"Sizde öküzlük genetik mi?"

831 95 6
                                    

Herkesin bayramını een içten dileklerimle kutlarım, bol harçlıklı, boş sevimsiz akrabalı, bal gibi şekerlerle kutlama dileği ile! Ailesinden uzakta kalanlar için +1 hikaye. Gülüşleriniz eksik olmasın! ❤️

Bugün Asuman'ın altıncı günü. Mükemmel bir performans sergiliyor. Hem hızlı, hem titiz hem de eksiksiz bir şekilde işini hallediyor. Hayran kaldım doğrusu. Diğer müdürler asistanlarından çekine çekine, yer çekim kuvvetine bir artı daha attılar. Hatta kendilerine yeni bir huy ekleyip, 'çekimser' oldular. Her gün, müdürlerden: "Beceremiyor, beceremiyor ulan!" diye şiirler duyuyorum. Herkes şair kesildi. Fakat hepsinin TEMA'sı ve duygusu aynı.

Asuman'ın odasına girdim.
"Benim biricik mükemmel ötesi asistanım ne yapıyormuş?"
"İşini." Gerçekten bu kız kutuplar da veyahutta buz olan herhangi bir iklim bölgesinde doğmuş olabilir.
"Asuman, sizde öküzlük genetik mi?" dedim ve maşalanmış saçlarını karıştırdım. Bu aralar şirkete bir hayli bakımlı geliyordu. Sadece burnunun ve kafasının dikini gören Doğan Bey'in bile dikkatini çekmişti. Şuanlık bu durumdan rahatsız değildim. Rahatsız olmaya başladığım an, diğer şirketlere iş başvurusunda bulunacaktım çünkü adamın ağzını burnunu kırmam gerekiyordu. Asuman kadar olmasam da bende çekici bir insandım. Özellikle lise yıllarında. Sıraya girdiğimiz her gün nöbetçi öğretmenler tarafından hunharca çekilirdim. Biraz büyüdükçe kadınlar tarafından çekildim, yetmedi ikiz kız beni ortasına alıp çekiştirdi, o da yetmedi iş arkadaşlarım beni arkamdan çekiştirdi ve şuan bu durumdan çekiniyorum.

"Hadi gel, seni yemek yemeğe götüreyim." Gözleri parladı. Az önceki soğuk halinden eser kalmamıştı. Bazı kadınlara 'makyaj ve kıyafet' dediğin zaman gözleri parlar, Asuman gibilerin de  'yemek' deyince gözleri parlıyor.
"Kız dur, flaşı açık unutulmuş telefon gibi oldun."

Şirketin hemen çaprazındaki oldukça güzel bir lokantaya gittik.
"İlk kez buraya bir kadınla hatta biriyle beraber geliyorum." dedim.
"Dört gün önce açılmış, Harun." dedi.
"Ne var kızım? Kıymet bilmiyorsun sende, ha. Evde kedi beslemeye gerek yok sen varken, söyle Ahmet Amcana."
"Babanda tarım işini bırakıp, çiftlik işine başlarsa öküz almasına gerek yok." dedi. Bak, bak. Patronuyla ne biçim konuşuyor hadsiz. Şuan karşımda Asuman ve eski asistanım Mahmut yerine başka biri olsaydı, uzaya giden ilk Türk Asistan olurdu. Kesinlikle kıymetim bilinmiyor. Sonradan değerlenen şeyler gibi hissediyorum kendimi. Kıymetim çok sonra anlaşılacak. Beklemedeyim.

Yemek siparişi verdikten hemen sonra tam karşı masamıza, dört bacak pardon iki tane hatun oturdu. Kızların yanına gidip, "En sevdiğiniz rakam 240 herhalde, dörde bölünce mükemmel fiziğiniz ortaya çıkıyor." diyesim geldi. Bu nasıl bir 90, 60, 90'lık! 90 ve 60 kendini bu kadınlarda görse mutluluktan Nirvana'ya çıkar. Acaba adımı doksan olarak mı değiştirsem? "Merhaba, ben doksan kardeşim atmıştı kaybettim. Sanırım sizde," de olabilir. Gayet abazalığa açık, net teklifli bir sonuç. Fakat kadına duyarlılık önemli. Onları kadın gibi görmem lazım, rakam değil. O yüzden direk gidip, nikah memuru olan arkadaşımı getireyim. "AA, buraya kadar gelmiş arkadaşım. Evlenmeden bırakmam," demeliyim. Olur, olur.

"Kızların üstünde gözünü unuttun, git al istersen hayvan." Ne kadar ayıp, şuan çok kırıldım. Ne demek gözünü unuttun, ne demek? Ben bilerek koydum gözlerimi oraya.
"Göz değdirdim kızlara. Nazar falan okurlar şimdi. İki şal iste de, açıklarını kapat bir nazar duası oku kızlara, hadi Asuş."
"Harun, boğazına saplayacağım şimdi bıçağı. Vücudun sudan değil sapıklıktan oluşuyor."
"Kızım, rahat bırak beni. Yalnızlığın tadına bakayım derken boğuluyordum ben senin haberin var mı? Bundan sonra böyle,"
"Yalnız olacağıma yanlışlarla olurum diyorsun yani."
"Yalnızlıkta yanlış bir seçimdir, Asumancığım."
"Doğru. Ay, dur şu kızlara bakayım... Bööğğğ, neresi güzel bunların be?!" deyip, kafenin ortasına kusma şeklini yaptı. Kıskanç Asuman.
"Kızım, niye suratına bakıyorsun? Kaç bin tane estetik doktoru, kaç bin tane makyöz var. Hallediliiiir,"
"Kaç bin tane de diyetisyen var Harun, ruhuna dikkat et, ruhuna."
"O gözükmüyor, gözükse bile hepsi rol."
"Allah aşkına, ye de gidelim." Asuman bana, 'Sen iflah olmazsın' bakışını gönderiyordu. Asuman'ın da güzel gözleri vardı. Severim güzel gözlü kızları. Bizim de kız seçme potansiyelimiz var tabii ki. Her kıza yürümüyoruz. Önceliğim ve prensip olarak ayırdığım şey: nefes alıyor olması. Bence bu yeterli bir metot.

Yemeğimizi yedik. Asuman ve çenesi mutlu gözüküyordu. Şirkete giderken kızlara göz ucuyla baktım, ıııh yok kesinlikle bana bakmıyorlar. Bende çok mantıklı bir hareket yaptım. Asuman'ı ittirdim.

"Bak güzel kardeşim düzgün yürüyemiyorsun, lütfen dikkat et." Asuman, altındaki apartman topukluluklarla biraz sendeledi, biraz bocaladı, biraz düşüyor gibi oldu. Hatta Maraş dondurmacısı edasında gitti, geldi. Düşüp, düşmediği on saniye kadar belli olmadı fakat sonra düşmedi. Helal kız!

Kızlara baktığım da hala bana bakmıyorlardı. Demekki sorun Asuman'ın yanında oluşu değilmiş, ben mişim. Vay be. Bende diğer yüzsüz insanların yaptığını yaptım, Asuman'a yapıştım.

"Ne yapıyorsun ya?"
"Ne kadar dengeli bir insan olduğunu kontrol ettim."
"Terazi misin lan sen? Sana ne benim dengemden! Düşüyordum geri zekalı, altımda on santimlik elbise var."
"Bak, bak. O kadar yemek yemene rağmen hala çemkiriyorsun. Hiç yakıştıramadım." Asuman, şuan nesli tükenen bir ejderhayı canlandırıyordu galiba. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Ne çektin be Asuş! Ama tatlı kız. Hoş kız. Adam gibi kız.

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin