13- Savaş

114 7 2
                                    

Aynanın karşısında kollarımı iki yana sarkıtmış öylece duruyordum. Aslında güzel olup olmadığımdan emin değildim. Sadece basit giyinmeye özen göstermiştim çünkü bunun beni heyecanlandırdığını bilmesin. Aslında birazdan burada olacaktı ama iyi görünmek istemiştim.

Dar, yapışkan bir kot pantolon, gri, üzerinde “Be Yourself” yazan bir tişört giymiştim. Bu halimle ders çalışacak öğrenci gibi görünüyordum. Bir bakıma rahat bir profil çiziyordum ve bu kötü değildi. Kırmızı, kalçalarıma doğru inen hırkamı da giydikten sonra birkaç notu kırmızı çantama tıkıştırdım. Telefonumu çantama koyup aşağı indim.

Yeşim Hanım yerleri süpürmeye ara verdi ve bana baktı. “Çok hoş görünüyorsun, bir tanem.”

“Teşekkürler.” Dedim, çantayı boynumdan geçirdim. “Umarım Kayra da böyle düşünür.”

“Elbette düşünür, prensesim.” Korna sesiyle birlikte sırıttı. “Hadi, bakalım. Bekletme arkadaşını. Kendine iyi bak. Tamam mı?”

“Tamam.” El salladım. Kırmızı spor ayakkabılarımı giyip kendimi dışarı attım. Arabaya atlayıp kemerimi taktıktan sonra dönüp Kayra’yı öptüm. Yalnızca yanaklarından… Bu oldukça heves kesiciydi, yani orada bir yerlerde… Tamam, buna odaklanmamalıyım.

“Merhaba.” Arabayı çalıştırdı.

“Merhaba. Görmeyeli uzun zaman oldu.” Omzuna yumuşakça vurdum. Aslında bu yalnızca şakaydı. Onu bir saat önce görmüştüm. Ama buna rağmen yine de özlemiştim. Onu öyle çok seviyordum ki… Bunu birkaç hafta önce söyleseler güler geçerdim. Ama şimdi çok farklı hissettiriyor.

“Hiç sorma.” Kıkırdadı. Ona kıkırdamak o kadar yakışıyordu ki… Yüzü çoğunlukla –belki benimle olmadığı çoğu zaman- sertti. Onu kasları gevşemişken ya da sırıtırken görmek iyi geliyordu.

“Ee, hiç bir şeyler karaladın mı?” diye sordu.

“Açıkçası bazı bir takım ufak detaylar. Karakter isimleri gibi. Kurgu aşk ekseni etrafında dönsün demiştik. Onlar birbirlerini yıllar sonra bulan çocukluk aşıkları olabilirler. Hey, tamam klişe gibi gelebilir ama değil. Bu çok daha hisli bir durum.”

“Karakter adları için bir liste mi çıkardın?”

“Bu çok önemli bir detay!” Ellerimi göğsüme bastırdım. “En önemlisi.  Bir karakter ismiyle yaşar, Kayra!”

Gözlerini kıstı. “Bazen isimlerini unutuyorum bile.”

“Bu senin suçun.” Ellerimle onu işaret ettim. Nasıl karakter isimlerini önemsiz bulurdu? Bu gerçekten önemliydi.

“Listeden birkaç isim okur musun?”

“Ah, tamam. Bir bakalım. Kız için, Asya? Mira? Bade? Erkek için, hm, Bulut? Aras? Ömer?” Bulut isminin üzerine dokundum. “Bulut çok iyi değil mi?”

“Sen seç işte.” Omuz silkti. Gerçekten bu konuda umursamazdı. Belki bazı konularda olduğu gibi. İsimler bir kurgunun temelidir. O karaktere isim ve hayat verirler. Bunu es geçmek kurguyu çökertmekle eş değer bana göre.

“Senin bir fikrin var mı?”

“Bana fark etmez.” Daha fazla sinir bozucu olmaya başlamamış mıydı? Böylesi ciddi bir şeyde böyle umursamaz olmak? O bazen böyle olabiliyordu ve buna katlanacaktım. Eğer onu seviyorsam, deneyecektim. Başka bir şans? –Hiç sanmıyorum.

“İyi, bunu halledebiliriz.” Kollarımı kavuşturup arkama yaslandım. Camdan dışarıyı seyretmek dinlendirici gelmişti. Evleri garip bir yerde olmalıydı. Etraf yeşilliklerle doluydu. Çoğunlukla müstakil evler vardı. İsimlerini dahi bilmediğim ağaç ve çiçek türlerine rast gelmiştim. Havuzlarda su yoktu. Ama bu daha çok yazı çağrıştırıyordu. Bir an önce yaz gelse hiç fena olmazdı.

Bizim Hikayemiz ~ AskıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin