Burak annesini aradığında çok kısa bir konuşma oldu. Evlilik konusuna gelmeden annesi bı mektupdan bahsetti.
E-mail ile gönderdiği mektupu açtığında gözlerine inanamadı.
Damla'nın avukatindan. Mahkeme kararı ile Umutun vesayet dilekçesi.O an beynine kan sıçradı. Herşey bir oyun olamazdı. Hemen Damla'nın kapısına dayandı.
Umutu yeni yatırdım. Salona gittiğimde kapı çaldı. Kapıyı açtığımda Burak üzerime yürüdü.
"Bu ne bu! Damla sen ne çirkin insansın."
Gözüme telefonunu sokuyordu. O an neye uğradığımı şaşırdım. Ama onu hiç bu kadar sinirli görmedim...Okuduğumda bende olanları iananamadim. Açıklamaya çalıştım ama Burak okadar ofkeliydi ki sinirden titriyordu.
"Senin gibi birini sevdiğime yazıklar olsun!" Telefonu duvara fırlattı ve çıktı.Kapının sessinden Umut uyandı. Odaya girdiğinde ben yerde oturup ağlıyordum. Geldi yanıma bana sarıldı.
"Ağlama, Anne." Bana ilk kez tek "anne" dedi. Daha sesli ağlamaya başladım. Umuta sıkı sıkı sarıldım.Beni dinlemedi bile.
Niye herşey yola girdiğinde bı anda herşey elimden kayıp gidiyor?
Benim mutlu olmaya hakkım yok mu?
O gece sabaha kadar ağladım.Sabah ilk işim avukatı aramak oldu.
"Siz benim onayım olmadan nasil davayı açıyorsunuz?" Hesap sordum.
"Hanfendi, siz belirtiniz şu tarihden itibaren 30 yaşı doldurmuş oluyorum. Yurt dışında olduğu için zaman kayıp etmeden hemen dava açılsın diye. İmzanız burda gelin bakın isterseniz."Ben onu iptal etmeye unutmuştum. Burak haklı olsa da bana öyle davranmaya hakkı yoktu.
Umutu okula götürdükten sonra hiç çalışmaya halim olmasa da işe gittim.
İş çıkışında Umutu almak istedim fakat Burak aldığını bana söylediler.
Eve geldiğimde kapıda not vardı.Umutun eşyalarını hazırla, gelip alicam.
Elimde not ile Burak'in evine gittim. Kapıyı çaldım. Bana kapiyi Umut açtı.
"Hoşgeldin." Beni öptü.
Burak beni gördüğünde yanıma geldi.
"Git buradan, bak kendime hakim olamıyorum çocuğu korkutmak istemiyorum." Kısık sesle söylendi.
"Hayır, beni dinlemeden gitmiyorum!"
"Yalanla işim olmaz dediğim halde, gözüme baka baka yalan söyledin." Kolumdan tuttu ve Umuta fark ettirmeden beni kapıya doğru eşlik etti. Sonra kapıyı suratıma kapatı.Çaresiz bı şekilde Su'ya gittim. Belki o bana akıl verebilirdi. Şuan kafam okadar dolu ki normal düşünemiyorum.
Su kapıyı açtığında sinirlerim boşaldı ve ona sarılıp ağlamaya başladım.
"Ne oldu Damla?"
Ona herşeyi anlattım.
Ama kendimi biraz olsa bile daha iyi hissetmiyorum.Eve geldiğimde eve sanki hırsız girmiş. Yedek anahtarı Burak'a vermiştim, ben evde yokken girmiş Umutun tüm eşyalarını almış.
Su beni aradı. Burak ile Umut yarın sabah Amerika'ya uçuyorlar mis. Erdem'e ve Su'ya veda etmeye uğramış.
Kapı çaldı. "Burak."
Kapıyı açtığımda Atakan.
"Damla seninle konuşmam lazım."
"Şuan hiç sırası değil Atakan, lütfen." Kapıyı kapatmaya çalıştım.
Israrla kapıyı açtı ve içeriye daldı.
"Çok önemli olmasa gelmem."
Evi gördüğünde buraya ne olduğunu sordu bende anlattım.
"Burak senin sandığın gibi biri olmayabilir."
"Ne demek yani bu?"
"Yani Melek ile Yakup ilk kaza geçirdiğinde ve sen Umutu evlatlık edinmek istediğinde, ben emniyetden bı arkadaşıma araştırma yapmasını istedim. Umutun başka bı aile yakını var mı diye. Belki ozaman seni evlatlık almandan vazgeçirebilirdim.
Fakat bugün öğrendim ki Melek ve Yakup yaptığı kaza, kaza değil. Cinayet olabilir."
"Ne diyorsun sen Atakan. Emin mısın?" Şok oldum.
"Araştırıyoruz."
"Bana haber ver."Bu gerçek olabilir mi?
Melek ve Yakupun ölmesini kim ister?
Burak yapmış olabilir mi?
Kim neden böyle birşey yapsın ki?
Kafam karmakarışık.
Duygularım darmadağın.
Derin bı nefes aldım ve düşündüm.
Sabaha kadar sadece düşündüm.