Soguk bir Mart ayının son gününde dünyaya gelen ama başlarına gelecek olayları bilmeyen Dilhun ve Poyraz, yaşamlarını küçük ama bir yandan yanlız başlarına büyümeye mahkumlardı. Başlarına gelecek olayları bilmeden bir şekilde hayata tutumları, bir yönden de sevinçleri kaybolacaktı.
Yaşları ortalama altı veya yedi olmuştu. Artık bazı olayları kendilerine anlam yükleyebiliyor, eksiklerinin farkına varabiliyorlardı. Dilhun kardeşi Poyraz'a göre biraz daha kendi içine kapanık ve sadece derslerine bağlı yaşayan bir çocuktu. Poyraz ise dışarıda vakit geçirmeyi seven, basketbol ve futbol hastası bir cocukluk dönemine sahipti..
Günler bir şekilde ilerliyor artık Dilhun babasının yanında olmadığını farkına varıyordu. Annesi her iki çocuğuna da babalarının yokluğunu hissettirmemeye çalışsa dahi Dilhun farketmiş ve annesine sorma gereğinde bulunmuştu...
Annesi ise Dilhun ve Poyraz'ı karşısına alarak babalarının bir iş için uzaklara gittiğini ve kısa sürede geleceğini söylemişti. Dilhun her ne kadar inanmasa da kardeşi Poyraz üzülmesin diyerek olayları belli etmedi.
Belirli bir zaman zarfı geçtikten sonra kuzenleri gelen ve kafasını dersten kaldırıp artık güzel bir zaman geçirmek isteyen Poyraz kuzenlerinin ısrarı üzerine korku filmi izlemeye başladı. İlk başlarda çocukluğun da verdigi özgüvenle korkmasa da herkes uyuduğunda onun gözüne uyku girmiyordu.
Saat gece üç civarında Poyrazın yatmış olduğu yatağın üzerindeki cam birden bire birisinin çaldığını duydu ve izlediği korku filminin de verdigi korku ile çok korkmuştu. Evdekileri uyandırmak istedi ama dışarıdaki ses ona sesleniyordu. Dilhun aç kapıyı diyerek. Korkudan ne yapacağını şaşırmıştı ve neredeyse kalbi duracaktı..