"Abla kime diyorum ya biraz da benimle ilgilenen..."
Susmayacağını anlayınca gözlerimi devirerek ona baktım. Ders çalıyorumdan ne anlıyor olabilirdi. "Selen görmüyor musun ders çalıyorum." Onunla aynı odada olmak bazen çekilmez bir hal alıyordu.
"Ablacım saat on oldu. Yarın pazar bizimkiler de uyduğuna beraber abla kardeş film izlesek olmaz mı? Hem bak haftaya okuluma gideceğim bensiz tek başına ne kadar çalışırsan çalış."
"Gideceğim dediğin yer Izmir buradan orasi bir saat falan sende gelmiş bana on saatlik yola gidecekmişsin gibi konuşyorsun."
"Abla ya ne çok naz yaptın. Benim arkadaşlarım hep ergen onlarla çok fazla anlasamiyorum. Ne var bize kahve yapsan bende yanında çikolata soda falan çıkartıp bu geceyi abla kardeş gecesi yapsak."
"Başımın tatlı belası, peki yapalım." Selen oley diyerek bana sarılmayı çalışinca cıvıma diyerek masadan kalkmıştım. O konuşarak izlememiz için yatağı hazırlamaya koyulmuş bende kahve için mutfağa geçmiştim. Kahvelerimizi yaparken Selen koca bir kaseye cipsleri doldurdu. Anlaşılan bu gece hazımsızlıktan uyuyamayacaktim.
Kahveleri yaptıktan sorna ışığı kapatarak odamıza geçip kahveleri masaya bırakmıştim. Işittigim sesle birlikte başımı çevirerek yatakta oturan kardeşime baktım. Ağlıyor muydu? Hemen önüne diz çökünce elindeki kırık tableti gördüm.
"Selen ne oldu?" Yoksa nasıl oldu mu demeliydim. Selen burnunu çekiştirerek tabletini bana gösterdi. "Izlemek için film arayacaktım elimden düşüp kırıldı. Abla babam görünce bana çok kızacak." Kardeşimin al yanaklarından öperek ayağa kalktim. Kendi çekmecemden tabletimi çıkarına kendimce gülmüştüm. Bu evde her ne alınırsa iki tane alınırdı. Eğer alınamıyorsa yalnızca bir tane alıncak güce sahip olursak o da alınmazdi.
"Bak aklıma güzel bir fikir geldi. Tabletlerimizin kılıflarını değiştirelim. Eğer babam sorarsa da benim tabletimin kırıldığını söyleriz olur mu?"
"Peki sen yapacaksın?"
"Selen zaten ders çalışiyorum. Benim tablete ihtiyacım yok. Lütfen göz yaşlarıni da sil senin bir ablan var. Senin ağlamana izin vermem."
"Canım ablam seni çok seviyorum..."
Selen... Selen... Bağırırken gözlerim açılıvermişti. Insan rüyasında ağlar mıydı? Ben ağlamıştım. Elimle yüzümü silmek isterken kolumun üstünde ağırlık hissettim. Başımı eğdiğimde erkek eli görmüştüm. O an nerde olduğumu idrak ederek başımı çevirdim.
Utanmaz! Arkama yatmış bu da yetmezmiş gibi beni sarmalamış. Onu itmeye hazırlanırken aklıma yine Selen düştü. Ne karar vermiştin Selda, her ne olursa olsun ona karşı ılımlı olacak ve intikamını alacaktın. Bu intikam ateşi onu da beni de kül edene kadar durmak yoktu.
Ateş uyandığımi fark etmiş olmalıydı ki gözlerini açtı.Bende gözümle kolunu işaret edince kolunu üstümden çekerek oturma pozisyonuna geçti.
"Günaydın, kendini nasıl hissediyorsun?" Sanki ölmüşüm de ruhum düşmanımın evine musallat olmuş gibi hissediyordum. Cevap vermeden yattığım yerden kalktim.
"Günaydın... Lavaboyu kullanabilir miyim?"
"Tabi ki sormana hiç gerek yok. Şurdan ilerle hemen sol tarafta." Eliyle işaret ettiği yere bakarak usulca yürüdüm. O da arkamdan hareketlendiginde arkama bakmamaya özen gösterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM ATEŞ'İ 🚬
Teen Fiction# 1 - gençkurgu © © Tüm hakları saklıdır İntikam ateşi yalnızca erkekleri mi yakar? Peki ya bir kadın intakam ateşiyle yanıp tutuşursa neler olur tahmin edebiliyor musunuz? Basit bir kızın çok sıradan hikâyesi. Çünkü o ne çok güzeldi ne çok zek...