Chapter Eight//Liver

1K 71 40
                                    

"Finn cidden şu an senden nefret ediyorum." dedim ve hızlı bir şekilde elini bıraktım. Jay'lerin yanına koştum.

"BENİ BEKLEYİN!"

Az önceki lanet yerden çıkmıştık. Finn'e yaklaşmamaya çalışıyorum. Ah cidden.

Bu sefer geldiğimiz yer bir ormandı. Yemyeşildi. İleriden kurtların sesi geliyordu. Biraz ileride büyük bir ev vardı. Hemen evin içine girdik.

Alt katta çok bir şey yoktu. Merdivenlerin orada bir tablo vardı ve üstünde kumaşlar vardı. Yukarı çıktığımızda kısa saçlı bir ablanın başka bir ablaya lens takmaya çalıştığını gördük. Yanlarındada yakışıklı abiler vardı. (Hangi film ve ya dizi?)

Ehe.

Aşağı doğru hızla inerken her şey yıkılmaya başladı. Jay'e sıkıca tutunmuştum. Her şey üstümüze düşüyordu ama biz hissetmiyorduk.

Ortalık mahfolduğunda koşarak çıkmaya başladık. Dümdüz beyaz bir yerdeydik. Hiç bir şey yoktu ama her yer bembeyazdı. Herkes yere çöktü.

"Ne yaşadık biz öyle?" dedi Carlos.

"Buradan nasıl kurtulacağız?" diye sordu Austin.

"Şimdi biraz mantık kuralım. Dinleyin beni." dedi Finn. "Önceki kitapta olağan üstü ne vardı?"

"Biz orada yoktuk ki." dedim.

"Sonuçta hepimiz gördük. Orada ne olmuştu?"

"FAZLA GERÇEKLİK!" diye bağırdı Jay.

"Evet. Finn ve Nancy nasıl yapıyordu onu?" dedi Finn.

"Birbirlerinin gözlerinin içine uzun süre baktıklarında kendilerini orada buluyorlardı." dedim.

"Aynen öyle. Rosa benimle, Carlos Austin'le bakışacak. Jay ise gözlerini kapatıp Felix'i gözlerini düşünecek anlaştık mı?" dedi Finn.

"İyide bu bizim ne işimize yarayacak?" diye sordu Carlos.

"Fazla gerçeklik her şeyi görebileceğiniz bir yer. Eğer oraya gitmeyi becerirsek nasıl çıkacağımızı, Felix'in nerde olduğunu ve şu anda Dünya'da neler olduğunu görebileceğiz."

"Denemeye değer." dedi Austin.

"Başlayalım o zaman."

Finn gözlerimin içine bakmaya başladı. Göz teması problemim var. İnsanlarla çok uzun süre bakışamam. Ama şu an hayatımız söz konusu.

15 dakika bakıştıktan sonra kendimi başka bir yerde buldum. Hepimiz beraberdik.

"BAŞARDIK!" diye bağırdı Finn.

"Pekala. Felix nerde?" diye sordum. O sırada bir balon geldi. Üstünde Felix'i gömen insanlar vardı. Bir anda ayaklarımı hissetmedim ve yere düştüm.

"Rosa!" Jay hemen beni kucağına aldı. "Çekil şurdan gerizekalı balon."

"Felix'in olduğu yere götür bizi." dedi Finn. Bir anda balonun üstünde görülen yere geldik.

"Burası..." hepimiz şaşkındık. "... Oyuna başladığımız mezarlık." dedi Carlos.

"Şaka yapıyor olmalısın. Oradakiler biziz! Baksanıza aşağı iniyorlar! DURDURMALIYIZ!" Austin tam onları durdurmaya gidecekken Finn onu durdurdu.

"Onları durdurursak hepimiz gömüleceğiz."

"Felix nerde?" O sırada topraktan yukarı doğru bir mezar taşı çıktı. "Felix Bornia mı?"

"Rosa bakma."

"O-o cidden gömülmüş mü?"

"ROSA BAKMA!"

Mezarın içinden değişik bir canlı çıkmıştı. Uzun süre bana baktıktan sonra hepimize baktı.

"Rosa sakın hareket etme. Sakın."

Canlı bacağıma yaklaşıyordu. Dayanamayıp koşmaya başladım. Çok hızlı koşuyordu. Her an ayağımı yakalayabilirdi.

"SANA HAREKET ETME DEDİM!" diye bağırdı Finn.

Bir anda her yerden o canlı çıkmaya başladı. En son hatırladığım vücudumun uyuştuğu ve karanlıktı.

CEMETERY// Finn WolfhardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin