.

Zarfı elinden aldı ve bir baş hareketi yaparak teşekkür etti, postacının yüzüne kaba bir şekilde kapıyı kapadı. Uzun zamandır ne bir mektup ne de kargo gelirdi yakınlarından halbuki, fazlaca meraklanmıştı. Alelacele zarfı yırtıp içindeki saman rengi kâğıdın üzerindeki el yazısını okumaya başladı.

Sevgili Min Yoongi,

Dün, balkondaydın, her zamanki yerde. Elinde dumanı hâlâ daha tüten bir kahve fincanı, dudaklarınla buluşmak üzere. Sen eve girene dek bir saniye bile gözlerimi ayırmadım üzerinden.

Nasıl da öyle bakabilirsin gökyüzüne?

Göğün canı cehenneme, gözlerin karşısında yıldızlar sıraya girip diz çöküyorlar böylesine bir güzelliğe.

Her geçen gün, güzel yüzüne olan özlemim katlanıyor. Geceye kadar beklemek zor geliyor her bir defasında.

Her geçen gün...O kahve fincanını bile kıskanır oldum.

Dürüst olmalıyım ki dudakların, çok daha iyi yerlerde olabilirdi. Misal dudaklarım. Sadece misal.

Çıldıracak gibi hissediyorum, kaderin cilvesi mi denir buna bir de? Yok cilve falan, ilk gün resmen bu adama âşık olmalıyım der gibi gözlerimi dikip sana sana bakmıştım, aptalmışım zaten, bir de senden sonra iyice aptallaştım.

Az da serseme döndüm.

Biraz afalladım.

Ucundan da âşık olmuş olabilirim.

Keşke belkisi olsaydı.

Her neyse, konu şu an sana ne derece âşık olduğum değil.

Yani, genel olarak bakınca öyle ama şimdi konuyu dağıtmam gerekiyor.

Yoksa duygu yoğunluğundan ağlamaya başlayacağım.

Kendimi çok mu belli ediyorum?

Düşündü Yoongi, aklında kimse oluşmamıştı kafasında tahmin edebilecek kadar. Aynı zamanda böyle bir soruyu sorduğuna göre onun yakınlarından biri olmalıydı, yoksa nasıl belli edebilirdi ki kendini, nasıl bilebilirdi davranışlarını?

İyi gidiyordu da, böyle bile açık verdin diye geçirdi Yoongi içinden, yazım şekline gülesi geliyordu ama geceleri hayranı olduğu yıldızları izlemeye çıktığı her sefer onu izleyen bir sapığın cümleleri olması hemen solduruveriyordu gülümsemesini.

Kahve bardağından kıskandığını söylemişti kendisini, kesinlikle aptal olduğuna katılıyordu.

Nasıl bir insan evladı kahve bardağını kıskanabilirdi ki?

Bardak sonuçta yâhu.

Kafasını iki yana sallayıp düşüncelerini kimsesiz bıraktı ve mektubu okumaya devam etti.

Ah, eğer belli ettiysem bir kere bana da gülümser misin?

Ve mümkünse hiç kimseye de gülümseme bir daha. Başıma rakip çıkarıyorsun sonra, bir de onlarla mı uğraşacağım? Neden platoniklerini düşünerek hareket etmiyorsun? Ayıp Yoongi, kınadım.

Bak bir şey diyeceğim,

Neden bana âşık olmuyorsun?

Çok güzel bir fikir bence.

Tanımadığım birine nasıl âşık olurum deme, sidikli Hoseok'la çıkarken iyiydi.

Bak ben gerçekten tam bir ideal koca adayıyım.

Neden beni sevmiyorsun ya?

Sevsene.

Sana her hafta düzenli olarak mektup göndereceğim, verdiğim ipuçlarıyla beni bulmanı bekleyeceğim.

Sen zeki bir adamsın, lütfen çabuk bul beni.

Çünkü benim karşına çıkacak cesaretim yok.

En azından bunu sen yaparsan, tesadüfmüş rolü yapabilirim.

Mektubu uzun tutmak istemiyorum, el yazım çokça çirkindir.

Yorma kendini.

Mektubum buraya kadar güzel yüzlüm, kendine çok çok iyi bakmanı isteyeceğim senden.

Haftaya salı bir diğer mektubum eline ulaşır, o zamana kadar tüm günlerin kalbin kadar güzel geçsin.

Bu mektubun arkasındaki kişi,

Sizi çok fazla seviyor.

Mektubu ikiye katlamış, cebine sokuşturmuştu. Onun için mektupla ulaşmak, isim vermemek gibi atraksiyonlar gereksizdi. Ama madem onu bulmasını istiyordu, ipuçları da hazırdaydı, çok üşenilesi bir iş olmadığını varsayarak mektupların ardında kendisine sevgisini ileten kişiyi bulmaya karar vermişti.

Çok büyütmemişti de, bu kişi her kimse kitaplardan okuyup özenmiş olmalıydı. Sevme konusunu da sadece ergenlik dönemine verebiliyordu şu an. Hangi akıllı sevebilirdi onun gibi birini diye düşünüyordu. Ortada ruhsuz ruhsuz gezen aylak bir adamdı sadece.

Piyanoya dönmedi tekrar, hevesi kaçmıştı. Notalar yarım kesilince sanki Yoongi'den ziyade piyanonun keyfi kaçıyordu da, tuşlardan yorgun çıkıyordu notalar.

Umuyordu ki bu mektupların sonu piyanosunun keyfini kaçırmaya değer bir yerde biterdi.



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 26, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

yσσηкσσк |¡| ℓєттєяHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin