20

3.3K 143 87
                                    

Geceyi sarhoş bitiren ben değil de Kader olmuştu. O despot hatunun içinden kahkahalar atan, deli gibi dans eden, çatlak ama aşırı seksi bir hatun çıkıvermişti.
Saat bire geliyordu biz LiLi'den tam kadro çıkmaya çalışırken. Mavi'yi önden yollamıştık ama Kader'i yollayamamıştık çünkü kendisi evini tarif edemeyecek kadar sarhoştu. Önümde abimin zoruyla yürüyen Kader kesinlikle katlanılmaz görünüyordu.
"Sen hiç aşık oldun mu bay hödük? Yada aşık mısın?!" Burda sesi yükselirken yandan abimin sırıtışını yakalamıştım. Kabul edelim ki katlanılmaz ama aşırı sempatikti.
"Ama olamazsın ki. Olsan burda olurdu. Dime? O zaman hiç olmamışsındır. Aşk birlikte yaşayacağına inandığın kişidedir bence. Ayrılmışsanız aşık değilmişsinizdir. Bak ben değilmişim."
Abim Kader'e doğru dönüp tek kaşı havada ciddi bir şekilde "Ne değilmişsin?" diye sorarken biz dördünümüz arkalarında pür dikkat onları dinliyorduk.
"Ne değilmişim? Güzel değil miyim yoksa? Bak doğruyu söyle makyajım mı akmış?"
"Alın şunu elimde kalacak yoksa!"diyerek hızla bize dönen abim Kader'i fırlatırcasına üzerimize atmıştı. Yanımda duran Burak ile birlikte aramıza doğru yalpalayan Kader'in kollarına girdiğimizde Mert kafasını öne doğru uzatıp konuşmaya başladı.
"E bu hatunun makyajı yok ki." Pelin de Burak'ın yanından kafasını uzatıp şaşkınca bakarken "İyi bak fondöten falan vardır. Bebek gibi baksana." Ben de dayanamayarak elimi yanağına sürttüğümde cildinin temiz olduğunu görüp dehşetle Pelin'e döndüm.
"Tamamen doğal!"
"Yeter! Hadi binin arabaya."
                                                •.•.•
Sabah üzerimde Pelin'in bacağıyla uyandığımda kaderime tekrar sövmekten başka bir şansım yoktu. Bir gün Burak'ın kolu diğer gün Pelin'in bacağı derken umarım Mavi'li sabahlar da yakınımdadır.
Üzerimden Pelin'in bacağını fırlattığında hoşnutsuz mırıltısı ile poposunu döndü bana. Kafamı kaldırıp yatağıma baktığımda Kader'in olmadığını gördüm. Bu sefer de Pelin'in poposuna vurmaya başladım.
"Kader nerde?"diye sorarken zar zor açtığım gözlerim kapanmıştı bile.
"Utancından gitmiştir."diye geveledi ağzından. Aradan iki dakika geçmemişti ki Pelin ayaklarıyla beni dürtmeye başlamıştı.
"Çeksene toynaklarını yaa."
"Yatağın boşsa defolsana kızım."
"Çok uzak Peliiin." Dedikten sonra sessizliğe bürünmüştü oda. Uyku bir nimetti ve yemekten de önce geliyordu.
Uyku yemekten önce geliyordu mu demiştim ben? Burnuma dolan yemek kokusuyla midemde hissettiğim boşluk uykumun önüne geçmeye başlamıştı.
"Suuuu."
"O toynaklarını alır!.. Morarttın kızım ya."
"Karnım acıktı."
"Valla benim de. Burnuma mis gibi kokular geliyor düşün artık."
"E o kokular bana da geliyor?" Uykudan biraz daha arınılarak kurulan cümle gözlerimi açmama neden olmuştu.
"O öküzler gece içip sabah kahvaltı mı hazırlayacak yani?"
"Bence sen çok heveslenme. Büyük ihtimal Burak bana hazırlıyordur."
"Alışmış kudurmuştan beterdir. İyi alıştın sen kahvaltılara. Ama romantik de olsa o da bir öküz."derken yataktan çıkıp banyoya gitmiştim.
Bebek şampuanı ile saçlarımı köpürtürken çilekli duş jeliyle vücudumu köpürtmüştüm. Duş jelleri zararlı mı? Bu kadar güzel koktuktan sonra kimin umrunda ki? Akşamdan kalmalığımın tüm izleri silindikten sonra havluma sarılıp banyodan çıktım. Hala bi tarafını devirmiş yatan Pelin'i görünce havluyla kurulanıp ıslanan havluyu Pelin'in üzerine attım.
"Banyodan sonra temiz tek iç çamaşırı bulama inşallah." Diye mırıldanırken kapalı gözlerle banyoya girdi.
"Oysaki senin bana aldığın o kan kırmızı takıma hala el sürmemiştim. Yani senin gibi arkadaşla sırtım yere gelmez benim."
Ben üzerime beyaz bir jean ve mor bir bluz geçirirken Pelin üzerinden çıkarttığı şortu fırlatıp banyoya girmişti. Yumurtalı ekmek kokusu mu o?
"Pelin ben iniyoruuuum."
"Bekle çıkacağım birlikte inelim."
"Sana da sevgiline de kahvaltınıza da! Açım aç!"
"Ya bi şampuanı zor duruladım. Patlama emi."diyen Pelin'e dolabından aldığım bej rengi midi boy elbiseyi uzattım. O banyodayken başladığım makyajımı bitirmek üzereydim ki Pelin merdivenlere yöneldi.
"Hadi inelim."
"Tatlım bak makyaj yapıyorum. Hani beni bekle demiştin ya."
"Hazırım işte hadi inelim."diyip merdivenleri inmeye başladı. "Hem yemekten önce ruj sürme. Öpüşerek bozduğun yok bari yemek yerken de bozma."
Merdivenin başına koşup elimde ki ruju Pelin'in kafasına atmaya çalışsam da pek başarılı olmadım.
"Brütüs!"
Pelin'in peşinden hızla inip yerde paramparça olan rujumla göz göze geldim. Alsam mı? Ay hazır değilim galiba. Yüz yetmiş iki lira verdim ben ruja! Sırf mat kırmızısı için... Brütüs'ün peşinden ben de mutfağa girmiştim ki Pelin'in ıslak saçları burnuma giriverdi.
"Çekilsene sarı civciv."diyip ben onun yanına geçmiştim ki Kader üzerinde benim en bi sevdiğim yeşil çiçekli siyah şortum ve onun yeşil atleti ile ocağın başındaydı.
"Benim geceliğim ama o."
"Salak, mutfak da senin."
"A uyandınız mı? Otursanıza, akşamın yorgunluğu vardır üzerinizde. Günaydın bu arada."
"Bir tek bizde akşamın yorgunluğu var anlaşılan."
Pelin geçip kurulmuş kahvaltı masasına yerleşirken ben kımıldamamıştım. Bu kadın haftalar önce hayatı burnumdan getiren o despot kadın olamaz. Ve üzerinde benim pijama takımım hiç olamaz. Pelin'den başkasıyla paylaşmadım ki ben eşyalarımı. Hayır yani en azından bu takım olmasaydı.
"Su? İyi misin tatlım?"
"Siz takılmayın ona. Ayılır birazdan. İyi görünüyorsunuz."
"Hastanede olmadığımıza göre siz demekten ve hocam demekten vazgeç. Ayrıca çabuk toparlanabilirim."
"Evet hastanede değiliz evdeyiz. Bizim evimiz."diyip ben de yerime oturdum.
"Su!"
"Ne?"
"Biraz fazla rahat oldum değil mi? Ortam yoktur da azıcık. Kusura bakmayın. Ee oğlanların odaları hangileri? Onları da çağırayım."
"Ben giderim." Pelin ile aynı anda yerimizden fırlayıp kendimizi mutfaktan dışarıya attık.
"Burak'ın odasına girerse hocam falan dinlemem yolarım o kadını!"
"Üçünün de odasına giremez!"
"Oğlanlar ne demektir ayrıca yaa!"derken o Burak'ın odasına ben de abimin odasına dalmıştım. Tabi ki abim çoktan kalkmış, duşunu almış, traşını olmuş durumda ayna karşısında kokularını sürüyordu. Adam hızlı kardeşim, dağılın.
"Ooo yine mis gibi kokular alıyorum Toprak Soydan."diyerek yanın yanaştım ve kafamı koluna yasladım. Aynadaki aksimize baktığımda ne kadar uzun olsam da bu adamın yanında küçük bir kız çocuğu gibi gördüm kendimi. Onu sığınağım olarak görmekten vazgeçemeyeceğim sanırım. Abim de bu durumdan hiçbir zaman şikayetçi görünmedi gerçi. Saçlarıma dudaklarını değdirip kolunun altına aldı beni.
"Günaydın cadı. Asıl mis kokuları mutfaktan alıyorum. Hayırdır? Hangi dağda kurt öldü?"
"O konuya girmeyelim abiş. Gidince görürsün." Bak yine keyfim kaçtı.
"Hadi bakalım." Abimle odadan çıktığımızda Burak'ın kapısı kapalıydı ve ardından kahkaha sesleri geliyordu. Kapıyı tıklatıp "Aile var kardeşim, şimdi de kahvaltı yapacak hatta."diye seslendiğimde abim saçlarımı karıştırıp "cadı."diye fısıldadı. Mutfağın önüne geldiğimizde duraklayıp abimi tam karşıma aldım.
"Ben şimdi Mert'i uyandıracağım. Sen sakın beğenme tamam mı?"
"Neyi?"
"Anlarsın. Geliyorum hemen."
Abimin yanından ayrılıp mutfağın diğer yanında kalan Mert'in odasına ilerledim. Onun uyanma ihtimali sıfırdı ama insanlık namına kapıyı tıklattıktan üç saniye sonra odaya girdim. Normalde tıklatmazdım ama geçen sefer belinde havluyla bir Mert yakalayıp bir de abime yakalanınca yemiyor direk dalmak odaya. Gerçi bu seferki durum daha fenaydı. Yatakta yüz üstü yatmış ve üzerinde yalnızca boxer olan bir Mert vardı bu kez karşımda. Ve tabi ki Mert'in bel gamzesinde ki o mükemmel dövme ile bakışıyoruz şu anda. Hiçbir zaman tamamını göremediğim sadece ucunu görebildiğim yazı mı resim mi belli olmayan dövmenin bir kısmı yine boxerın altında kalıyordu. Mert iki sene önce yaptırdığı dövmesi konusunda aşırı hassastı ve kimseye göstermezdi. Bel gamzesinin seksiliği tartışılmazdı ve adam kendi bel gamzesine bile aşıktı. Ve kabul ediyorum bu konuda haksız değildi. 'Acaba boxerın ucundan baksam yakalanır mıyım?' Diye düşünürken kendimi çoktan yatağın yanıbaşında bulmuştum. Çıplak bir adam uyurken onun dibinde duruyor olmam pek normal olmasa da o Mert'ti. Ve bence abime yakalanmadığım sürece sorun yoktu.
Elimi boxerının lastiğine uzattığımda kalbimin atışı öbür odadan bile duyulabilir durumdaydı. Bu kadar yaklaşmışken vazgeçemezdim ama. Elim teni ile lastiğin tam buluşma yerine değmişti ki Mert ufak ufak hareketlenmeye başlamıştı.
"Biraz daha aşağıya bebeğim."diye mırıldanmasıyla olduğum yerde kitlendim. Uyandı, uyanacak korkusu ile yerimden kımıldayamamıştım bile. Nefes almamaya çalıştığım bilmem kaç saniyenin sonunda Mert'ten bir tepki görmeyince elimi çekip yataktan uzaklaşıyordum ki kolumdan yakalanıp sırtımın yatakla buluşması bir oldu. Ve yine Mert'in altında kalmıştım. Lanet olsun!
"Bücür, bu pozisyonu sevdin galiba?"
"Kalk üstümden be, sapık şey."
"Uyuyan adamı mıncıklayan sensin kızım. İneğin aklına karpuz kabuğu düşürüyorsun."
"Eşşek'in aklına olacak o."
"Sen bu eşşeğe fazla yaklaşma bu aralar bence."diyip kendini yana attığında ona doğru dönüp elimi başımın altına yasladım.
"Dövmene bakacaktım."
"Off."demesiyle yerinden kalkması bir oldu. Bu konu ne zaman açılsa keyfi kaçıyordu.
"Oflama Mert. Bu dövmeye kadar hiçbir şeyini gizlememiştin benden. Ki sen bel gamzesine aşık bir adamsın. Nasıl gizleyebiliyorsun?!"
"Bel gamzeme tek aşık olan ben değilim sanırım. İki yıldır görememek baya koymuş gibi."derken üzerini giymişti bile. Ben de hızla yataktan kalkıp tam karşısında dikildim.
"Evet bel gamzene hayrandım. Evet onu görmek ayrı bir çekici geliyordu. İtirafı aldığına göre göster artık."
Mert tam ağzını açmıştı ki kapı açılıp Burak'ın kafası dahil olmuştu ortama.
"Ulan ben Pelin'le bu kadar aynı odada kalmıyorum. Hadi kahvaltıya."
"Eee biz sevgili değiliz oğlum. Bize serbest."
"Toprak duysun da görürüz serbesti."diye konuşarak çıkıp gittiler. Mal gibi odada kalan ben olmuştum.
Ben de Su Soydan'sam o dövmeyi görürüm arkadaş!

Kırmızı Rujum Olmadan AslaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin