Bölüm 2 (Baba)

6 2 0
                                    

   Gelen babasıydı ama saçı sakalı birbirine girmiş bir adamı fotoğraflarından bile tanıyamamıştı. Öyle korkmuştu ki aç oğlum Dilhun kapıyı demesine rağmen hala korku içerisinde yastıgına sarılmış ağlıyordu.

    Başına geleceklerden habersiz bir şekilde annesini uyandırmayı başaran Dilhun sonrasında üstü başı kir ve pas içerisinde olan babası ile ilk defa karşı karşıya geldi. Duyguları karmakarışık olan Dilhun sevincini kardeşi Poyraz ile paylaşmak istedi. Onu ve kuzenlerini uyandırdı ve babası o süre zarfı içerisinde kıyafetlerini değiştirmişti.

    Sanki yıllardır birlikte büyümüş gibi babasına sarılan Poyraz, kendini çok mutlu hissediyor ve çok heyecan duyuyordu. Dilhun ise uğradığı şokun etkisinden çıkamamış donup kalmıştı. Babasına soguk bir sarılma ile sarıldıktan sonra yine yatagına geçmiş ağlamaya devam etmişti.

    Ağladığını ve babasının yanına gelmedigini gören annesi ise Dilhun'un yanına gidip onu sakinleştirmeye çalıştı. Başaramamış olsa gerek ki asla başını yastıktan kaldırmadı. Mutfağa geçen annesi babasının cezaevinden kaçtığını polisi arayıp ihbar ederken duyan Poyraz "Anne yapma" demesine rağmen artık çok geçti. Babası cezaevinden kaçmış ve gidecek bir yeri olmadıgı için çocuklarının yanına gelmişti.

    Gözlerinin önünden babasını kelepçe ile götüren bir kaç polis memuru ile gözlerini ve hayatlarının o andan itibaren değişeceklerini bilmiyorlardı. Poyraz da Dilhun da bir kaç gün ağızlarına tek lokma sürmedi ve günden güne kötüye giden bir zaman içerisindelerdi..

    Aradan bir kaç gün geçti ve Poyraz ikiz kardeşi Dilhun'un elinde ve yüzünde beyaz lekeler olduğunun farkına vardı. Yanık izi gibiydiler. Acaba içinin yanığı dışarı mı attı diye düşünürken annesi farketti ve hemen hastaneye götürdü annesi. Doktorlar sinir ve strese bağlı olarak "Vitiligo" adını verdikleri bir hastalık oldugunu henüz çaresinin olmadığını söylediler. Poyraz bile ikiz kardeşine dokunmak istemiyor ve bu da Dilhun'un çok zoruna gidiyordu.

    Okuldaki arkadaşları yanık, lekeli, hasta, hastalıklı diyerek dalga geçmeye Dilhun ise onları her ne kadar takmak istemese de kafasına takar hale gelmişti. Annesi giderek ilerlediğini farketti ve kendisi de üzüldüğünü belli etmek istemiyordu.

    Yağmurlu bir akşamın her zaman ki gibi bir hüzün kokulu gecesinde Dilhun'un gögsüne bir ağrı saplandı ve o kadar basık bir ağrıydı ki bu sanki bir ölüm sancısı gibiydi. Sabaha kadar yatağın bir başından öbür başına kardeşi rahatsız olmasın diye zor bela hareket eden Dilhun bir an önce bu sancının geçmesini bekliyordu.

   Sabah oldu ve hayatında olmasını isteyeceği son şey olmuştu bile...

PERİ KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin