Kapımın yumruklanması ile sonunda geldiklerini anladım. Biraz geçmi kalmışlardı ne ? Üzerimi düzeltip kapıyı açtım. Düzgün giyimli kocaman güneş gözlüklü genç bir adam duruyordu karşımda. Hayat boyu bekletilmiş olmanın verdiği kırışıklıklar yüzünü olduğundan daha yaşlı gösteriyordu. İşinin verdiği stresten olsa gerek saçlarının arasında küçük küçük beyazlıklar vardı. Sabırsızlıkla yerinde kıpırdandı.
Ve güneş gözlüklerini havalı bir şekilde çıkartıp eline aldı. Kim bilir kaç kez yapmıştı bunu. Aslında gayet yakışıklı bir yüzü vardı. Ve gri gözleri...
" Bayan White ? " diye sordu. Ahh bu soy ismimden nefret ediyordum artık. O adama ait olduğunu hatırladıkça tiksiniyordum. Yüzümü buruşturunca oda merakla yüzüme baktı.
" Evet benim. "
" Ben John Grey. Sivil polisim. " dedi kendini tanıtarak.
En kibar halimi takınarak biran önce bu adamdan kurtulmak istiyordum.
" Nasıl yardımcı olabilirim. "
" Sizi sorgu odasına alsak bize daha çok yardımcı olursunuz aslında. "
" Cinayetler hakkında ise ölen kadını tanımıyorum bile. Ben buraya biraz tatil yapmak için geldim. " dedim masum gözükmeye çalışarak. Ama Frank bundan etkilenmemişe benziyordu. Tabi bilirim ben bu tatilleri bakışını atarak.
" Bunu sorguda daha detaylı konuşuruz. " dedi. Ahh adam sorgudan öyle bir bahsediyor ki. Sanki baş başa bir yemeğe çıkıyoruz der gibi. Sakin görünmeye çalışarak masamın üzerinden anahtarlarımı aldım. Hepsi şu ukala yüzünden olmuştu...
Sorgu odası dediği yer otelde bulunan boş bir odaydı. Bir masa ve bir sandalye bulunuyordu odanın ortasında. John kendini açıklama geregi duymuş gibi hissederek boğazını temizleyip konuşmaya devam etti.
" Bildiğiniz gibi bu otel çok saygın bir iş adamına ait adına leke sürmek istemeyiz değil mi ? O yüzden otelin merkeze olan konumunuda göze alaraktan soruşturmayı burada yürütme kararı aldık. "
" Beni buraya çağırmanızın nedeni nedir ? " dedim sanki çayınızı kaç şekerli içersiniz diye bir soru sorarmış gibi rahat tavırlar takınarak. Rahatlık önemliydi karşınızdaki insanda bıraktığınız izlenimler açısından.
" Bildiğiniz gibi otelde üst üste iki cinayet işlendi. " dedi. Bu duyduğuma şaşırmıştım. 2 mi ? Ya diğeri kimdi. Tam ağızımı açacaktım ki konuşmama izin vermeden devam etti.
" Duyduğuma göre bay Bellamy ile en son siz konuşmuşsunuz. " sonra küçük bir kahkaha attı.
" Konuşmuşsunuz mu dedim ben. Yorgunluk işte. Adamı dövmüşsünüz resmen. " derken sesi sertleşmiş ve ürkütücü bir ton almıştı. Ne ? Şu ukalamı öldürülmüş hani etrafa emirler saçan ukala ? Bana katil muamelesi yapan ? Bana şizofren diyen ? Yaşadığım şoku atlatıp cevap vermek için arkama yaslandım.
" Öldürüldüğüne göre onu en son ben değil katil görmüş olmalı. Şu an benimle burada boşuna zaman harcıyorsunuz. " dedim biraz ukala çıkan sesimle.
" Ancak bir katil böyle soğuk kanlı bir açıklama yapabilirdi. " dedi düşünceli ama soğuk bir sesle.
" Bakın bay Grey annemin ölümünü daha üzerimden atamadım buraya biraz olsun huzur bulmak için geldim ve şu olanlara bakın. "
" Ya demek annenizi yeni kaybettiniz. Bay Bellamy niye saldırdınız o zaman. " diye sordu sanki açığımı yakalamış gibi.
" Bana katil dedi. Yani dolaylı yoldan. Otele izinsiz girdiğimi söyledi ve kollarımı tutup beni sorgulamaya çalıştı bende kendimi savundum. Hem katil olsam şu ana kadar çoktan kaçmıştım. Hem ben tanımadığım 2 insanı niye öldüreyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Büyüsü
Mystery / Thriller"Zamanın birinde çook uzaklarda çok güzel tek bir kusuru bile olmayan bir ülke varmış. Bu ülkenin insanlarıda kusursuz güzellikteymiş tabi. Erkekler yakışıklılığı ile kadınlar ise güzelliği ile dillere destanmış. Ama hiçkimse bilmiyormuş ki a...