ONE SHOT...
YAZAN: s(EXO)pat
(iki gün önce EXO yurdunda....)
Taeyeonla gizlice buluşup sinemaya gitmiş ve insanların bizi tanımaması için kılık değiştirmiştik. Geçen gün yakalandığımız sasaeng fanlar sayesinde başımız yeterince beladaydı zaten. Menajerimizle bunun altından nasıl kalkarız diye bütün gün şirkette tıkılıp kalmıştık. Taeyeon ağlamaya başlayınca onu rahatlatmak için sarılmış ve uzun süre onu teselli etmiştim. Şirket resmen ilişkimizi onaylayacağını söylemişti.
Bundan korkmuyorum inanın tek korktuğum kişi chanyeoldü.
Olayların patlak vermesinin ardından benimle konuşmamıştı. Onunla sadece gönül eğlendirdiğimi sanıyordu. Bu kadar ileri götüreceğimizi ben bile bilmiyordum. Kaldığımız yurda gelince herkesin uyuduğunu gördüm. Chanyeol’un kapısı kapalıydı. Kapının önünde durdum ve sanki içeriyi görecekmişim gibi baktım. Acaba onu bir kez görse miydim? Sadece bir kez odasına gidip baksam ne olurdu? Uyurken ona baksam? İyi olduğundan emin olsam. Odasının kapısında durdum ve elimi uzatıp kapının kulpunu tuttum. Ona bir kez bakıp gidecektim gerçekten.. Sadece uzaktan bir kez onu görsem rahat edecektim.
Ama yapamadım.
Ben suçluydum.
Onu aldatmıştım. Beni sevdiğini defalarca söylemiş bu aptal devle inanılmaz günler yaşadıktan sonra onu arkasından vurmuştum. Bunu yapamazdım. O büyük masum gözlere bakamazdım. Zaten yifanın gidişiyle iyice dağılmıştık şimdi de ben bir darbe indiriyordum. Elim yavaşça kulptan uzaklaştı. Ayakuçlarıma basarak odama yürüdüm. Odamın kapısını açtım ve ışığı yaktım.
Onu gördüm.
Siktir.. Kalp krizi geçirecektim neredeyse…
Chanyeol yatağımın yanındaki sandalyeye oturmuş, bacak bacak üstüne atmış ve kucağında bana aldığı oyuncak ayıyı seviyordu. Çift oyuncaklarımız bile bile yalnız görünüyordu. chanyeol’un gözleri açıktı ve korkunçtu.
Tanrım.. Beni öldürecek gibi bakıyordu. Çok kızmıştı ve öfke doluydu.
“ne işin var burada?” sesim istediğim kadar kızgın çıkmasa da çıktığına şükrediyordum.
“saatlerdir seni bekliyorum”
Yutkundum. Kahretsin onunla karşılaşmaya hazır değildim. Tamam, şirkette sürekli beraberdik, provalarda ama o ne zaman yanıma yaklaşsa uzaklaşmak için bir bahane buluyordum. Onun olduğu bir ortamdan uzak duruyordum. Ona ne diyeceğimi inanın bilmiyordum. Taeyeonla ilişkimiz başladığından beri bu böyleydi.
“uyumuş olman gerekiyordu, sabahki provalarda hasta olduğun için neredeyse bayılacaktın” Chanyeol kucağındaki ayıyı yatağımın üzerine bıraktı ve ellerini çaresizce yanlara açtı.
“seni özledim baek” yine o ses tonuyla konuşuyordu. Yatakta terlemiş şekilde birbirimize sokulmuş ve rahatlamış şekilde yatarken dudaklarını kulağıma yaklaştırıp ben uyuyana kadar saçma sapan konuşurdu bazen sadece ben uyuyana kadar SENİ SEVİYORUM BAEK derdi. Sürekli aynı kelimeleri tekrar ederdi. Öyle hipnotik olurdu ki sesi ve sıcacık kocaman kucağı… Kısa sürede uyurdum. Kahretsin, ne yapacağımı bilmiyordum. Onunla başa çıkamazdım. Kalbim artık ona ait değildi.
“çok yorgunum channie” dedim alışkanlıkla.
Chanyeol acı dolu bir gülümsemeyle bana baktı.
“uzun zamandır ilk defa adımı söyledin” Chanyeol’un beni bu kadar zavallı bir hale getirmesinden nefret ediyordum. Chanyeol ayağa kalktı ve uzun adımlarla yanıma geldi. Chanyeol bir şey demeden bana bakıyordu. İkimiz de biraz sonra ayrılacağımızı ve bunun bizim son konuşmamız olacağını biliyorduk. Elini uzatıp yanağımı avucunun içine aldı ve başparmağıyla yanağımı okşamaya başladı. Gözlerimizi birbirimizden alamıyorduk. İkimiz de birbirimizin yüzünü ezberlemek ister gibi bakarken sıcak nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Elimi omzuna ve koluna koyarak onu okşarken derin bir nefes aldı.